Sayfa Yükleniyor...
Bir zaruret olmadıkça küfrü yani dinden çıkmayı gerektiren sözleri söylemesi kişiyi dinden çıkarır. Bu şekilde dinden çıkan kişinin, dini hükümlere göre, eşiyle aralarındaki nikah bağı da kopar.
Ancak, zorlanarak küfrü gerektiren sözleri söylemek zorunda kalan kişiler, bu hükmün dışındadırlar. Nitekim Kur'an-ı Kerim Nahl süresi 106. ayetinde bu konu ile ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır: "İmandan sonra Allah'a karşı küfre saparak, -kalbi imanla mutmain olduğu halde zorlananlar hariç-, küfre sinesini açan kimseler üstüne muhakkak ki, Allah'tan bir gazap iner ve kendilerine büyük bir azap vardır" buyrulmaktadır.
Hz. Peygamber de bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: "Ümmetimden hata ve unutmak veya zorlama sonucu vuku bulacak günahlar affolunmuştur"
Ayetten ve hadisten anlaşıldığına göre, kişi küfrü gerektiren sözleri isteyerek bilinçli bir şekilde söylerse dinden çıkmış olur. Ancak, kalbi imanla dolu olduğu halde zorlama ile küfür sözlerini söylerse dinden çıkmaz.
Zorlama İslam hukukunda, bir kimseyi tehdit ve korkutma ile rızası olmadığı bir sözü söylemeye veya bir fiili yapmaya mecbur bırakmaktır. Ancak bu ikrahın yani zorlamanın geçerli olması için zorlayan kişinin o işi yapmaya muktedir olması gerekir.
Buna göre Müslüman olmadığını söyleyen bir kimse ortada bir zorlama ve tehdit olmadığından bu sözleri söylemesi caiz değildir. Zira bu kişi kendi irade ve seçeneğiyle bu sözleri söylediğinden imanı hafife atmış ve böylece dinden çıkmış olur.
Çok Namaz borcu olan kişiler bu borçlarını nasıl kaza etmelidirler?
Öncelikle şunu bilmemiz gerekir ki namaz borcu ancak ve ancak kaza ederek ödenir. Bu kaza namazları ne kadar ise o kadar kılmak ve borcu ödemek gerekir. Mesela yirmi yıllık borcu olan bir kimse yirmi yılı 365 gün üzerinden hesap eder. 20x365=7300 gün eder.
Borçlu kişi eğer bayan ise adet günleri ile lohusa günlerini bu zaman diliminden çıkarır. Kalan zaman kaç gün ise bu günleri en kısa zamanda kaza etmek üzere acele eder.
Zira insan ömrünün ne zaman tükeneceği belli değildir. Gün içerisinde müsait olduğu zamanlarda kaza namazlarını eda eder. Bu esnada da kıldığı namazları hesaptan düşürür. Kıldığı kaza namazlar yirmi yıla tekabül edince kaza kılmayı bırakır.
Denizden çıkan bütün balık çeşitlerini yemek caiz mi?
Kur'an-ı Kerim'de denizden elde edilen yiyeceklerin helal olduğu bildirilmektedir. Nitekim yüce mevla Kur'an'ında mealen şöyle buyurmuştur: "Deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı." (Maide 96) Hazret-i Peygamber de "onun suyu temiz, ölüsü helaldir." buyurmuştur.
İslam fıkıhçıları bu nasslara dayanarak bütün balık türlerini yemeği caiz görmüşlerdir. Bu konuda görüş birliği olmakla beraber balık türleri dışında kalan midye, kalamar, yengeç, karides gibi deniz ürünlerini yemek Hanefi mezhebi fıkıhçılarına göre haram, Hanefi mezhebi dışındaki Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre ise helaldir.
Günün Ayeti
Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur, sizi cimriliğe ve çirkin şeylere teşvik eder.
Günün Hadisi
Kim haksız olduğu bir münakaşayı terk ederse kendisine cennetin kenarında bir ev kurulur. Haklı olduğu bir münâkaşayı terk edene de cennetin ortasında bir ev kurulur."
(Tirmizi, Birr 58)
Günün Sözü
Uyanık bir tek adam, uyuyan binlerce kişiden daha kuvvetlidir.
(S.Carnot)
Günün Duası
Allahım yeni yılda sana ibadet etmeme vesile olacak bir sağlık ve sana şükrettirecek bir mal nasip eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Bektaşilik nedir?
Adını Türk düşünürü Hacı Bektâşî Velî'den alan Anadolu'da XIII. yüzyılda kurulan bir Türk tarikatının adıdır.
Günün Nüktesi
Tefecilikten Tövbekârlığa
Hasan-ı Basrînin talebelerinden Habib-i Acemi hazretleri, önceleri çok zengin birisi idi. Tefecilik yapar, faizle para verirdi. Bir gün evinde, tam yemek yiyeceği sırada kapıya bir dilenci geldi ve 'Allah rızası için bir sadaka' dedi. Habib, onun yüzüne kapıyı kapattı, o fakiri mahzun bir halde geri çevirdi. Sofraya döndüğünde kabın içindeki yemeğin kana döndüğünü gördü! Bu hâdise karşısında dehşete düştü! Kendisini bir korku sardı! Yerinde duramaz hâle geldi.
Bir cuma günü, Hasan-ı Basrî hazretlerinin evinin yolunu tuttu. Yolda giderken, oyun oynayan çocuklar, Habîb-i Acemî'yi görünce, aralarında;
"Kaçın, kaçın! Tefeci Habîb geliyor! Ayağından kalkan toz, bize de gelir ve biz de onun gibi bedbaht oluruz, diyerek kaçıştılar.
Çocukların bu sözleri, ona çok ağır geldi.
Hasan-ı Basrî hazretlerinin meclisine varıp elini öptü. Huzurunda tövbekâr oldu. O da Habîb'i talebeliğe kabul etti.
Oradan ayrılıp evine dönerken, kendisine borcu olanlar onu görünce, alacaklarını talep eder korkusu ile kaçışmak istediler. Habîb-i Acemî bu vaziyeti anlayınca,
Kaçmayın, bugün asıl benim sizden kaçmam lâzım, dedi. Ve kimden ne alacağı varsa, hepsini bağışladığını ilan etti.