2

İnsan ve Din


  • Oluşturulma Tarihi : 10.12.2014 07:49
  • Güncelleme Tarihi :

Taşıyıcı annelik caiz mi?

 Doğacak çocuk öz annesi olmayan bir başka kadının rahminde büyüdüğünden soy karışmasına neden oluyor. Bu nedenle taşıyıcı annelik dinen uygun değildir. Ayrıca, kocası dışında yabancı bir erkekten alınan sperm ile bir kadının gebeliğinin sağlanmasına yönelik "sperm bankası" yöntemiyle hamile kalınmasının da "insanlık duygularını rencide etmesi ve zina unsurlarını taşıması" sebebiyle caiz değildir.

 Kadın veya erkekteki bir kusur sebebiyle, gebeliğin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı hallerde tüp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olmada herhangi bir sakınca yoktur. Ancak bunun da belli şartları vardır. Döllendirilecek yumurta ve spermin, nikahlı eşlere ait olması ve döllenmiş olan yumurtanın, başka bir kadının rahminde değil yumurta sahibi annenin rahminde gelişmesi gerekiyor. Ayrıca bu işlemin, gerek anne-babanın; gerekse doğacak çocuğun ruhî ve akli sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisinin olmayacağının tıbben sabit olması koşulu ile caizdir.

 Bu şartlar sağlandığı takdirde normal yoldan anne olması mümkün olmayan evli kadınların, çeşitli tıbbi yollarla gebeliklerinin sağlanmasında, İslâmi hükümler açısından herhangi bir sakınca yoktur.

Falcıya inanmak imana zarar verir mi?

İnsanın güzel bir olayla veya sözle karşılaştığında iyimserliğe; kötü bir hal ile karşılaştığında ise kötümserliğe kapılması, yaratılıştan gelen fıtrî bir hadisedir. Ancak, iyimserlik ve kötümserliğe kapılarak bu gibi hallerin tesiri altında kalmak kişiyi evhama sevk edeceğinden kötü sonuçlar doğurabilir.

Günümüzde halk arasında fal diye ifade edilen ve kahve fincanı veya bir takım şeylere bakarak kişinin geleceği ile ilgili hususlarda hükümler çıkarmak yanlıştır, dinimizde yeri yoktur ve büyük günahlardandır.

Günümüzdeki manası ile fal, cahiliyet döneminde müşriklerin uyguladıkları oklarla nasibini tespit etmek ve gelecekle ilgili bilgiler aktarmaktır ki, bunu yapmak ve ona inanmak dinen caiz değildir.

 Kişi falcının gayptan haber verdiğini söyleyip inansa imanına zarar gelir. Çünkü hâşâ falcıyı Allah’ın yerine koyuyor. Onun bilinmeyenden haber verdiğine inanıyor. Ama fal baktırırken eğlence olsun diye baktırıyorsa ve buna inanmıyorsa büyük günah işlemiş olur. Ama imanına zarar gelmez. Dolayısıyla her halükarda faldan ve falcılıktan uzak kalmamız gerekir.

 Ölmüş kimseyi öpmede bir sakınca var mı?

Ölmüş kimseyi öpmede bir sakınca yoktur. Nitekim sevgili Peygamberimiz, Osman bin Maz'un'u vefat ettiğinde öpmüş ve ağlamıştır. Aynı şekilde Hz. Ebu Bekir de efendimiz vefat ettiğinde alnından öpmüştür. Bu iki hadise de ölüyü öpmenin caiz olduğuna işaret etmektedir.

Bu nedenle de Hanefi ve Şafii âlimleri ölüyü öpmede bir sakınca olmadığını söylemişlerdir.

Namazda otururken sağ ayağın dikili tutulmasının hikmeti nedir?

Erkeklerin sol ayaklarını yatırıp sağ ayaklarını dikmeleri ve sağ ayağın parmaklarını kıbleye doğru yönelterek, iki ellerini parmakların uçları ile aynı hizada olacak şekilde uyluklar üzerinde koyarak oturması sünnettir.

Kadınlara gelince: Onlar teverrük şeklinde, yani butları üzerine oturup iki uylukları birbiri üzerine koyarlar, sol ayaklarını sağ taraftan çıkarmak suretiyle otururlar. Çünkü böyle oturuş onların örtünmelerine daha çok yardımcıdır.

Hz. Aişe’nin rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyrulmaktadır: "Hz. Peygamber namazda sol ayağını yatırır, sağ ayağını ise dikerdi."

 

Buna göre ettehiyyatüyü okumak için oturduğumuzda erkeklerin sağ ayaklarını dikili tutması sünnettir. Ancak kadınlar örtülerini daha iyi muhafaza etmek için bu şekilde oturmazlar.

Günün Ayeti

 Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hâla akıl erdiremiyor musunuz?

 Yasin 62.

Günün Hadisi

"Allah kulunun bir şey yiyip içmesinden dolayı kendisine hamdetmesinden hoşnud olur.”

 ( Müslim, "Zikir",89)

Günün Sözü

Ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız önemlidir.

 Bailey

Günün Duası

 Allah’ım bugün şerden ve kötülüklerden uzak hayra ve iyiliğe yakın eyle.

Bunları Biliyor muyuz?

 Evvabin Namazı Nedir?

 Evvabîn, tövbe eden, sığınan anlamına gelen evvâb kelimesinin çoğuludur. Kur'ân'da beş yerde tekil ve bir yerde de çoğul olarak geçen bu kelime ile peygamberlerin ve sâlih kulların tövbe edip Allâh'a yöneldikleri anlatılır.

Evvâbîn namazı ise, tövbe eden ve Allâh'a sığınanların namazı demektir. Hz. Peygamber'in, akşam namazından sonra altı rekat namaz kıldığı ve bunu tavsiye ettiği rivâyet edilmektedir (İbn Mace, İkâme, 185; Tirmizi, Salat, 202).

 Günün Nüktesi

 İstanbul’da veli var mıdır?

Devrin padişahı bir gün vezirine sordu: İstanbul’da velî var mıdır? Vardır şevketli padişahım! Haydi gidip bir ziyaret edelim. Emredersiniz sultanım! Yanına gideceğimiz bu zatın gerçekten velî olup olmadığını nasıl anlayacağız? Hiç merak buyurmayın, gayet kolaydır. Dedi vezir.

Padişah ile veziri tebdil-i kıyafet ederek sokağa çıktılar ve kapalı çarşıda bir dükkana girdiler. Vezir selamdan sonra kumaşları görmek istediklerini söyledi ve top top kumaşlar önlerine indirildi. Her birini uzun uzun incelediler. Vezir, bir top kumaşı işaret ederek: “Şundan bana yarım arşın kesebilir misin?” dedi. Dükkan sahibi memnuniyetle müşterilerinin bu arzusunu yerine getirdi.

 

Vezir: Bu galiba biraz az oldu, yarısı kadar daha kesebilir misin, dedi. Bu arzuları da yerine getirildi. Vezir, başka bir top kumaşı göstererek: Bu kestiğin parçaları beğenmedim. Şundan yarım arşın kesebilir misin, dedi. Dükkan sahibi, bu teklifi de reddetmedi. Kısacası bir çok toplardan böyle yarımşar arşın ve daha az kestirdiler.

Sonunda vezir: Bunların hiçbirisi kesildikten sonra hoşuma gitmedi, almayacağım diyerek dükkandan çıkmaya davranınca, kumaşçı büyük bir sükunetle: Fesübhanallah! diye gülümsedi. Padişah ile veziri bir çok kumaş kestirdikleri halde, hiç birini satın almadan dükkandan çıktılar.

Padişah vezirine: Şu kumaşçı gerçekten de velîlerden imiş. Acaba makamı bundan daha yüksek olan başka bir velî var mıdır, dedi. Vezir: Beli (evet) sultanım vardır cevabını verdi ve birlikte Sultanahmet’te karpuz satan bir velînin sergisine gittiler. Vezir, karpuz yığınlarının arasına girdi. Rast gele karpuzları almaya, ellerinin arasında sıkıştırmaya, onu bıraktıktan sonra bir başkasını alıp sallamaya başladı. Böylece birkaç karpuz elledikten sonra, karpuzcu hafifçe vezirin omzuna dokundu: Bana bak efendi, dedi. Ben, o kumaş satan zat değilim. Verdiğin zararı ödemezsen, ensene öyle bir vururum ki, neye uğradığını anlayamazsın!

 Padişah gerek kumaşçının, gerekse karpuzcunun zararlarını ödedi. Saraya dönerken vezirine sordu: Bunlardan hangisi daha üstündür? Bu defa da vezir gülümsedi, soruyu şöyle cevaplandırdı:

 Yerine göre sultanım dedi. Adam olmaya kabiliyeti ve istidadı olan kimse, kumaşçının eliyle irşad edilir.

 Düşüncesi kıt, irfanı kısır olan şahıs da karpuzcunun terbiye şekliyle irşad olunur.

 

İnsan ve Din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık