Sayfa Yükleniyor...
İslam dini, fertlerin mutluluğu için bir takım prensipler getirdiği gibi, toplumun huzur ve saadetini temin için de uyulması gereken bir çok hükümler koymuştur.
Dinimiz çalışıp kazanmayı temel prensip olarak almış başkalarına yük olmayı hoş görmemiştir. Allah-u Teala Kuran-ı Kerimde mealen:
İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur buyurarak çalışmanın hayati önemini bildirmiştir.
Sevgili Peygamberimiz de: Kişinin yediği en hayırlı yemek, elinin emeği ile kazandığı yemektir. Mübarek sözleri ile çalışıp kazanmak hususunda el emeğinin değerini bildirmektedir.
Demek ki Müslüman sadece kendi ihtiyacını karşılayacak kadar değil, başkalarına da yardımda bulunacak derecede çok çalışacak ve veren el durumuna yükselecektir. Nitekim Hz. Peygamber bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: Veren el, alan elden daha hayırlıdır.
Veren el, başkalarına yardım eden eldir. Başkalarına yardım eden Müslüman ise hayırlı insandır. Bir hayat dini olan İslamiyet, toplum fertleri arasındaki yardımlaşmaya büyük önem vermiştir. Yüce Mevla Kuran-ı Kerimde yardım konusunda şöyle buyurmaktadır: İyilik ve sakınma üzerinde yardımlaşın Sevgili Peygamberimiz de, en hayırlı insanın başkalarına yararlı olan kişi olduğunu bildirmiştir.
Toplumun huzur ve saadetine büyük önem veren dinimiz, bunu gerçekleştirmek için bir takım tedbirler getirmiştir. Bu tedbirlerin başında da zekat müessessi gelmektedir. Dinimiz, zekatı farz kılarak zenginlerin mallarının ve paralarının belirli bir miktarını, her yıl muntazam bir şekilde fakirlere vermelerini istemiştir. Hatta zekatı fakirlerin zenginlerden alacağı bir hak olarak kabul etmektedir. Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır.
Söz konusu bu ayetten de anlaşılacağı gibi zekat vermek, kişinin kendisine bırakılmış bir yadım değildir. Bilakis fakirin hakkı ve zenginin yerine getirmesi gereken mecburi bir görevdir.
Zekatın İslamın beş erkanı, temeli arasında yer alması ve Kuran-ı Kerimin bir çok yerinde Hidayet ve müjde namaz kılan, zekat veren müminler içindir., Namazı kılınız, zekatı veriniz. namaz ile birlikte zikredilmesi onun İslamda ne kadar önemli bir ibadet olduğunu göstermektedir.
Sosyal bir yardımlaşma olan zekatın dinin beş temelinden biri olması İslamda sosyal adalete verilen önemin de bir kanıtıdır.
Zenginlerin fakirleri gözetmesini tavsiye eden dinimiz, zenginlere zekat yükümlülüğünü getirmekle de bu yardımlaşmayı sistemleştirmiştir.
Kuran-ı Kerim zekat vermeyi, müminlerin, iyi ve muttaki kulların vasıflarından saymıştır. Ayrıca Allah-u Teala kurtuluşa erecek müminlerin bir özelliğinin de zekatlarını vermelerini veya zengin olup da zekat verebilmek için çalışmaları olduğunu Kuran-ı Kerimde haber vermektir:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verenler dir.
Kuran-ı Kerim müşrikleri kötülerken onların kötü vasıflarından birisinin de zekat vermemek olduğunu zikreder.
Yazıklar olsun o müşriklere ki, onlar zekat vermezler ve ahireti de inkar ederler.
Söz konusu bu ayetlerde, hem müşriklerin toplumdaki ihtiyaç sahibi kimseler için harcama yapmadığı; bencil davrandığı ifade edilmiş hem de zekatın ve ahirete imanın müminlerin iki temel özelliği olduğu vurgulamıştır.
Kuran-ı Kerimde zekat vermeyen bir zengin Allahın geniş rahmetine, Allah ve Resulünün dostluğuna da hak kazanamayacağını ifade edilmektedir. Rahmetim her şeyi kuşatmıştır. Ben onu, sakınan, zekat veren ve ayetlerine iman edenlere has olmak üzere tespit edeceğim. Bütün bu ayetler zekatın ne büyük önem taşıdığının açık delilleridir.
Zekatın ayrıca şöyle sıralanacak önemi vardır:
-Zekat, Allahın verdiği servete bir teşekkürdür. Namaz, oruç gibi bedeni ibadetler, Allahın ihsan ettiği vücut sıhhat ve selametin şükrüdür. Zekat gibi gönüllü ödemeler de mal nimetinin şükrüdür.
İnsan, küçük bir ikramının gördüğü kesmeye karşılık vermek için vesile ararken, sayılamayacak kadar nimetlerine eriştiği yaratıcının şükretmeyecekte ne yapacak? Tabi ki şükredecek şükrettiği zamanda Allah onun malını da kat kat artırır. Eğer şükrederseniz elbette size nimetlerini artırırım. ayeti de bunu vurgulamaktadır.
-Zekat malı temizler:
Zekat hem malı hem de mal sahibinin gönlünü temizler. Çünkü zekat, malı temizleme fonksiyonu görmektedir. Ey Muhammed, servet sahiplerinin mallarından zekat al; Zekat; onların mallarını temizler, vicdanları arıtır.
-Zekat malın bereketlenip çoğalmasını sağlar:
Malların zekatını seve seve verenlerin ve yoksullara yardım edenlerin mallarının arttığı bilinen bir gerçektir. Zekatı verilen mal da azalmaz bilakis azalır gibi görünse de gerçekte çoğalmakta ve artmaktadır. Nitekim Kuran-ı Kerimde şöyle buyurulur: Siz Allah için verirseniz, Allah onun yerine daha iyisini verir.
-Zekat vermek meleklerin duasına mahzar kılar:
İslamın beş temelinden biri olan zekat ibadetini yerine getirmek sevap olduğu gibi aynı zamanda meleklerin zekatı verene dua etmesine sebep olur.
-Zekat mala olan hırsı azaltır:
İnsanın gözünü ancak bir avuç toprak doldurur. İnsan ne kadar malı mülkü olsa da yine de daha fazlasını ister. Çünkü mal hırsı kolay kolay dinmez. İşte böyle bir hırs içerisinde olan kimse ile ilgili olarak Peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır:
Ademoğlunun iki deve dolu altını olsa bir üçüncüsünü ister. Âdemoğlunun bu muhteris gönlünü topraktan başka hiçbir şey doldurmaz
Dolayısıyla insan zekat ibadeti ile mala ve dünyaya olan hırsına ve tamahına bir dizgin vurmuş olur. Sevap defterine de kat kat sevaplar yazdırmaktadır.
Yüce Mevla, sizi malını zekat yolu ile temizleyen kullarından eylesin
SORU ve CEVAPLAR
Merhem ve ilaçlı bant kullanmak orucu bozar mı?
Deri üzerindeki gözenekler ve deri altındaki kılcal damarlar yoluyla vücuda sürülen yağ, merhem ve benzeri şeyler emilerek kana karışmaktadır. Ancak cildin bu emişi, çok az ve yavaş olmaktadır. Diğer taraftan bu yeme içme anlamına da gelmemektedir.
Bu itibarla, deri üzerine sürülen merhem, yapıştırılan ilaçlı bantlar orucu bozmaz. Ancak imkan varsa iftardan sonra yaptırmak daha doğrudur.
Biyopsi yaptırmak orucu bozar mı?
Tahlil amacıyla vücudun herhangi bir organından parça alınması yani biyopsi yaptırmak orucu bozmaz.
Ramazanda okuduğumuz hatimleri ölülerimize bağışlayabilir miyiz?
Yapılan ibadetlerin ve hayırların sevaplarını başkasına bağışlamak dinen caizdir. Kişi okuduğu Kur'an'ın, yaptığı hatmin, kıldığı namazın ve istediği bir hayrın sevabını başkasına bağışlayabilir.
İster sağ, ister ölmüş olsun, kendisine sevap bağışlanan kimsenin, bundan yararlanacağı umulur. Başkası tarafından bağışlanan sevapla, bir kimsenin bizzat yapması gereken ibadet borçları ödenmiş olmaz ise de bunlar iyilik ve sevaplarının çoğalmasına ve derecesinin yükselmesine vesile olabilir. Nitekim annesi babası öldükten sonra onlara bir iyilik yapıp yapamayacağını soran bir kimseye: Evet yapabilirsin diye cevap veren efendimiz. Aynı şekilde annesinin aniden öldüğünü, şayet konuşabilseydi sadaka verilmesini vasiyet edeceğini zannettiğini, onun adına sadaka verirse sevabının kendisine ulaşıp ulaşmayacağını soran Sahabeye de: "Evet ulaşır. Onun namına sadaka ver" buyurmuşlardır.
Buna göre, ramazanda ya da bir başka zamanda okuduğumuz hatimleri, Yasinleri, Fatihaları, duaları ölen akrabalarımızın ruhlarına bağışlayabiliriz. Ayrıca kişi sevabı bağışlarken kendi sevabından da bir şey kaybetmez. Sevap her iki kişiye de aynı şekilde yazılır.
Oruç fidyesi bir yoksula mı, yoksa birkaç yoksula mı verilmelidir?
Tutulamayan oruçların fidyeleri bir yoksula verilebileceği gibi birçok yoksula da pay edilebilir. Önemli olan bu fidyenin hak eden fakire verilmesidir.
Kusmak orucu bozar mı?
Kusmanın orucu bozup bozmam meselesi fıkıhçılar arasında tartışma konusu olmuştur. Hanefi fıkıhçılara göre bilerek yapılan kusma ağız dolusu ise orucu bozar. Bu orucun kazası da gerekir. Fakat kusma bilerek kendiliğinden getirildiği halde ağız dolusu değilse oruç bozulmaz. Fakat hangi kısımdan olursa olsun kusmadan bir şey yutulursa orucu bozar.
Şafii fıkıhçılara göre bilerek yapılan kusma az olsun çok olsun orucu bozar, ramazandan sonra da kaza etmek lazım. Bilmeyerek yapılan kusma boğaza girmese oruca zarar vermez.
Teravihi illaki cemaatle mi kılmak gerekir?
Camii ve mescitlerde teravih namazı cemaatle kılındığı halde bir özrü olmaksızın cemaati terk edip bu namazı evinde kılan kimse, günah işlemiş olmaz. Ama cemaat sevabından ve faziletinden mahrum kalır. Aynı şekilde bir kimse evinde cemaatle teravih namazını kılsa cemaat sevabını alır ama mescidde ki sevaba erişemez. Çünkü mescitlerin fazileti fazladır. Ayrıca bu namaza gitmek için de yürümek ayrıca sevaptır.
Ramazanda teheccüd namazı kaç rekat kılınmalıdır?
Teheccüd namazının rekatları hususunda farklı ifadelerin yer aldığı sahih rivayetler vardır. Bu rivayetlerde Allah Resulünün 4, 8, 11, 13 rekat teheccüd kıldığı anlatılır. Hz. Peygamber bazen 4, bazen 8, bazen de 11 veya 13 rekat kılmıştır.
Fakat Hanefi mezhebi, 11 rekat rivayeti en kavi rivayet olarak görmüş ve görüşünü bu istikamette belirlemiştir. Buna göre, 11 rekatın 3 rekatı vitir, geriye kalan 8 rekat ise teheccüd namazıdır. Dolayısıyla teheccüd namazı kılınacaksa, 8 rekat kılınmalıdır.
Yalnız bu kesin hatlarla yapılmış bir sınırlandırma değildir. Yani farz namazlarda olduğu gibi, 8den az veya çok olursa, teheccüd olmaz denilemez. Bu nafile bir namazdır. Onun için bir insan teheccüd adına kaç rekat kılarsa kılsın, o makbuldür. Ama Allah Resulü, bunu genellikle 8 rekat olarak kılmıştır.
Bu teheccüdü kişi ister ramazanda ister başka bir zamanda kılsın aynı şekilde kılar. Ramazan olması bunun rekatını ya da şeklini değiştirmez.
Günün Ayeti
Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir.
Bakara 184
Günün Hadisi
Oruç perdedir. Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa ben oruçluyum desin.
Günün Sözü
Yazın tuttuğum orucun, kışın aldığım abdestin tadına hiçbir zaman doyamadım.
(Hz. Ali)
Ramazan Kavramları
Sadaka-i Cariye Nedir?
Öldükten sonra da, amel defterimize sevap yazdıran sadakadır. Sadaka-i cariye, cami, çeşme, yol yapmak, ağaç dikmek, faydalı ilmi eser bırakmak gibi insanlara faydası dokunan her çeşit iyi işlerdir.
Günün duası
Allahım, ramazan ayının hürmetine beni, ailemi, milletimi, devletimi ve de tüm inananları koru.
Bir Ayet Bir Yorum
O, amel bakımından hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. (Mülk Suresi, 2)
Allah, kainatta var olan her şeyi belli bir amaç üzerine yaratmış ve bu ayetle de insanın yaratılışındaki gayeyi açıklamıştır. Dünya bir sınanma yeridir ve geçicidir. Hem tüm insanlar hem de dünya için, zamanı Allah indinde belirlenmiş olan bir son vardır. İnsanlar kendilerine verilen kısa ömrü, Allahın belirlediği ve Kuranda kendilerine bildirilen sınırlara göre yaşamakla yükümlüdürler. Burada yaptıklarının karşılığını ise ahirette alacaklardır.
Allah, insanları denemek için yaşamı yaratmış ve onları dünyaya geçici olarak yerleştirmiştir. Burada karşımıza çıkan olaylarla bizi sınamakta; iman edenlerle inkarcıların belli olması, inananların kötülüklerden arınması ve cennet ahlakına ulaşması için hayatı devam ettirmektedir.
Yani dünya sadece Allahın hoşnutluğunu kazanabilmemiz için bir sınanma ve eğitim yeridir. Dünyada bulunma amacımızın özü, öncelikli olarak herşeyi yaratan Rabbimizi gereği gibi tanıyıp takdir etmemiz, Onun emirlerini ve koymuş olduğu yasakları titizlikle korumamızdır.
Bununla birlikte dünya hayatının geçici ve sahte bir süsten ibaret olduğunu fark etmemiz ve hayatımızı ahireti hedef alarak düzenlememizdir. Hayatını, ahireti esas alarak düzenleyen bir insan, aslında dünyada da olabilecek en güzel, rahat ve huzurlu yaşamı sürdürecektir.
Günün Nüktesi
Bu adam hakkında ne diyorsun?
Ebu Hüreyre'den Hz. Peygamberin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Ölü defnedildiğinde, ona gök gözlü simsiyah iki melek gelir. Bunlardan birine Münker diğerine de Nekir denir. Ölüye: "Bu adam hakkında ne diyorsun?" diye sorarlar. O da hayatta iken söylemekte olduğu; "O, Allah'ın kulu ve Resulüdür. Allah'tan başka ilah olmadığına, Hz. Muhammedin O'nun kulu ve elçisi olduğuna şahadet ederim" sözlerini söyler.
Melekler; "Biz de bunu söylediğini biliyorduk zaten" derler. Sonra kabri yetmiş çarpı yetmiş zira' kadar genişletilir ve aydınlatılır. Sonra ona "Yat!" denir. "Aileme dönüp onlara haber versem mi?" diye sorar. Onlar da; "Akrabalarından en çok sevdiği kimseden başkası kendisini uyandırmayan, güveğinin uyuması gibi uyu!" derler. Böylece, yatlığı yerden, Allah onu tekrar diriltinceye kadar uyur.
Eğer münafık ise, "İnsanların söylediklerini duyup aynısını söylerdim, bilmiyorum" der. Melekler de, "Böyle söylediğini zaten biliyorduk" derler. Sonra arza: "Onu sıkıştır" denir. Arz onu sıkıştırır da kaburga kemikleri birbirine geçer. Allah onu yattığı bu yerden tekrar diriltinceye kadar kendisine azap edilir."