2

Hıristiyan kasabın kestiği eti yemek caiz mi?


  • Oluşturulma Tarihi : 09.08.2016 08:31
  • Güncelleme Tarihi :

İslam inancına göre kesilen hayvanın etinden yiyebilmek için hayvanı kesenin belli şartları taşıması gerekir. Bu şartlar yerine getirilmezse kesilen hayvanın eti yenmez.     Fıkıhçıların kesen kişi ile ilgili ortaya koydukları şartlar şöyle ifade edilmiştir. Hayvanı kesen kimsenin akıl ve temyiz gücüne sahip, Müslüman veya ehl-i kitap (Yahudi veya Hıristiyan) olması, hayvanı Allah adına kesmesi gerekir. Ayrıca hayvanı kesen kimsenin kadın veya erkek olması fark etmediği gibi baliğ olması da gerekmez.

Dolayısıyla bu şartları taşıyanların kestiği hayvanın etinden yemek caizdir. Ama ehl-i kitap (Yahudi-Hıristiyan) dışındaki inançtan olanların kestiği hayvanın eti İslam inancına göre yenmez.

Yıldız kaydığı zaman dilek tutmanın İslam’da yeri var mı?

Yıldızların kayması fiziki bir vakadır. Yıldızların kaymasında dini bir gerekçe yoktur. Gelecekte olacak işlerin, mutlaka yıldızların hareketlerine bağlı olduğuna inanmak dinen doğru değildir.Dolayısıyla yıldızlar kayarken dilek tutma batıl bir inançtır İslam’da da yeri yoktur.

Boza içmek caiz mi?

Bilindiği gibi, boza, darı hamurundan yapılan ekşimsi bir içecektir. Tatlılaştırılarak içilmektedir. Bu şekilde yapılan bozanın içine sarhoşluk verici bir şey karıştırılmadığı müddetçe içilmesi haram değildir, helâldir. Bu haliyle meyve suyu gibi meşrubat sınıfına girmektedir.Ancak fazla ekşitilir ve kabartılırsa, sarhoşluk verici bir hale geldiği için içilmesi caiz değildir. Buna dikkat edilmelidir. Buna göre bozanın içilmesi caiz ve helâldir.

Devrettiğimiz ya da boşattığımız bir işyerinden dolayı para almamız caiz mi?

Fıkıh kitapları, alış-veriş ve devir teslimlerde hava parası diye bir meşru kazanca yer vermemektedir. Kitaplarda bunun yeri olmamakla beraber günümüz ticaret hayatında hava parasından da kaçınmak mümkün değildir.  Tabii daha önce yazılmış dini kitaplarda hava parasının olmaması bu işin caiz olduğunu yahut da caiz olmadığını göstermez.

Bir konu yahut bir sorun Hazreti Peygamber döneminde olmaya bilir ama ondan sonraki bir dönemde var olmuşsa bunun dindeki yerini tespit etmek gerekir hava parası da bu yeni ortaya çıkan konulardan biridir. Onun için buna bir çare bulmak elzem gelir.

Günümüz İslam fıkıhçıları hava parasını caiz görmemektedirler. Ama hava parası ticari hayatın bir vazgeçilmezi olduğundan buna bir çıkış yolu olarak İslam fıkıhçıları şunu söylemişlerdir. 

Hava parası caiz değildir ama işyerini de almak istiyorsa kişi hava parası değil de dükkândaki malların veya demirbaşların fiyatını yükseltilerek satın alsın. Yani bu işlemin caiz olması için satılacak olan veya satın alınacak olan malın veya demir başların fiyatını artırsın istenilen hava parası bu şekilde tahsil edilsin bu şekli ile yapılan alış veriş direk hava parası olmadığı için caiz olur.

Günün Ayeti

 O gün dostlar bile birbirine düşman kesilecektir; sadece Allah’tan korkanlar böyle olmayacaktır.

Günün Hadisi

Hastalıktan önce sağlığın kıymetini bilin.

(Hakim, Müstedrek,IV,341)

Günün Duası

 Allah’ım yeni haftayı bana, aileme, ülkeme, millete ve de ümmeti İslam’a hayırlara vesile eyle.

Günün Sözü

 “Yapılırken heyecan duyulmayan işler başarılamaz.”

(Emerson)

Bunları Biliyor muyuz?

Cebr Nedir?

Hukukun tanıdığı bir yetki kullanılarak kişinin yapması gereken işe zorlanması demektir. Mükelleflerin hukuk kurallarına uymalarını temin etmek amacıyla hukukun aslî kaideleri yanı sıra, insanları hukukun emir ve yasaklarına uymaya zorlayan birtakım tedbirler de tesis edilmiştir ki, bunlara müeyyide denilmektedir. Hukukta müeyyide, cebir ve zorlamadır.

Günün Nüktesi

Kırk Yıl Sırtında Odun Taşıyan Şair…

Sivrihisar’a bağlı Sarıköy diye bir köy vardı.  Burada Yunus Emre adında genç bir adam yaşıyordu. Taptuk Emre adında bir yol göstericinin kapısına sığınmıştı. Başka insanlarda vardı burada. Taptuk Emre Yunus’u dağdan odun getirmekle görevlendirmişti.

Yunus her gün dağa gitti, odun getirdi. Bunlar öyle odunlardı ki oklava gibi dümdüzdü.  “Niçin hep düzdün odun getiriyorsun? Ormanda hiç eğri odun yok mu?” diye soranlara “Taptuk’un kapısına eğri odun yaraşmaz” karşılığını verirdi.

Bir yıl değil, beş yıl değil, yoksul yunus tam kırk yıl her gün dağdan odun taşıdı. Durumundan kimseye yakınmadı, yazıklanmadı.

Kırk yıl geride kalmıştı. Bir akşam Taptuk ocağında kalabalık bir topluluk yer almıştı.  İlahiler okunacak, şiirler söylenecekti. Yunus da dağdan yorgun argın gelmiş, kapı ardında bir yere ilişmişti. Taptuk’un adamları arasında Yunus’-ı  Güyende (Söyleyici Yunus)adında bir şair vardı. Taptuk Emre ona:

 “Yunus” dedi; “Haydi, bir şeyler söyle de dinleyelim.”

 Güyende mırın kırın etti, bir şeyler demek istedi başaramadı.

 Ak sakallı Taptuk Koca, topluluğa bakındı. En arkada kapı dibinde Yunus’u gördü.

 “Haydi oduncu Yunus, sen söyle!”

Yunus bir anda gözlerinden bir perde kalkmış gibi içinin aydınlandığını hissetti.  Her şeyi daha bir arı duru duru görmeye başladı ve dili çözüldü. O gece orada öyle güzel şiirler söylendi ki dinleyenler kendilerinden geçtiler.

Ertesi gün Taptuk baba Yunus’u çağırdı:

 “Artık” dedi; “Aradığını buldun. Çilen doldu, tamam oldu. Bundan böyle bu kapıya odun getirmen gerekmez.”

Yunus pirinin elini öptü. Sırtında aba, ayaklarında çarık, omzunda çıkını, elinde sopası yollara düştü. Dağlara taşlara, uçan kuşlara, tarlalarda çalışan insanlara, atlarının üstünde kurumlu kurumlu giden eli kanlı beylere şiirler söyleyerek yıllarca dolaştı. Yolu bir gün Konya’ya düştü. Büyük şair ve bilgin Mevlana’nın yanına vardı, elini öptü. Mevlana kendisine yeni yazdığı altı ciltlik Mesnevi adlı kitabını gösterdi. Yunus baktı, karıştırdı: “Uzun yazmışsın” dedi; “Ben olsam, ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm derdim, olur biterdi.”

Hıristiyan kasabın kestiği eti yemek caiz mi?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık