2

İnsan ve Din


  • Oluşturulma Tarihi : 22.03.2015 07:26
  • Güncelleme Tarihi :

Çocuğa Nehir ismini koymak caiz mi?

        Yeni doğan çocuğa güzel bir isim koymak anne ve babaların en önemli görevlerindendir. Çocuğa konulan isim hem bu dünyada hem de ahirette geçerlidir.

        Hz. Peygamber sadece çocukların değil, büyük insanların ismiyle dahi ilgilenmiştir. Kötü bulduğu bazı isimleri değiştirme yoluna gitmiştir. Yine konulması gereken güzel isimler hakkında bilgiler vermiş, zaman zaman bizzat kendileri çocuklara isimler vermiştir.

        Hz. Peygamber güzel isim koymanın önemini bir sözünde şöyle ifade etmektedir: “Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel koyun.”

        Bu çağırma işlemini Allah'ın görevlendirdiği bir melek Allah’ın izniyle yapacaktır. Hiç kimse kıyamet günü Allah’ın hoşlanmayacağı isimle O’nun karşısına çıkmak istemez. Öyleyse kötü olan isimlerin çocuklara verilmemesi gerekir.

       Mahşerde her çocuk, konan ismiyle çağrılacaktır. Şayet çocuğun ismi kötü manaya gelen bir isim ise, mahşer halkı önünde isminden dolayı utanan çocuk kendisine isim koyan kişiye:  “Allah beni doğuştan Müslüman olarak dünyaya gönderdi, sen neden bana kötü manaya gelen ismi koydun?” diye isim koyandan davacı olacaktır.

         Kısaca ebeveynler yavrularına karşı ilk görevlerini yerine getirirken, kötü manaya gelecek isim koymaktan kaçınmalı ki, mahşerde koydukları isimlerle çağrılan çocuklarının şikayetine muhatap olmasınlar.

       Ayrıca bir ismin mutlaka Arapça olması şart değildir. Türkçe, İngilizce, Almanca… ya da başka bir dilde de olabilir. Önemli olan bu ismin yukarıdaki ölçülere aykırı olmamasıdır

       Buna göre çocuklara Yağmur, Toprak, Doğa, Nehir, Irmak vs. gibi simleri koymakta herhangi bir sakınca yoktur. Ancak Muhammed, Ali, Hasan, Ayşe Fatma tarzı isimleri koymak daha evladır.

 Ölen anne babamızın yerine hacca birilerini gönderebilir miyiz?

  Üzerine hac farz olup da, bunu yerine getiremeden ölen kişi, vasiyet etmişse, vasiyetinin yerine getirilmesi gerekir. Vasiyet etmemişse, varisleri isterlerse onun adına hac yapabilirler.   

       Nitekim hacca gitmeyi adayan, fakat edâ edemeden ölen bir kadının kardeşi, ne yapması gerektiğini öğrenmek amacıyla Hz. Peygamber'e sorduğunda Hz. Peygamber, “ölen kardeşinin borcu olsaydı öder miydin?" diye sormuş, adam da, “evet ya Rasulallâh!" deyince, Allah Resulü: “O halde Allah'a karşı olan borcunu da öde! Çünkü o ödenmeye daha lâyıktır." buyurmuştur.

         Buna göre kendisine hac ibadeti farz olduğu halde eda etmeden ölen kişinin yerine hacca gidilebilir.

        Ancak ölünün yerine gidecek kimsenin Şafii Mezhebine göre daha önceden hacca gitmiş olması gerekir. Şayet daha önceden hacca gitmemiş ise başkasının yerine hacca gidemez. Fakat Hanefi mezhebine göre daha önce hacca gitmemiş kimse başkasının yerine hacca gidebilir.

Tartışma esnasında kocanın hanımını babasının evine göndermesi nikaha bir zarar verir mi?

      Boşama lafızları sarih ve kinaye olmak üzere ikiye ayrılır. Sarih demek: Kişinin açık ve net olarak hanımını boşaması ve sözünün başka anlama gelememesi demektir. “ Seni boşadım” demek gibi.  Kinaye ise: Söylenen sözün iki anlama gelmesi demektir. Yani hem boşamaya hem de başka bir manaya gelmesi demektir. Şayet kinayeli bir sözde koca boşamayı kastetmiş ise nikah düşer boşama geçerli olur. Ama koca sözünde boşamayı kastetmemiş ise o zaman boşama meydan gelmemiş olur.

      Dolayısıyla “babanın evine git” sözü de kinayeli bir sözdür. Böyle bir söz boşama için söylenmiş ise, yani ben seni boşadım ben seni istemiyorum onun için babanın evine git anlamında söylenmiş ise bu boşama olmuştur, nikah düşmüştür.  Babanın evine git sözü boşamak niyeti ile söylenmemiş ise o zaman da boşama olmaz nikah yerinde kalır.

Günün Ayeti

Ey iman edenler! Sadakalarınızı, başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin.

Günün Hadisi

Müslüman'ın Müslüman üzerinde beş hakkı vardır. Selâmına cevap vermek, hastasını yoklamak, cenazesinde bulunmak, davetine gitmek ve aksırıp; "Elhamdülillah" deyince; "Yerhamükellâh" diyerek cevap vermek.

Günün Sözü

Ölürken yanınızda götüreceğiniz tek şey, ardınızda bıraktıklarınızdır.

John Allston

Günün Duası

Ya Rabbi! Hesabını veremeyeceğimiz hiçbir malı, makamı, sözü ve cümleyi bize nasip etme.

Bunları biliyor muyuz?

Furkan  Nedir?

Îmânı küfürden, ihlası riyadan, tevhîdi şirkten, hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, hayrı şerden, iyiyi kötüden, helalı haramdan, tayyîbi habîsten... ayıran ve gerçekleri açıklayan demektir.

Günün Nüktesi

Niçin ağlıyorsun?

       Cemâleddîn-i Aksarâyî anlatır. Tabiinden Hasan-ı Basrî bir gün dergâhta otururken ihtiyar bir kadın gelir ve -Efendi hazretleri, benim bir kızım vardı öldü. Hasretine dayanamıyorum. Bana bir dua öğret de rüyamda görüp hasretimi gidereyim, der.

        Hasan-ı Basrî hazretleri gerekeni yaptıktan sonra kadın gider. Fakat kadın, ertesi gün gözleri kan çanağı gibi olduğu hâlde ağlayarak tekrar dergâha gelir.

        Hasan-ı Basrî hazretleri kadına; -Niçin ağlıyorsun? diye sorunca kadın;

       -Kızımı rüyada gördüm, ama üzerine katrandan bir elbise giydirmişler cayır cayır yanıyor, cevabını verir.

       Hasan-ı Basrî hazretleri ve yanında bulunanlar kendi sonlarının nasıl olacağını düşünerek ağlaşmaya başlarlar.

       Aradan bir müddet geçtikten sonra Hasan-ı Basrî hazretleri, rüyasında kendinin vefat ettiğini ve cennete girdiğini görür. Cennette gezerken muhteşem bir köşk ve önünde bir kadın görür.

        O kadına;

        -Yavrum sen hangi peygamberin hanımı veya kızısın? diye sorar.

         Kadın; -Efendim ben, bir peygamberin hanımı veya kızı değilim. Geçen gün size gelip de sizden rüyasında kızını görmek isteyen kadının kızıyım, cevabını verir.

       Hasan-ı Basrî hazretleri;

       -Kızım annen senin Cehennemde yandığını söylemişti. Hâlbuki sen yüksek makamlardasın. Bu makama nasıl ulaştın? diye sorar.

        Kadın; -Efendim biz kabir hayatında beş yüz elli kişi azap görüyorduk. Bir mümin kabristana gelip on bir ihlas, on bir Felak, on bir Nâs suresini okudu. Kabristanda yatan müminlerin ruhlarına bağışladı. Allahü Teâlâ bize azap eden meleğe; “Benim ayetlerim ve adım hürmetine burada bulunan ve azap görenleri affettim. Onlara azap etmeyin ve birer makam verin" buyurdu. Onun için bu makama geldim cevabını verir..."

İnsan ve Din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık