Fıtır sadakasının sarf yerleri ile zekâtın sarf yerlerinin aynı olduğu hususunda fakirler görüş birliği içindedir. Buna göre zekât dinen kime verilebiliyorsa aynı şekilde fıtır sadakası da verilebilir. Zekât dinen kime verilemiyorsa aynı şekilde fıtır da verilemez. Anne, baba, dede, nine, çocuk, torun gibi akrabalara normal zekât verilemediği için fıtır sadakası da verilemez. Bunun için her Müslüman ister normal zekât ister fıtır sadakası, zekâtı olsun yerine getirirken hak eden kişilere vermesi gerekir.
Zekât vermenin belli bir zamanı olmayıp, farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir ayı veya Ramazan’ı beklemeye gerek yoktur. Yani zekât vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekatlarını vermeleri uygun olur. Dinen bu böyle olmakla beraber Ramazan ayında hayırlı ibadetlerin sevabı daha fazla olduğu için Müslümanlar zekât ödemeyi bu aya denk getirmektedirler.
Zekât gıda ve giyim eşyaları gibi aynî olarak, para, döviz, altın gibi nakdî olarak da verilebilir. Senet ise; bir hakkın, bir malın, ödünç bir paranın kime ait olduğunu belirten, iki veya daha fazla kişi arasında tanzim edilmiş bir belgedir. Dolayısıyla üzerinde yazılı miktardaki parayı temsil etmektedir. Bu nedenle, zekât mükellefi olan bir zengin, vadesinde ödeneceğini kesin olarak bildiği çek ve senedi, zekatına mahsuben fakire verebilir.
Toprak ürünlerinin zekâtı toprağın sulama tekniğine göre belirlenmektedir. Hz. Peygamber’in: “Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde 1/10, kova (el emeği) ile sulananlarda 1/20 vardır.” anlamındaki hadis, toprak ürünlerinde ne nispette zekât alınacağını göstermektedir. Buna göre toprak ürünlerinin zekâtı toprağın sulamasına göre değişmektedir. Toprak emek harcamadan yağmur, nehir ve bunların kanalları ile sulanıyorsa zekât olarak mahsulün 1/10’u, kova, dolap, motor veya ücretle alınan su ile sulanıyorsa 1/20’si verilecektir. Eğer arazi hem yağmur veya nehir sularıyla hem de dolap vb. gibi emekle elde edilen su ile sulanıyorsa, hangisi ile daha çok sulanmış ise ona itibar edilir.
Hanefi mezhebine göre fıtır sadakası yükümlüsü sayılmak için kişinin varlıklı olması gerekir. Varlıklı olma ölçüsü Hanefilere göre meskeni, ev eşyası, elbisesi, ailesinin bir yıllık geçim masrafları ile borçları dışında artıcı nitelikte olsun olmasın 80,18 gr altın değerinde malı olan kimse bu mala sahip olduktan sonra bir yıl geçmiş olma şartı da aranmaksızın fıtır sadakası ile yükümlüdür.
Şafii mezhebi fıkıhçılarına göre ise, fıtır sadakasının farz olması için zenginlik ölçüsü olan nisaba malik olmak şart değildir. Şafiilere göre zengin, fakir her Müslüman fıtır sadakası ile yükümlüdür. Ancak Şafiilere göre fıtır sadakası için kişinin temel ihtiyaçlarının yanı sıra bayram günü ve gecesini yetecek kadar azığa sahip olması gerekir.
Babası ölmüş ise üvey anneye, buluğ çağına erişip evden ayrılmış ise üvey çocuklara ve üvey babaya, fakir olmaları halinde zekât verilebilir. Çünkü bunlarla zekâtı veren kişi arsında usul ve füru ilişkisi olmadığı gibi, zekât veren şahıs bunlara bakmakla yükümlü de değildir.
Malın zekâtı, kendi cinsinden verilebileceği gibi başka maddelerden de verilebilir. Buna göre, hayvanların zekatını vermek isteyen kimse, kendi cinsinden verebileceği gibi, değerleri üzerinden de verebilir. Ancak daima fakirin yararına olanı tercih etmek daha uygundur.
“Rahmetim her şeyi kuşatmıştır. Ben onu, sakınan, zekât veren ve ayetlerime iman edenlere yazacağım.”
A’râf, 7/156.
Yoksula yapılan sadaka bir sadakadır. Bu sadaka akrabaya yapılmışsa iki sadaka demektir. Biri sadaka, diğeri sıla-i rahimdir ki bu da sadaka sayılır
(Tirmizi / Zekât, 26).
Namaz kılan bir toplumun psikolojiye, zekât veren bir toplumun da sosyolojiye ihtiyacı yoktur.
Cemil Meriç
Ya rabbi bizi orucun ve namazın şefaatine nail olan kullarından eyle.
İtikâf Nedir?
Bir mescitte belirli kurallara uyarak ibadet niyetiyle kalmak demektir.
Deniz Köpüğü Kadar Günah…
Bir gün başta Ebu Zer olmak üzere Muhacirlerin fakirleri Peygamber’imize gelerek şöyle dediler:
“Ya Resulallah! Varlık sahipleri yüksek dereceleri ve daimî nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar. Ancak onlar sadaka veriyor biz veremiyoruz, onlar köle azâd ediyor, biz edemiyoruz.”
Peygamberimiz onlara şu müjdeyi verdi:
“Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz; meğerki sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. Her namazdan sonra otuz üç kere ‘Sübhânallah’, otuz üç kere ‘Elhamdülillah’, otuz üç kere ‘Allahu ekber’ derseniz tamamı doksan dokuz eder; yüzün tamamında da ‘Lâilâhe illallâh vahdehûlâ şerîke leh, lehü’l- mülkü velehü’l- hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa bağışlanır.”
Müslim, “Mesacid”, 146.