2

İman etmemiş bir kimsenin hayrı olur mu?


  • Oluşturulma Tarihi : 12.12.2014 05:42
  • Güncelleme Tarihi :
İman etmemiş bir kimsenin hayrı olur mu?

 Kişi, Allah'a ve onun gönderdiği dine ve imanın esaslarına inanmadıkça Müslüman sayılmaz. İman olmadığından da yaptığı ibadetlerin ve hayırlı hizmetlerin sevabına erişemez.

      İmanı olmayan kimse ahirette sevap almamakla beraber, yaptığı bir takım iyi hizmetlerden ve davranışlardan dolayı bu dünyada bir takım mükafatlar görebilir. Zengin olmak, evlat sahibi olmak, sağlıklı bir yaşam gibi.

 Kişi ölmeden önce malının ne kadarını vasiyet edebilir?

Kişinin ölümünden sonra yerine getirilmek üzere yapacağı vasiyet malının üçte birini aşmamalıdır. Yani bir kimse ancak malının üçte birini vasiyet edebilir. Fazlasını vasiyet etmesinin geçerliliği varislerinin iznine bağlıdır.

Bu anlamda İslam fıkıhçıları, vasiyet konusunda şu hükmü tespit etmişlerdir: 'Malın üçte birinden azını vasiyet etmek müstahaptır. Bu vasiyet edenin ister fakir, ister zengin olmasına bağlı bir sınırlama değildir. Herkes için geçerli olan bir istihbab kapısıdır. Onun için akraba bağlarının zarar görmesi için bir malı vasiyet edecek kimse bu ilkelere bağlı kalarak malının üçte birini veya daha azını vasiyet etmesi dini anlamda daha uygun bir davranış olur.

İstiğfar duası nedir?

İstiğfar, işlenilen günahlardan ve hatalardan dolayı Allah’tan af ve mağfiret niyaz etmek demektir.

Kur’an-ı Kerîm’de işledikleri kötülüklerden pişman olup tövbe-istiğfarda bulunanlar övülmektedir. Nitekim bu hususta mealen şöyle buyrulmaktadır: “Ve onlar çirkin bir günah işledikleri, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir de onlar, bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmezler.” (Âl-i İmrân, 135).

Kur’an-ı Kerim’de, “istiğfar duası” adında özel bir dua yoktur. Ancak içeriği bakımından “istiğfar” anlamı taşıyan pek çok dua vardır.

Ancak Hz. Peygamber seyyidü’l-istiğfar duası vardır. Hz. Peygamber’in “seyyidü’l-istiğfâr” (istiğfârın en güzeli) diye nitelediği dua şöyledir: “Allah’ım! Sen benim Rabbimsin! Senden başka hiç bir ilâh yoktur. Beni sen yarattın. Ben senin kulunum; gücüm yettiği kadarıyla senin ahdin ve va’din üzere bulunuyorum. Yaptığım fenalıkların şerrinden sana sığınırım. Üzerimde olan nimetlerini itiraf ederim; günahımı da itiraf ederim. Beni bağışla; çünkü senden başka hiçbir kimse günahları bağışlamaz.” (Buhârî, Daevât, 2).

İnsanın amellerini kim yazıyor? 

       İnsanın sağında ve solunda bulunan iki meleğe kiramen katibin adı verilir. Bu iki meleğin görevi ise; sağdaki melek iyi ve hayırlı fiil ve davranışları soldaki melek ise kötü ve şer işleri yazmaktır. Kur'an-ı Kerimde bu mükerrem melekler hakkında şöyle buyrulmaktadır. "İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarınızı yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın. "

        Madem her fiilimiz ve davranışımız kayıt altına alınmaktadır. O zaman bize düşen ve bizden beklenen daima iyi ve hayırlı işlere imza atıp sağ tarafımızdaki meleğe fiillerimizi yazdırmaktır.

 Günün Ayeti

Allah haddi aşanları sevmez.

Araf Suresi 55

 Günün Hadisi

Bir mü'min için mutlaka (semadan) iki kapı vardır: Birinden ameli yükselir, diğerinden de rızkı iner. Bu mü'min ölünce, her iki kapı da ağlar.

Günün Duası

Allah’ım bugünün hürmetine ülkemize ve milletimize huzur ver.

Günün Sözü

Bir insanın şöhretine ve görünüşüne aldanma: namaz ve niyazına bakma: Aklına ve doğruluğuna bak.

Bunları biliyor muyuz?

Şekur nedir? 

     Allah'ın isimlerinden biri olup, kullarına yaptıkları ibadetlerinin karşılığı olarak çok mükâfat ve nimet veren, az veya çok her itaati ödüllendiren, bol, çok ve devamlı nimet ihsan eden demektir.

Günün Nüktesi

Yunus Hürmetine…

      Yunus Emre, Tapduk Emre'nin dergâhında uzun süre zevk ve hevesle odun taşımış, ayak işleri yapmıştı. Ama Tapduk bir türlü arzuladığı gibi Yunus'u ele almıyor, erenlerin gönül deryasından bir katre sunmuyordu.

      Yunus bu konuda bir dilekte bulunsa "Sen hâlâ dünya kokuyorsun" deyip savuşturuyordu. Yunus "Herhalde benim nasibim burada değil, bir başka şeyhin kapısında" diyerek Tapduk'a dahi haber vermeden dergahı terketti. Ama dergahtan uzaklaştıkça içini bir hüzün kapladı.   

      Tapduk Emre'nin kapısında en basit işleri yaparken bile gönlünde bir aydınlık, bir ferahlık, bir yumuşaklık vardı. Dergahtan ayrılalı gönlü kararmış, katılaşmıştı, uzaklaştıkça içini Tapduk'a ve dergaha karşı bir hasret kaplıyordu.

     Bu yolculuk sürerken bir akşam vakti yedi kişilik bir başka yolcu grubuna rastladı. İçini kaplayan hüzün ve hasrette belki bir hafifleme olur diye kendi de onlara katıldı. Yol arkadaşları ermiş kılıklı, yaşlıca insanlardı. Güven veren halleri vardı. Birlikte sürdürülen bu yolculuk sırasında bir an geldi ki hiçbirinin çıkınında (azık çantası) bir şey kalmadı. Bir yerde mola verdiler, açlık canlarına tak etmişti. Bu yedi arkadaştan biri ellerini kaldırıp Yaradan'a niyazda bulundu. Bu dua ve yakarmanın akabinde önlerinde türlü yiyeceklerle donanmış bir sofra peydah oldu. Yediler içtiler Rablerine şükrettiler.

          Bundan sonra bu yedi yolcudan her biri yolda acıktıkça dua etti ve yemekleri ilahi bir lütuf olarak ikram edildi. Sonunda dua sırası Yunus'a gelmişti.

       Yunus soğuk terler döküyordu. İşin içinde mahcup olmak vardı. Yol arkadaşlarının her biri Allah katında makbul kişilerdi ki duaları kabul görüyordu. Kendinin böyle bir imtiyazı yoktu. Ama duayı yapacaktı, çaresi yoktu. Bütün varlığı ve içtenliğiyle Allaha yalvardı: "Ya Rabbi, şu yol arkadaşlarım sana kimin yüzü suyu hürmetine yalvarıyorlarsa ben de onun yüzü suyu hürmetine yalvarıyorum, beni mahcup etme..." Bu duanın arkasından öncekilerin iki katı yiyecek içecek lütfedildi. Şaşkınlık sırası yedi yolcudaydı. Sordular:

- Ey arkadaş, sen kimin hürmetine dua ettin? Yunus,

- Önce siz söyleyin dedi. Açıkladılar:

- Biz Tapduk Emre'nin dergahında Yunus adında çok makbul ve muteber bir derviş varmış onun hürmetine Allah'a yakarmıştık.

      Yunus esas şimdi mahcup olmuştu. Yunus'un kendisi olduğunu açıklamaya utandı. Tapduk Emre'ye karşı da kalbini bozmuştu. Halbuki Tapduk ona Allah yolunda epeyi dereceler kazandırmıştı. Büyük bir pişmanlık içinde, bedeninden sıyrılmış bir ruh gibi akarak Tapduk dergahına döndü ve şeyhine bu defa kendini kayıtsız şartsız teslim etti.

İman etmemiş bir kimsenin hayrı olur mu?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık