2

Hayır ve Şer:


  • Oluşturulma Tarihi : 27.06.2016 07:57
  • Güncelleme Tarihi :

“Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara Suresi, 216)

     Allah bu ayette, kimi zaman insanın kendisi için çok hayırlı ve güzel olacağını sandığı bir olayın aslında dünyada ve ahirette hüsrana uğramasına neden olabileceğini ya da zarara uğrayacağını düşünerek kaçınmaya çalıştığı bir olayın kendisi için çok hayırlı ve hikmetli olaylara vesile olabileceğini bildirmiştir.

     Hayrı da şer gibi görünen olayları da yaratan Allah’tır. Şer olarak değerlendirilen olaylar aslında hikmeti tam olarak kavranamayan, ilk anda olumsuz gibi görünen olaylardır. Örneğin, uçağı kaçıran bir kimsenin uçağa yetişememesi başta onun için bir şerdir. Ancak uçak düşmüş olsa o uçağa binmediği için o kimse için bu gecikme bir hayır kabul edilmektedir.

   Allah sonsuz bilgi sahibidir ve dünya hayatında meydana gelen her olayı özel bir plan ve kader doğrultusunda, hayır ve hikmetle yaratmıştır.

    İnsan ancak olayların dıştan görünen kısmı ile muhatap olabilmekte ve ancak kendi anlayışı ile bu olayları değerlendirebilmektedir. Sınırlı bilgi ve anlayışı ile kimi zaman hayır ve güzellik olan bir olayı olumsuz, kötülük ile dolu olan bir olayı ise olumlu ve hayırlı olarak nitelendirebilmektedir.

     Bu durumda doğruları görebilmek için iman eden bir insanın yapması gereken, Yüce Allah’ın sonsuz ilmine teslim olarak, her olaya hayır gözüyle bakmaktır.

Sorular ve Cevaplar

Ramazanda okuduğumuz hatimleri ölülerimize bağışlayabilir miyiz?

     Yapılan ibadetlerin ve hayırların sevaplarını başkasına bağışlamak dinen caizdir. Kişi okuduğu Kur’an’ın, yaptığı hatmin, kıldığı namazın ve istediği bir hayrın sevabını başkasına bağışlayabilir.

     İster sağ, ister ölmüş olsun, kendisine sevap bağışlanan kimsenin, bundan yararlanacağı umulur. Başkası tarafından bağışlanan sevapla, bir kimsenin bizzat yapması gereken ibadet borçları ödenmiş olmaz ise de bunlar iyilik ve sevaplarının çoğalmasına ve derecesinin yükselmesine vesile olabilir. Nitekim annesi babası öldükten sonra onlara bir iyilik yapıp yapamayacağını soran bir kimseye: “Evet yapabilirsin” diye cevap veren efendimiz. Aynı şekilde annesinin aniden öldüğünü, şayet konuşabilseydi sadaka verilmesini vasiyet edeceğini zannettiğini, onun adına sadaka verirse sevabının kendisine ulaşıp ulaşmayacağını soran Sahabeye de: “Evet ulaşır. Onun namına sadaka ver” buyurmuşlardır.

      Buna göre, ramazanda ya da bir başka zamanda okuduğumuz hatimleri, Yasinleri, Fatihaları, duaları ölen akrabalarımızın ruhlarına bağışlayabiliriz. Ayrıca kişi sevabı bağışlarken kendi sevabından da bir şey kaybetmez. Sevap her iki kişiye de aynı şekilde yazılır.

Bir tüccarın satmak gayesiyle aldığı gayr-ı menkule zekat düşer mi?

     Bir tüccar alış veriş yaparak kazanç elde edip dükkan ve bina gibi şeyler satın alırsa, şayet satmak üzere satın almışsa tabiatıyla ticaret eşyası olduğundan yıl sonunda yanında mevcut bulunan bütün ticaret malıyla birlikte hesaplayarak zekatını verecektir.

     Yoksa ticaret için değil, satın aldığı şeylerde oturmak veya kiraya vermek üzere satın almış ise artık ticaret malı sayılmadığından zekata tabi değildir. Ancak onlardan elde edilen kazanç nisaba bağlı olursa ve yanında bir yıl kalırsa zekatını verecektir.

 

Çıkarılan zekatı sadece bir kişiye vermek caiz mi?

       Hanefi mezhebi fıkıhçılarına göre, zekat çıkaran kimse zekatını ayetteki sekiz sınıf insanın her birine verebileceği gibi sadece bir sınıfa da ödeyebilir.

      Hanefi fıkıhçılarına göre zekatın sarf yerlerinde söz eden bu ayet, zekatta her bir grubun ayrı ayrı ve eşit hakkı olduğunu ve bunlar arasında bölüştürülmesi gerektiğini açıklamak değil, zekatın bu yerlere verilebileceğini açıklamak içindir. Dolayısıyla Hanefi fıkıhçılarına göre zekat bir kişiye tek olmak üzere de verilebilir.

     Şafii fıkıhçılarına göre ise, söz konusu bu ayette geçen sınıflara bulunabilenlere eşit olarak dağıtılmalı ve her sınıftan en az üç kişiye verilmelidir. Çünkü Şafiilere göre, ayette zekat verilecek sınıfların ayrı ayrı hak sahibi oldukları belirtmek istenmiştir.

 

Ramazan ayında Tesbih Namazı Nasıl Kılınır?

     Tesbih namazı, Peygamber efendimizin ibn-i Abbas'a öğrettiği bir namazdır. Her zaman kılınabilir. Tesbih namazı 4 rekâttır. İki rekâtta selam verilerek de kılınır. Her rekâtın da 75 defa tesbih söylenir, dört rekatta 300 tesbih eder rekâtının nasıl kılındığını tarif edelim her rekâtı aynen kılınır.

“Niyet ettim Allah rızası için tesbih namazı kılmaya” diye niyet edilir. “Allahu Ekber” diyerek namaza durulur.

     Tesbih namazında okunacak dua şudur: “Subhanellahi velhamdulillahi ve la ilahe illallahu vallahu Ekber.” Bu dua namazın şuraların da söylenir:

1-Sübhaneke’den sonra 15 defa,

2-Euzu-Besmele, Fatiha ve sureden sonra 10 defa

3-Rüku’da 3 defa söylenen “Subhane Rabbiyel Azim”den sonra 10 defa,

4-Rüku’dan doğrulunca 10 defa;

5-Secdeye varıp 3 defa söylenen “Subhane Rabbiye’l a'la” dan sonra 10 defa,

6-İki secde arasında oturunca 10 defa,

7-İkinci secdede yine 10 defa söylenir. Toplam 75 defa söylenir olur. Ettehiyyatü okunur, ikinci rek’ate kalkılır.

    Önce 15 defa söylenir, soma Fatiha okunur, 10 defa söylenir, aynen birinci rekattaki gibi tamamlanır. İkinci rekatta oturunca ister Ettehiyyatüyü okuyup 3. rek’ate kalkar 3. ve 4. Rek’atı aynen kılar, isterse Ettehiyyatü’den sonra salli barik dualarını okuyup selam verir. Yeni bir tekbir alarak iki rek’at daha aynı şekilde kılar.

Günün Ayeti

O, Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size verdi. Allah’ın nimetini saymak isterseniz sayamazsınız! Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür.

İbrahim 34

Günün Hadisi

“Savaşta sizden birinizi koruyan bir kalkan gibi oruç da cehennemden koruyan bir kalkandır, ateşe karşı bir siperdir.”

(Buharı, Savm, 2)

Günün Sözü

“Bütün beklentileriniz Allah‘tan olsun!”

Hz. Ali

Günün Duası

Allah’ım bugünün hürmetine İslam coğrafyasında ağlayan bir göz, üzülen bir kalp, hüzünlü bir mümin bırakma.

Ramazan Kavramları

Miskin kime denir?

     Fakir ve düşkün olan kimse anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de pek çok yerde, yardıma muhtaç fakir anlamında geçmektedir. Bunlardan zekatın sarf yerleri ile ilgili olan, Tevbe sûresinin 60. âyetinde miskîn kelimesi fakir ile birlikte geçmektedir. Bundan hareketle fakihlerden miskîn ile fakirin birbirinden farklı olduğunu söyleyenler olmuştur.

     Hanefîler, âyette geçen fakiri, ev ve ev eşyası gibi aslî ihtiyaçlarını karşılayabilecek imkâna sahip olduğu halde, gelirleri ihtiyaçlarını karşılamayan, nisap miktarı mala sahip olmayan kimse olarak tanımlamışlardır. Miskîn ise, hiç geliri olmayan ve malı bulunmayan kimsedir.

    Şafiîlere göre ise, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ihtiyaçlarını gidermeye yeterli malı ve kazancı olmayan kimse fakir; kazancı kendisine ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere yeterli olmamakla birlikte, sahip olduğu kazançla kıt kanaat geçinebilen kişiye miskîn denir.

Günün Nüktesi

Şükreden bir kul olmayayım mı?

      Bir gün Hz. Aişe validemize “Ey Aişe! Resulullah’ın can çekici hallerinden gördüğünü bize haber verir misin” diye sorulduğunda; Hz. Aişe hüngür hüngür ağladı ve şöyle devam etti: “O’nun hangi durumu can çekici değildi ki? O bir gece bana geldi. Beraberimde yatağıma girdi. Bedenime dokunacak şekilde bana yaklaştı. Sonra:

‘Ey Ebu Bekir’in kızı! Rabbime ibadet etmem için bana izin verir misin?’ dedi. Ben de:

‘Ey Allah’ın Resulü! Ben sana yakın olmayı isterim. Fakat izin verdim’ dedim.

Kalktı; su kavasına varıp abdest aldı. Bolca su kullandıktan sonra namaza durdu. Göğsünü ıslatacak kadar ağladıktan sonra rüku’ya varıp ağladı. Ve Bilal gelip sabah namazını haber verinceye kadar bu durumu devam etti. Kendisine:

‘Ey Allah’ın Resulü! Senin gelmiş ve gelecek bütün günahlarının hepsini Allah bağışlamıştır. O halde neden ağlıyorsunuz?’ dediğim zaman:

‘Allah’a çok şükreden bir kul olmayayım mı? Neden böyle yapmayayım? Halbuki yüce Allah Kur’an’ında üzerime şu ayeti indirmiştir:

‘Göklerin ve yerin yaradılışında gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette ki aklı selim sahipleri için ibret verici deliller vardır.’” (Al-i imran 190)

Kısa Surelerin Mealleri

FİL SURESİ:

1 - Görmedin mi Rabb’in fil sahiplerine ne yaptı?

2 - Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?

3 - Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi.

4 - Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı.

5 - Ve onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı.

Kutsal Mekanlar:

Makam-ı İbrahim:

     İbrâhim'in makâmı demektir. Bununla maksat, Hz. İbrâhim’in Kâ’be’yi inşâ ederken iskele olarak kullandığı veya halkı hacca da’vet ederken üzerine çıktığı taşın bulunduğu yerdir.

     Bu yer, Kâbe'nin doğu tarafında, zemzem kuyusu ile Kâbe'nin kapısı arasındadır. Tavaftan sonra kılınan namazın bu makamın arkasında kılınması sünnettir. Buradaki taşta ayak izi vardır. Taş, cam bir fanus içine alınmıştır.

 

Hayır ve Şer:
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık