2

Hz. Peygamberin terk etmediği sünnet itikaf


  • Oluşturulma Tarihi : 17.07.2014 07:06
  • Güncelleme Tarihi :
Hz. Peygamberin terk etmediği sünnet itikaf

Dini bir kavram olarak itikaf, bir mescitte belirli kurallara uyarak ibadet niyetiyle kalmak demektir.

 İtikâfın meşruiyeti Kur’an ve sünnetle sabittir. Orucu tarif ettiği ayetin sonunda Allah Teala mealen şöyle buyurmaktadır:

 “…Mescitlerde itikâf halinde iken eşlerinizle birleşmeyin. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Onlara yaklaşmayın. Allah ayetlerini insanlara böyle açıklar, belki sakınırlar.” (Bakara, 2/187)

Hz. Peygamber de Medine’ye hicretinden sonra vefat edinceye kadar her yıl Ramazanın son on gününde itikâfa girmiştir. Bunu da bize tavsiye etmiştir.

İtikaf, İslam inancının üzerinde durduğu hassasiyetlerden ve tavsiyelerden birisidir. Zira “kişinin Allah’a tam bir teslimiyet içerisinde ibadet ve kullukta bulunmak amacıyla zamanının belirli bir kısmını ayırması ve bu esnada meşru bile olsa her türlü nefsanî ve şehevî arzulardan uzak durması kişinin manen olgunlaşması için önemli vesilelerden biridir.

Dinî duygu ve düşüncenin yoğun bir şekilde yaşandığı, mümkün olduğu ölçüde maddî ilgilerden uzaklaşarak yüce yaratıcıya yönelinen bir ortam insana derin bir manevî ufuk ve imkân sunmaktadır ki itikâf da bunu bize sağlayan en güzel ibadetlerden birisidir.

Ramazanın son on gününde itikâfa girmek sünnet-i müekkede'dir.  İtikâfın şartları, niyet etmek, oruçlu olmak, itikâfı beş vakit cemaatle kılınan camide yapmak ve kadının ayhalî ve lohusa halinde olmamasıdır. Kadın, camide değil, evinde namaz kıldığı odada itikâf yapar.

İtikâfın adabı:

  1. Camilerin en faziletlisinde ve Ramazanın son on gününde itikâfa girmek.

     2. İtikâf esnasında sadece hayırlı şeyler konuşmak.

  1. Kur'an okumak, hadis-i şerif, peygamberlerin hayatına ait kitaplar okumak.
  2. Temiz elbise giymek, güzel koku sürünmek. İtikâfa giren kimse camide yer, içer, uyur ve lâzım olan şeyleri camide alır. Bunlar için dışarı çıkarsa itikâfı bozulur.

Tuvalete gitmek, abdest almak ve gerekli ise gusül yapmak gibi tabiî ihtiyaçları için camiden dışarı çıkar. Cuma namazı aynı yerde değil de başka yerde kılınıyorsa cuma için bulunduğu yerden çıkıp oraya gidebilir. Cenaze namazı için dışarı çıkamaz.

Kendisine ve malına bir zarar geleceği korkusu ile ve zorla camiden çıkarılması durumunda başka bir camiye geçmek üzere camiden çıkabilir.

Bu zorunlu haller dışında camiden çıkarsa itikâfı bozulur. İtikâfda olan kimsenin eşi ile cinsel ilişkide bulunması itikâfını bozar. İhtilâm olmak (uyku halinde cünüplük meydana gelmesi) itikâfı bozmaz.

İtikâfa giren kimse hayırlı ve iyi işler söylemeli, kötü sözlerden sakınmalıdır.

İhlas ile itikâf yapan mü'min, bir süre dünya işlerinden ayrılarak Allah'a yönelir. Düşmanı olan şeytanın şerrinden Allah’a sığınmış, camide onun sonsuz rahmetine iltica etmiş olur.    

İtikafın bu güzelliğine binaen Peygamber Efendimiz, vefat edinceye kadar Ramazanın son on günü itikâfa devam etmişlerdir.

Soru  ve Cevaplar

Zekatı ramazan ayının dışında vermek caiz mi?

Zekat vermenin belli bir zamanı olmayıp, farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir ayı veya Ramazanı beklemeye gerek yoktur.

Yani zekat vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekatlarını vermeleri uygun olur.

Dinen bu böyle olmakla beraber ramazan ayında hayırlı ibadetlerin sevabı daha fazla olduğu için Müslümanlar zekat ödemeyi bu aya denk getirmektedirler.

Kadının ziynet olarak kullandığı altının zekatı var mı?

İslam Hukukuna göre kadın, ekonomik olarak kocasından bağımsızdır. Yani kadının da erkek gibi kendisine ait menkul veya gayr–i menkul malı olabilir. Bu durumda, sahip olunan o mallar nisab miktarını aşıyorsa, kadın hükmen zengindir ve erkek gibi zengin sayılır.

Hanefi Mezhebine göre ziynete yani süs eşyası altına zekat düştüğünden nisap miktarını aşan ziyneti olan bir kadının dinen zengin sayıldığı için zekat vermesi gerekir.

Şafii mezhebine göre ziynete zekat çıkmadığı; için ziyneti olan bir kadın zekat vermek zorunda değildir. Ama bu ziynet çok abartılı bir miktar taşıyorsa Şafiiye göre de kadın zekat vermek zorundadır.

Zekat vermek için zenginlik sınırı (nisab) yıl boyunca devam etmesi gerekir mi?

Hanefi fıkıhçılarına göre bir malda zekatın farz olabilmesi için o malın hem sene başında hem de sene sonunda nisaba ulaşmış olması şarttır.

Bir kimse sene başında nisab miktarına ulaşan bir mala sahip olsa, bu mal sene içinde nisabın altına düşse hatta tamamen tüketilirse, fakat sene sonunda yine nisab miktarına ulaşsa, sene sonu hesabıyla zekata tabi olur.

Mesela demir ticareti yapan bir tüccarın deposunda sene başında yüz ton demir varken sene içinde bunların bir kısmını satış yolu ile tüketse ve yerine elli ton demir alsa, sene sonundaki bu demir ile kasa mevcudunun zekatını vermekle sorumludur.

Şafii fıkıhçılarına göre ise: Nisabın bütün sene boyunca bulunması lazım. Bir mal sene içinde nisabın altına düşerse ona zekat vacip olmaz. Bir kimse sene başında nisab veya nisab miktarını aşan bir mala sahip olsa, sene içinde satış ve hibe gibi yollarla bu mal nisabın altına düşse, o kimse nisab miktarı mala sahip olana kadar zekatla mükellef değildir.

Orucu mazeretsiz olarak kasten bozmanın kefareti nedir?

Hanefi mezhebine göre bir mazeret olmaksızın bilerek ve isteyerek yeme, içme veya cinsel birleşmeyle oruç bozmak dinen bir hata olup telâfisi için peş peşe iki ay +1 (2 Kameri ay+1 gün) gün oruç tutmak zorunluluğu vardır Yani bir sebep olmaksızın niyetlenilmiş farz bir orucu bozmanın cezası ara vermeden iki ay oruç tutmaktır. Ayrıca bozulan oruç için de kazası (bir gün) ilâve edilir, böylece kefaret iki ay +1 güne tamamlanır.  

Şafiî mezhebine göre ise başlanmış orucu mazeretsiz olarak yeme ve içme ile bozmanın cezası sadece bir gün kaza etmektir. Ancak başlanmış orucu cinsel ilişki ile bozmanın cezası Hanefi mezhebinde olduğu gibi iki ay artı bir gündür. 

Teravihi cemaatle kılan bir kimse namazda hata yaptığında sehiv secdesi yapması gerekir mi?

 Cemaatle kılınan namazda cemaatin yaptığı hatadan dolayı sehiv secdesi gerekmez. Sehiv secdesi cemaatle kılınan namazda imamın hatasından dolayı yapılır.

Dolayısıyla cemaatten birinin imama uyarak kıldığı namazda; kendi yaptığı hatadan dolayı ne kendisi ne de İmam için sehiv secdesi gerekmez.

Günün Ayeti

 “Umulur ki oruç sayesinde kötülüklerden korunursunuz.”

(Bakara, 2/183)

Günün Hadisi

"Bir kimse oruçlu olduğunu unutarak yer, içerse orucunu tamamlasın, bozmasın. Çünkü onu, Allah yedirmiş, içirmiştir."

Günün Sözü

“Ümmetim Ramazan’ın faziletini tam olarak bilseydi, bütün senenin Ramazan olmasını temenni ederdi.”

Hz. Muhammed

Günün Duası

 Ey afı ve mağfireti bol olan Allah’ım geçmişte işlemiş olduğumuz bütün günahlarımızı kıldığımız namaz ve tuttuğumuz oruçların hürmetine bağışla ve razı olduğun kullarından eyle.

Ramazan Kavramları

Aleyhi’s- Selamın anlamı Nedir?

Selam üzerine olsun anlamına gelen bir dua ve dilek cümlesidir. Bu dua, peygamberlerin adı anılınca saygı ifadesi olarak kullanılır.

Günün Nüktesi

 Cennet'e götüren amel…

Muaz İbni Cebel anlatıyor: Bir seferinde, Peygamber Aleyhisselamla beraberdim. Bir gün yakınında sabah etmiştim. Yürüyorduk: "Ya Allah'ın Nebisi!

Bana bir amelden haber ver ki beni cennete koysun, cehennemden uzaklaştırsın" dedim. Buyurdular ki: "Büyük bir şey sordun. Ancak Allah-u Tealanın müesser kıldığı kimseye kolaydır. Allah'a ibadet edersin, O'na hiç bir ortak koşmazsın, namaz kılarsın, zekat verirsin, ramazan orucunu tutarsın, haccedersin.

   Allah Rasulu şöyle devam ettiler: "Sana hayrın kapılarını göstereyim mi?

Oruç kalkandır, sadaka günahı söndürür.

 Ve Rasulullah şu ayetleri okudular: "Görsen o vakit ki mücrimler, Rablerinin yanında başlarını eğmişler: Ey Rabbimiz! Gördük, dinledik. Şimdi bizi geri çevir, iyi bir amel işleyelim. Zira yakinen bildik derler. Eğer dilemiş olsaydık her nefse hidayet verirdik. Fakat Ben’den şu söz hak oldu: Elbet ve elbet cehennemi cinlerden ve insanlardan dolduracağım. O halde, tadın unuttuğunuz için bu gününüzün çatmasını. İşte biz de seni rahmetimizden uzak tuttuk. Yapıp durduğunuz işler yüzünden tadın ebediyet azabını. Bizim ayetlerimize öyle kimseler iman ederler ki, onlarla kendilerine nasihat verildiği vakit secdelere kapanırlar ve Rabb'lerine hamd ile tesbih ederler de kibirlenmezler." (secde 12-15)

Bir Hadis Bir Yorum

“…Ramazan-ı Şerife girip de bu ay çıkmadan kendini Allah’a bağışlatamayan kimsenin burnu yere sürtülsün.” (Tirmizi, Daavat, 101)

Sayılı günler kaldı telafi ayından. Giderek dünyevileşen zihin ve gönül dünyamız kadar bireysel hayatlarımızda da eksik bıraktıklarımızın telafisi için önümüze bu yıl da bir bahar serinliği ve sevinciyle geldi, gidiyor Ramazan. Geniş bir lütufla karşılanmasını umduğumuz amellerimizi, Hz. Peygamber için Hz. Aişe’nin “Ramazan ayının son on günü gelince geceleri ibadetle ihya eder, ailesini uyandırır, kulluğa soyunup paçaları sıvardı” (Buhari-Müslim) ifadesinde vücut bulan seviyeye taşıma gayretine sahip olmak gerek. Mağfiretin sonsuz huzur kucağına ancak bağışlanacak bir kusuru olmadığına inananlar uzak kalabilir zira. Kibirlice, bilgisizce ve fütursuzca… Oysa o kadar kolaydır ki bu ayda kendini bağışlatabilmek… Cehennem kapıları kapanmış cennet kapıları açılmıştır mü’mine… En büyük düşman bağlanmıştır. Tek yapılacak şey Rabbin bu lütuflarına vefa ve saygıyla karşılık verebilmektir.

Kulun yaratanı ile olan ilişkisini gözden geçirip gaflet/unutkanlık halinden zikir/hatırda tutma haline geçiş sürecini kolaylaştıran bu mevsimi gündelik hayatın telaşından koruyamamak, layık olduğu düzeye taşıyamamak gerçek bir nankörlükten kaynaklanmaz mı? Verilen onca müjdeli habere rağmen kulağını ve kalbini tüm hayırlara kapamak büyük bir gaflet değil de nedir? Onun için efendimiz bu hadisinde burnu sürtülsün diyor.

Kulun yaratanı ile olan ilişkisini gözden geçirip gaflet/unutkanlık halinden zikir/hatırda tutma haline geçiş sürecini kolaylaştıran bu mevsimi gündelik hayatın telaşından koruyamamak, layık olduğu düzeye taşıyamamak gerçek bir nankörlükten kaynaklanmaz mı? Verilen onca müjdeli habere rağmen kulağını ve kalbini tüm hayırlara kapamak ukalalıktan kaynaklanmıyorsa eğer büyük bir gaflet değil de nedir?

Bu açıdan değerlendirmeli Hz. Peygamberin bu hadisini. Hayatta kaçırılan fırsatlara yazıklanırken sadece sezon sonu indirimleri, kelepire düşen yatırımları değil sağlık ve güç yerinde iken yapılmayan hayır ve hasenatı da düşünmeli.

Ramazan rahmet ayı… Ramazan mağfiret ayı… Ramazan kurtuluş ayı… Rahmetin güvenli kanatları altına sığınabilmek, mağfiretle karanlık yüklerden kurtulup arınabilmek ve nihayet ebedi buhran ve bunalımlardan tamamen kurtulabilmek için Allahu Teala’nın müminlere ikramı… İnsanı tutsak eden nefsani arzulara karşı özgürlük savaşının verildiği kutsal ay… Gerçek insan, has kul olmaya yelken açılan mevsim… Ne mutlu sunulan fırsatları ganimet bilip ruhunu, benliğini dünya ve ahiret cehenneminden azat edebilenlere…

Hz. Peygamberin terk etmediği sünnet itikaf
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık