Sayfa Yükleniyor...
Feyiz ve bereketlerle, af ve mağfiretlerle dolu olan sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın toplum hayatında yoğunluk kazandığı, ibadet hayatımızın zenginleştiği Ramazan ayı, peygamber efendimizin ifadesi ile evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan bir aydır.
Ramazan ayı, kalplerin dirildiği, gönüllerin aydınlanıp coştuğu, nefislerin kırıldığı, insani vasıfların tekrar hatırlandığı manevi yaşamı dolu olan bir aydır.
Dini hayatımızda önemli bir yeri olan Ramazan ayını, diğer aylardan ayıran daha faziletli ve üstün kılan bir takım özellikler ve manevi güzellikler vardır.
Pek çok manevi sonuçlara sebep olan bu özellikler ve güzellikleri şöyle sıralayabiliriz:
1- İnsanlığı, içine düştüğü karanlık ortamdan çıkarıp aydınlığa kavuşturan yüce kitabımız Kuran-ı Kerim, bu ayda indirilmiştir.
Kuran-i hitap, Kuran-ı Kerimin bu ayda indirildiğini şöyle beyan etmektedir:
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. (Bakara, 2/185)
2- Allahın alemlere rahmet olarak gönderdiği, yaratılmışların en şereflisi, Allahın en sevgili kulu, insanlığın yüksek ve en mükemmel ahlak örneği, peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Muhammede peygamberlik görevi bu mübarek ayda verilmiştir.
3- İdrak edilmesi halinde bin yıl nafile ibadetten hayırlı olan kadir gecesi bu mübarek ayda yer almaktadır: Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. (Kadir, 97/2)
4- İslamın beş erkanından biri olan ve müminleri kötülüklerden arındırıp manevi anlamda temizleyen oruç, bu ayda tutulmaktadır.
5- Ramazan ayında cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, ve şeytanlar zincire vurulur.
Nitekim; sevgili peygamberimiz bunu şöyle bildirmektedir:
Ramazan ayı girince cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincirlere vurulur. (Buhari, Savm,)
Tabi söz konusu bu hadis-i şerifte şu vurgulanmak istenmiştir. Ramazan ayında mümin kendisini cennete götürecek ibadetler ve iyi işler yaptığı için cennet kapıları ona açılmış, kendisini cehenneme sürükleyecek kötülüklerden uzaklaştığı için de cehennem kapıları onun için kapanmış olacaktır.
Yine bu ayda Münin, nefsinin kötü arzularına ve şeytanın isteklerine uymayacağı için, şeytan zincire vurulmuş gibi olacağından artık oruçluyu aldatamayacak ve ona olumsuz bir etki yapamayacaktır.
Hz. Peygamber Ramazan ayı girerken ashabına hitap ederek Ramazan ayının kutsiyet ve faziletini şöyle belirtmiştir:
Ey insanlar! Yüce ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize bastı, o ayda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır.
Allah o ayda oruç tutmayı farz kıldı. Geceleyin ibadet yapmayı nafile kıldı.
O ayda bir farz işleyen diğer aylarda yetmiş farz işlemiş gibi sevap alır.
O, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı ise cennettir.
O, yardımlaşma ayıdır. O ayda müminin rızkı bollaştırılır.
O ayda kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına sebep olur. Aynı zamanda oruçlunun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey noksanlaşmaz.
O öyle bir aydır ki evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden ateşinden kurtuluştur.(Terğib ve Terhib, II, 430/13)
Evet Ramazan ayı, rahmeti ve bereketi bol bir aydır. Bu ayın gelmesi ile iyilikler çoğalır, kötülükler azalır, yoksullara ve düşenlere yardım elleri uzanır, hem de yapılan hayır ve hasenatların diğer aylara nazaran kat kat sevapları ve mükafatı söz konusudur.
Ramazan ayı, hac ibadeti hariç İslamın beş erkanından dördünü edâ ettiğimiz ve ibadetlerle süslediğimiz müstesna bir zaman dilimidir.
Ramazan ayı, her yönüyle birlik beraberlik ve kardeşlik duygularının nazariyeden fiiliyata döküldüğü ve daha da güçlenerek pekiştiği bir aydır.
Resul-i Ekrem Efendimizin şu veciz sözü, bu mübarek ayın ulviyetini ve kutsiyetini en güzel bir şekilde ifade itmektedir:
Ümmetim Ramazanın faziletini tam olarak bilseydi, bütün senenin Ramazan olmasını temenni ederdi.
Kısaca belirtmek gerekirse Ramazan ayı, ibadetler, iyilikler huzur ve manevi mutluluk mevsimidir. Adının bir anlamı da günahları yakmak olan Ramazanı günahlarımızı yakacak, sevaplarımızı artıracak şekilde geçirmemiz lazım.
Soru ve Cevaplar
Eski ümmetlerde de oruç ibadeti var mıydı?
Oruç, namaz, zina, adam öldürme gibi ibadet ve yasaklar bütün peygamberler döneminde vardır. Oruç ibadeti de Hz. Peygamberin ümmetinden önceki ümmetler döneminde de vardı ve farzdı.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de orucun bizden önceki ümmetlere ve şimdi de bize farz olduğunu ifade eden ayet: "Ey iman edenler oruç sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı." (Bakara 183) vardır.
Dolayısıyla oruç ibadeti sadece Hz. Muhammedin ümmetine farz kılınmamıştır. Daha önceki toplumlara da farz kılınmıştır.
Oruç ibadeti kimlere farzdır?
Akıllı, ergenlik çağına ulaşmış ve oruç tutmasına engel bir mazereti olmayan her Müslümanın Ramazan orucunu tutması farzdır
Hangi hâllerde Ramazan Ayında oruç tutulmayabilir?
İslam dini kişileri, güçleri nispetinde sorumlu tutmuş güçlerini aşan veya sıkıntıya yol açan durumlarda kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir.
Şu mazeretlere sahip kimselerin Ramazanda oruç tutmakla yükümlü olmayıp daha sonra kaza etmelerine veya yerine fidye
vermelerine ruhsat tanınmıştır:
a) Yolculuk:
Yolculuk, Ramazan ayında oruç tutmamak için ruhsat olarak kabul edilmiştir. Yolculuk esnasında tutulmayan oruçlar, daha sonra kaza edilir. Kuranda Ey inananlar! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allâha karşı gelmekten sakınasınız diye, size de sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendisinedir. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha iyidir. buyrulmaktadır. (Bakara, 2/183-184).
Geceden oruç tutmaya niyetlenip de gündüzleyin yolculuğa çıkak zorunda olan kimse yolculukta zorluk çekerse, daha sonra kaza etmek üzere orucunu bozabilir. Ancak orucunu tamamlaması daha uygundur. Hz. Peygamber, Mekkenin fethi için sefere çıktığında oruçlu iken, Kedîd denilen yere varınca orucunu bozmuştur.
(Buharî, Savm, 34)
Bu uygulama, sefere çıkınca orucun bozulabileceğini göstermektedir.
b) Hastalık:
Oruç tuttuğu zaman, hastalığının artmasından veya uzamasından endişe edilen kimse ile hastalığı sebebiyle oruç tutmakta zorlanan kişilerin Ramazan ayında oruç tutmayıp, iyileştikten sonra bunları kaza etmelerine izin verilmiştir.
Yukarıda zikredilen ayet buna işaret etmektedir. Uzman bir hekim tarafından oruç tutması hâlinde hasta olacağı bildirilen kimse de hasta hükmündedir.
c) Hamilelik ve çocuk emzirme:
Oruç tutmaları kendilerine veya çocuklarına zarar vermesi hâlinde, hamile kadınlar oruçlarını tutmayabilirler. Emzikli kadınlar da, sütlerinin kesilmesi ve çocuklarının zarar görebileceği durumlarda oruç tutmayabilirler. Hz. Peygamber buna müsaade etmiştir (Nesâî, Sıyam, 50-51).
d) Yaşlılık:
Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimseler, oruç yerine fidye verebilirler. Bakara suresinin 184. ayetinde, bu şekilde olup da oruca güç yetiremeyenlerin, oruç tutmayıp fidye vermeleri gerektiği hükme bağlanmıştır. iyileşme umudu olmayan hastalar da aynı hükme tabidir.
Oruçlu iken harama bakmak oruca zarar verir mi?
Orucu bozan ve kaza veya kefaret gerektiren hususlar bellidir. Yeme içme cinsel ilişki gibi hususular orucu bozar. Bu bakımdan harama bakmak orucu bozmaz. Yani kaza veya keffaret gerekmez Ancak orucun kemali insanın her uzvuna oruç tutturmasıdır
Yani onu haramlardan uzak tutmasıdır Harama bakmak orucu bozmaz ancak mükemmelliğini bozar sevabını eksiltir. Aynı zamanda kişi harama bakmakla da günaha düşmüş olur.
Günün Ayeti
Ramazan ayı içerisinde Kuranın indirildiği aydır.
Günün Hadisi
Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret sonu cehennemden kurtuluştur.
Günün Sözü
Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.
İ.Mansur
İftar Duası
Allahım senin için oruç tuttuk, sana iman ettik, sana tevekkül ettik ve rızkınla orucumuzu açıyoruz.
Ramazan Kavramları
Kefaret Nedir?
Ramazan orucunu kasten bozan kimsenin bir günlük Ramazan orucu yerine, ceza olarak peşi peşine iki ay oruç tutmasıdır.
Günün Nüktesi
Ey İnsanlar
Resul-i Ekrem irat ettiği bir hutbesinde şöyle buyurmuştur:
Ey insanlar, mübarek ve büyük bir ayın gölgesi üzerinize düşmüştür (çok yaklaşmıştır). O ay içinde öyle bir gece vardır ki, (o gecede ibadet) bin aydan hayırlıdır.
O ayda Allahu Teala oruç tutmayı farz kılmıştır. Gece ibadeti (Teravih namazı) ise sünnettir. Bu ay içinde herhangi bir hayırlı işle Allahu Teala'ya yaklaşan kimse, diğer aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap alır.
Bu ayda bir farzı eda eden, diğer aylardaki yetmiş farzın sevabını alır. Bu ay sabır ayıdır. Sabrın mükâfatı ise cennettir. Bu ay, yardımlaşma ve iyilik yapma ayıdır. Bu ay, müminin rızkının çoğaldığı bir aydır.
Bu ayda bir oruçluyu iftarda doyuran kimsenin günahı bağışlanır, ateşten azad olur. Doyurduğu kimsenin sevabından bir şey eksilmeksizin, kendisine oruçlunun sevabı gibi sevab yazılır buyurdu.
Sahabe-i Kiram :
- Bizim hepimizde iftar verecek yemek bulunmaz, demeleri üzerine
Resul-i Ekrem:
Yemek veremeyen de bir içim su veya süt veya bir hurma ile oruçluyu iftar ettirdiğinde aynı sevabı kazanır ve (sözlerine) devamla:
Bu ayın evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu ateşten kurtuluş ayıdır. Kim ki, bu ayda eli altında bulunanları esirgerse, Allahu Teala da onu mağfiret eder ve Cehennemden azad eder.
Bu ayda dört hasleti çoğaltın. Bunların ikisi ile Rabbinizin rızasını kazanmış olursunuz. Diğer ikisinden ise, bir vakit müstağni değilsiniz. Rabbinizin rızasını kazanacağınız iki haslet: Şehadet getirmek ve çok çok istiğfar etmektir. Hiç müstağni kalamayacağınız hasletler de: AllahuTeala'dan Cennet'i istemek ve Cehennem'den O'na sığınmaktır.
Oruçluya su veren kimseyi Allahu Teala kendi havzından içirir de Cennet'e girinceye kadar daha susamaz». (Et-Taç, c: II; s: 52).
Bir Konu Bir Yorum
Namaz:
Namazı kasten terk etmeyin. Kim namazı kasten terk ederse, Allahın ve Resulünün himayesinden uzak olur.(Ahmet b.Hanbel,VI,421)
Namaz, Allaha kulluğun ikrarı, diğer bütün ibadetlerin bir sentezidir. Sadece şekilsel hareketler değil, bedenin, aklın ve kalbin katılımıyla gerçekleşen bir ibadettir. Namaz, beden için kıyam, rükü ve secde; dil için kıraat, tesbih, zikir ve dua; akıl ve kalp için ise düşünüp anlama, huşu ve manevi lezzettir.
Namaz kılmakla manevi dereceler kazanan insanın, bu ibadeti ihmal ya da büsbütün terk etmekle ölüm ötesi hayatta aynı oranda ceza görmesi tabiidir. Bu durum, kainata hakim bulunan adalet ve dengenin bir gereğidir. Hz. Peygamber kıyamet gününde sorulacak ilk amelin namaz olacağını bildirmiştir. (Tirmizi,Salat,188).
İslam bilginleri de namaz kılmamayı büyük günahlardan birisi olarak saymışlardır.
Namaz, ahlakı güzelleştirir Gizli açık bütün kötülüklerden alıkoyar. İnsan hayatına bir imtizan ve istikamet kazandırır. Ayrıca, namaz işlenmiş hata ve günahların temizlenmesini de sağlar. Hür iradesiyle iman etmiş gerçek bir müminin, her türlü ibadetin kendisinde toplandığı namazı, terk etmesi asla mümkün değildir.