Sayfa Yükleniyor...
Allah, Kur’an-ı Kerim’de mealen; “Ben insanları ve cinleri ibadet etmeleri için yarattım” (Zâriyat, 51/56) buyurur. Bu ayetten de anlaşıldığı gibi insanın görevi rabbine kulluk etmektir. Bu kulluğunu da sadece ona yapmakla mükellef olduğu gibi aynı şekilde, “Ameller niyetlere göredir.” (Buharî, “İman”, 41.) Hadisine binaen de ibadeti sadece onun rızası için yapmalıdır. Buna göre ibadetler Allah rızası için yapılmalı, bu gaye ile yapılan ibadet Allah’ın rızasını kazandırdığı gibi aynı zaman da cenneti de kazandırır. Bunun yanında her mümin cennete gitme ve cehennemden uzaklaşma ister. Bunun için de ibadetlerini yapar. Ancak ibadetlerini cehennemden uzaklaşma ve cennete gitme isteği ile yaparsa ibadetlerin hikmet ve gayesini anlamamış olur. Onun için ibadetlerimizdeki gaye Allah’ın rızası olmalıdır. O rıza ki zaten cenneti kazandıracaktır.
Mezar ve Türbelere bez, çaput bağlamak caiz mi?
Türbelerin ve mezarlıkların ziyaret edilmesi, bu vesileyle ölünün ve ölümün hatırlanması ve orada yatanlardan ibret alınması dinimizin tavsiye ettiği hususlardandır. Ancak, kabir ve türbe ziyaretlerinde İslâm’ın özüne ve tevhid anlayışına ters düşen itikâdî bakımdan da zararlı olan tutum ve davranışlardan uzak durmak gerekir. Türbelerde yatan kişilerin duaları kabul ettiğine, ilâhi kudretlerinin olduğuna inanmak, mezar ve türbelere bez bağlamak, mum yakmak, tevhid dini olan İslâm ile bağdaşmaz. Kabir ziyaretinde bulunan kişi, ahireti hatırlamalı, dünyanın geçici olduğunu ve bir gün kendisinin de öleceğini düşünmelidir. Kabrin yanına gelince de Hz. Peygamberin tavsiye ettiği gibi; “ Mü’minler yurdunun sakinleri sizlere selam olsun. İnşâallâh biz de size katılacağız. Bizler ve sizler için Allah’tan afiyet dilerim” demelidir. Aynı zaman da kabir ziyaretinde bulunan kişinin ölü için dua etmesi ve Kur’an okuyarak sevabını orada bulunanların ruhlarına bağışlaması uygun olur. Ancak kabrin başında yüksek sesle ağlayıp ağıt yakması ise uygun bir davranış değildir.
Ölüm gelmeden kişinin kefenini hazırlaması dinen caiz mi?
Ölüm her faninin tadacağı yegâne hakikattir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şöyle buyrulmaktadır: “Bütün nefisler ölümü tadacaktır.” Dolayısıyla her fani ölüm gerçeğini düşünerek ölümden sonrası için hem maddi hem de manevi hazırlık yapması gerekir. Ölmeden önce kişinin kefenini alıp hazırlaması da bu türden bir hazırlıktır. Buna göre kişi ölmeden önce kefen alıp hazırlayabilir. Bunun da hiçbir dini sakıncası yoktur.
Tahiyyetü’l mescit nedir?
Mescidi/Camiyi selamlama namazıdır. Camiye giren kimsenin, mescidlerin sahibi olan Allah’a saygı ve ta’zîm amacıyla iki rekat namaz kılması anlamına gelir ki Hz. Peygamber, “Biriniz mescide girdiğinde, oturmadan önce iki rekat namaz kılsın.” buyurmuştur. Buna göre Camiye girdiğimizde kerahet vakti değilse iki rekat mescidi selamlama namazı kılmamız sünnettir. Şafii Mezhebine göre, camiyi girildiği her an Tahiyyetü’l mescit namazı kılınabilir ve bu namaz için kerahet vakti yoktur.
Günün Ayeti
Onlar İslâm’a girdikleri için sana minnet ediyorlar. De ki: Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın. Bilakis sizi imana erdirdiği için Allah sizin başınıza kakar. Hucurat 17.
Günün Hadisi
Akıllı kimse, nefsini muhasebe eden ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz de, nefsini hevasının peşine takan ve Allah’tan temennide bulunan kimsedir. Tirmizî, “Kıyamet,” 26.
Günün Sözü
Hayatta bir gayesi olmayan insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler; onlar gitmezler, ancak suyun akışına kapılırlar. Seneca
Günün Duası
Ya rabbi bugün kötü ve haram bir iş yapmaktan beni koru.
Bunları biliyor muyuz?
Ahdü Mîsâk Nedir?
Allah, Âdem aleyhisselâmı yaratınca, kıyamete kadar bütün zürriyetini zerreler hâlinde onun belinden çıkarıp; “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye buyurup, onların da; “Evet, sen Rabbimizsin” diye verdikleri cevabı ifade eden söz demektir.
Günün Nüktesi
Deniz Köpüğü Kadar Günah…
Bir gün başta Ebu Zer olmak üzere Muhacirlerin fakirleri Peygamberimize gelerek şöyle dediler, “Ya Resulallah! Varlık sahipleri yüksek dereceleri ve daimi nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar. Ancak onlar sadaka veriyor biz veremiyoruz, onlar köle azâd ediyor, biz edemiyoruz.” Peygamberimiz onlara şu müjdeyi verdi, “Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz; meğerki sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar.” “Her namazdan sonra otuz üç kere ‘Sübhânallah’, otuz üç kere ‘Elhamdülillah’, otuz üç kere ‘Allahu ekber’ derseniz tamamı doksan dokuz eder; yüzün tamamında da ‘Lâilâhe illallâh vahdehûlâ şerîke leh, lehü’l- mülkü velehü’l- hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa bağışlanır.” Müslim, Mesacid, 14.