Sayfa Yükleniyor...
Gayrimüslimlerin cenaze törenlerine katılmakta sakınca var mıdır?
Müslüman bir kimse gayrimüslimin cenaze törenine katılabilir. Ancak, böyle bir merasime katılan kişinin, diğer dinlere ait dua, ve benzeri dini ayin ve ritüellerin icrasına katılması ve gayrimüslim ölüler için rahmet dilemesi caiz değildir.
Buna göre taziye ve teselli etmek gibi insani amaçlarla gayrimüslim kimselerin cenaze törenlerine katılmakta bir sakınca yoktur.
Vakit girmeden kılınan namaz tekrar kılınmalı mıdır?
Namaz kılmada esas olan ezanın okunması değil namaz vaktinin girmiş olmasıdır. Yani bir namaz vakti girmişse ezan okunmamış olsa dahi o namaz kılınabilir.
Aynı şekilde bir namaz vakti girmemişse ezan okunsa dahi kılınmaz. Mesela hoca yanlışlıkla sabah namazı vakti girdi diye ezan okursa ve vakit girmemişse velev ki ezan okunmuş olsa dahi namaz kılınmaz kılınsa da geçersizdir. Çünkü vakit girmemiştir.
Aynı şekilde namaz vakti girmişse ama gerek elektrik olmayışından, gerekse imamın herhangi bir maruzatından dolayı ezan okunmamışsa bile namaz vakti girmiştir. Kişi namazını kılabilir
Namazda otururken sağ ayağın dikili tutulmasının hikmeti nedir?
Erkeklerin sol ayaklarını yatırıp sağ ayaklarını dikmeleri ve sağ ayağın parmaklarını kıbleye doğru yönelterek, iki ellerini parmakların uçları ile aynı hizada olacak şekilde uyluklar üzerinde koyarak oturması sünnettir.
Kadınlara gelince: Onlar teverrük şeklinde, yani butları üzerine oturup iki uylukları birbiri üzerine koyarlar, sol ayaklarını sağ taraftan çıkarmak suretiyle otururlar. Çünkü böyle oturuş onların örtünmelerine daha çok yardımcıdır.
Hz. Aişenin rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyrulmaktadır: "Hz. Peygamber namazda sol ayağını yatırır, sağ ayağını ise dikerdi."
Buna göre ettehiyyatüyü okumak için oturduğumuzda erkeklerin sağ ayaklarını dikili tutması sünnettir. Ancak kadınlar örtülerini daha iyi muhafaza etmek için bu şekilde oturmazlar.
Dövme ile kılınan namaz geçerli olur mu?
Gerek ele, gerekse yüze olsun dövme yaptırmak, birtakım çizgilerle süslenmek caiz değildir. Rasûlullah Efendimiz, bedenin herhangi bir yerine böyle süslemelerle dövme yapmayı menetmiştir.
Değil insan bedenine, hayvanların dahi yüzlerine, hatta sırtlarına ve arkalarına böyle dövme yapmayı uygun bulmadığını ashabına haber vermiş, yapanları da azarlamıştır.
Buharî deki bir hadîste, dövme yapan ve yaptırana Allah lânet ettiği haber verilmektedir. Onun için her Müslümanın lanete sebep olan bu davranıştan uzak durması gerekir. Dövmeli bir vücutla kılınan namaz ise dinen sahih ve geçerlidir.
Günün Sözü
Ayağına taş bile deyse kalbini yokla.
Günün Ayeti
Gerçek tartı kıyamet günündedir.
Günün Hadisi
Mü'min kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık bir üzüntü hatta bir ufak tasa isabet edecek olsa, Allah onun sebebiyle mü'minin günahından bir kısmını mağfiret buyurur.
Günün Duası
Allahım bize dermansız dert, karşılıksız borç, imansız ölüm nasip etme
Bunları biliyor muyuz?
Vahiy kâtibi nedir?
Vahiy katipleri, Hz. peygambere inen âyetleri yazanlara denir. İlk vahiy katipliğini Mekke'de Abdullah İbn Sa'd, Medine'de Zeyd ibn Sabit yapmıştır. 40 kadar vahiy katibi vardı.
Günün Nüktesi
Herkes Soyuna Çeker
Bir padişah Hızırı görmek istiyordu Bir gün bunun için tellallar çağırttı Kim bana Hızırı gösterirse onu armağanlara boğacağım dedi Birçok oğlu uşağı olan fakir bir adam bu işe talip oldu Karısına dedi ki: Hanım ben padişaha Hızırı bulacağımı söyleyip ondan kırk gün müsade alacağım Bu kırk gün için padişahtan size ömrünüz boyunca yetecek yiyecek, içecek ve para alırım.
Kırk günün sonunda Hızırı bulamayacağım için benim kelle gider, ama siz rahat olursunuz Adamın karısı kanaatkar biriydi Efendi biz nasıl olsa alıştık böyle kıt kanaat geçinmeye Bundan sonra da idare ederiz Vazgeç bu tehlikeli işten dedi Ama adam kafaya koymuştu Padişaha gidip Hızırı bulacağını söyledi Bunun için kırk gün izin istedi Hızırı bulmak için koşuşturacağı kırk gün zarfında ailesinin geçimi için sarayın ambarından tonlarca yiyecek, içecek ve nakit para aldı Bunları evine teslim edip kırk gün ortalıktan kayboldu Kırk günün bitiminde padişahın huzuruna çıkıp her şeyi itiraf etti: Benim aslında Hızırı falan bulacağım yoktu Ailece sıkıntı çekiyorduk Hızırı bulacağım diye sizden dünyalık almak istedim dedi Padişah buna çok kızdı: Padişahı kandırmanın cezasını hayatınla ödeyeceğini hiç düşünmedin mi? diye bağırdı Adam da her şeyi göze aldığını söyledi Bunun üzerine padişah yanında bulunan üç veziriyle görüş alış verişinde bulundu Birinci vezire sordu:
- Padişahı kandıran bu adama ne ceza verelim?
- Efendimiz, bu adamın boğazını keselim, etini parçalayıp çengellere asalım
Bu sırada peyda olan, nurani, ak sakallı bir ihtiyar I vezirin sözleri üzerine söyle dedi: Küllü şeyin yerciu ila asıhı
Padişah ikinci vezirine sordu:
- Bu adama ne ceza verelim?
- Hükümdarım bu adamın derisini yüzüp içine saman dolduralım
Biraz önce ansızın ortaya çıkan ihtiyar yine Küllü şeyin yerciu ila aslını dedi
Padişah üçüncü vezire sordu:
- Ey vezirim sen ne dersin, beni kandıran bu adama ne ceza verelim?
- Padişahım bana göre, bu adamı affedin Size yakışan, sizden beklenen budur Bu adam önemli bir suç isledi ama sanıldığı kadar da kötü biri değil Çünkü çoluk çocuğunun rahatı için kendini feda edebilecek kadar da iyi yürekli
Nurani ihtiyar yine söze karıştı: Küllü şeyin yerciu ila asıhı
Bu defa padişah o yaşlı zata yöneldi:
- Sen kimsin? İkide bir tekrarladığın o laf ne demektir?
ihtiyar cevap verdi:
- Senin birinci vezirinin babası kasaptı Onun için kesmekten, etini çengellere asmaktan bah setti Yani aslını gösterdi İkinci vezirin babası yorgancı idi Yorgan yastık, yatak yüzlerine yün, pamuk vb doldururdu O da babasına çekti
Üçüncü vezirin ise babası da vezirdi O da soyuna çekti, büyüklüğünü gösterdi Benim söylediğim söz Herkes aslına çeker demektir Vezir istersen (üçüncü veziri göstererek) işte vezir, Hızır istersen (kendini göstererek) işte Hızır, bu adamı mahcup etmemek için sana göründüm, dedi ve kayboldu.