2

Futbolcu ve basketbolcuların oruç tutmaması caiz mi?


  • Oluşturulma Tarihi : 03.06.2016 07:48
  • Güncelleme Tarihi :

        Ramazan ayının sıcak günlere rastlaması ya da bir kimsenin çalışmak mecburiyetinde olması veya futbolcu, basketbolcu…  gibi yaptıkları iş fizik gücüne dayalı olan kimselerin oruç tutmaması caiz değildir. Yani bu kimselerin orucu tutmayıp kazaya bırakması dinen uygun değildir.

       Müslüman bir kimse her işini Allah'ın emrine göre ayarlamak mecburiyetindedir. Dinin hükümlerini kendi durumuna ve işine göre ayarlaması değil. Bu anlamda futbolcu, basketbolcu… Orucu tutmak zorundadır. Şayet maçım, antrenmanım var fiziken tutamıyorum derse ve orucunu tutmasa bu kimse bir farzı terk ettiği için günah işlemiş olur. İleriki bir zamanda imkan bulduğunda bu orucu kaza etmelidir. Kazasız fidye vermek kişiyi bu sorumluluktan kurtarmaz.

 Oruçlu iken harama bakmak oruca zarar verir mi?

 Orucu bozan ve kaza veya kefaret gerektiren hususlar bellidir. Yeme içme cinsel ilişki gibi hususular orucu bozar. Bu bakımdan harama bakmak orucu bozmaz. Yani kaza veya kefaret gerekmez.  Ancak orucun kemali insanın her uzvuna oruç tutturmasıdır. Yani onu haramlardan uzak tutmasıdır. Harama bakmak orucu bozmaz ancak mükemmelliğini bozar sevabını eksiltir. Aynı zamanda kişi harama bakmakla da günaha düşmüş olur.

 Oruç fidyesi ne demektir?

Fidye, bazı ibadetlerin eda edilmemesi ya da edası sırasında bir takım kusurların işlenmesi hâlinde ödenen dinî-malî yükümlülüktür. İbadetlerle ilgili fidye, oruç ve hacda söz konusudur. İhtiyarlık ve şifa ümidi olmayan bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan ve daha sonra da kaza etmesi mümkün olmayan

kimse, oruç tutamadığı her güne karşılık bir fidye öder. Kur’an-ı Kerim’de, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir fakir doyumu kadar fidye öder.” (Bakara, 2/184) buyrulmaktadır.

Bir fidye miktarı, bir sadaka-i fıtır miktarıdır. Sadaka-i fıtır ise bir kişiyi bir gün için doyuracak yiyecek veya bunun para olarak karşılığıdır.

Oruç fidyeleri, Ramazan ayının sonunda toptan verilebileceği gibi, Ramazan ayı içinde günlük olarak veya Ramazan ayı başında da verilebilir.

 Oruç fidyesi bir yoksula mı, yoksa birkaç yoksula mı verilmelidir?

Tutulamayan oruçların fidyeleri bir yoksula verilebileceği gibi birçok yoksula da pay edilebilir. Önemli olan bu fidyenin hak eden fakire verilmesidir.

Ramazan’da okuduğumuz hatimleri ölülerimize bağışlayabilir miyiz?

Yapılan ibadetlerin ve hayırların sevaplarını başkasına bağışlamak dinen caizdir. Kişi okuduğu Kur-an'ın, yaptığı hatmin, kıldığı namazın ve istediği bir hayrın sevabını başkasına bağışlayabilir.

İster sağ, ister ölmüş olsun, kendisine sevap bağışlanan kimsenin, bundan yararlanacağı umulur. Başkası tarafından bağışlanan sevapla, bir kimsenin bizzat yapması gereken ibadet borçları ödenmiş olmaz ise de bunlar iyilik ve sevaplarının çoğalmasına ve derecesinin yükselmesine vesile olabilir. Nitekim annesi babası öldükten sonra onlara bir iyilik yapıp yapamayacağını soran bir kimseye: “Evet yapabilirsin” diye cevap veren efendimiz. Aynı şekilde annesinin aniden öldüğünü, şayet konuşabilseydi sadaka verilmesini vasiyet edeceğini zannettiğini, onun adına sadaka verirse sevabının kendisine ulaşıp ulaşmayacağını soran Sahabeye de: "Evet ulaşır. Onun namına sadaka ver" buyurmuşlardır.

Buna göre, Ramazan’da ya da bir başka zamanda okuduğumuz hatimleri, Yasinleri, Fatihaları, duaları…  Ölen akrabalarımızın ruhlarına bağışlayabiliriz. Ayrıca kişi sevabı bağışlarken kendi sevabından da bir şey kaybetmez. Sevap her iki kişiye de aynı şekilde yazılır.

Günün nüktesi

Nasıl sabrediyorsun bu mütevazi hayata

İbrahim Edhem, yemesiyle, giymesiyle, çevreye karşı davranışıyla çok mütevazı bir hayat yaşardı. Bundan da hiç sıkılmaz, aksine evliyaların hayatıdır, mütevazı hayat diyerek mutluluk duyardı. Kendisine bir gün şöyle sordular:

Nasıl sabrediyorsun bu mütevazı hayata?

Zor olmuyor mu senin için böylesine mütevazı bir hayat?

Şu açıklamayı yaptı İbrahim:

- Her şey küçükbaşlar, zamanla büyür. Fakat sıkıntılar ise tam aksine, büyük başlar zamanla küçülür.

Onun için ben baştan mütevazı hayatın sıkıntısını göze alarak başladım, bu zorluğun zamanla küçüldüğünü gördüm, normal hayat haline geldiğini anladım. İbrahim şöyle devam eder:

- İsterseniz siz de deneyin. Önce sıkılacaksınız, sonra ise alışarak mütevazı hayattan hep mutluluk duyacaksınız. Enbiyanın, evliyanın hayatıdır çünkü mütevazı hayat. Sahibini mutlu kılar, üzmez.

Futbolcu ve basketbolcuların oruç tutmaması caiz mi?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık