2

İnsan ve Din


  • Oluşturulma Tarihi : 17.04.2015 07:28
  • Güncelleme Tarihi :

İslam’a göre şefaati ahiret gününde kim yapacak?

            Bir terim olarak şefaat, peygamberler, melekler, büyük veli insanlar... gibi manevi değerleri yüksek varlıkların Allah'ın izni ile müminlerden bazılarının günahlarının bağışlanmasını ya da Allah indindeki derecelerinin yükseltilmesini talep etmelerini ifade etmektedir.

           Ehl-i Sünnet bilginlerine göre büyük günah sahibi olanlar şefaate Allah'ın izin vermesi ile nail olacaklar. Ancak Allah'ın izni olmadan hiç kimse şefaat edemeyeceği gibi, Allah'ın izin vermediği hiç kimse için de şefaat edilemez. Bu konuda Kur'an-ı Kerimde şöyle buyrulmaktadır:

“Hiçbir şefaatçi yoktur ki, O'nun izni olmadan şefaat edebilesin."

"O'nun izni olmadıkça nezdinde şefaat edecek kimmiş."

"O gün Rahmanın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez."

         Sevgili peygamberimizde bir hadisinde "Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler içindir." buyurarak büyük günah işlemiş olan müminlerden bazılarına şefaat edeceğini haber vermektedir.

Özetle İslam inancına göre şefaat haktır ve Allah’ın izni ile istediği kişilere yapılacaktır. Bunu da ayet ve hadisle de işaret edilmiştir.

         Ama her Müslüman’dan beklenen ve kendisine yakışan ahirete başı dik alnı açık olarak rahat bir şekilde gidip kendisinin şefaatçi konumda olmasıdır.

Ölü ele geçirilen av hayvanını yemek caiz mi?

        Tüfek ile avlanan hayvan canlı olarak ele geçerse bilinen ve alışılan bir yol ile yani keskin bir aletle keserek boğazlanması gerekir, bu şekilde kesilmekle yenilmesi helal olur. Canlı olarak ele geçtiği halde boğazlanmadan ölürse yenilmez.

         Tüfek ile avlanan hayvan kurşun ve mermi ile ölmüş ise Şafiilere göre o hayvan yenilmez. Çünkü hayvan kesilmesi adet olmayan ağır bir aletle öldürülmüştür. Zira tüfekten çıkan mermi kesici bir alet değildir.

         Hanefiler ise avlayan kişinin mümeyyiz (iyiyi, kötüyü birbirinden ayıran) olması, aniden (bilerek) besmeleyi terk etmemesi ve öldürmemenin başka bir sebeple değil de- atış sebebi ile olması şartlarına bağlı olarak tüfek ile avlanan hayvanın yenilebileceği görüşündedirler.

Gelin kayınpederinin yanında başı açık durabilir mi?

       Müslüman bir kadın kendisine dinen yabancı olan erkeklerin yanında başını örtmek durumundadır.

       Kadınlar arasında veya babasının, erkek kardeşlerinin, amca veya dayısının, kayınpederinin yanında başı açık kalmasında dinen bir sakınca yoktur.  Çünkü bunlar ona ebediyen haram olan insanlardır.

       Ebediyen haram olunca da bu insanların yanında başı açık kalmasında bir sakınca yoktur. Nitekim Allah’u Teala Kur’an-ı Kerim’de bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: “Mümin kadınlara söyle: Gözlerini haram­dan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, kendiliğinden görünen kısım dışında süslerini göstermesinler; başörtülerini yakalarının üzerini de kapayacak şekilde salsınlar. Babaları, kayınpederleri, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), cariyeler, erkekliği kalmamış tabiler (yani yardıma muhtaç hale gelmiş ve erkekliği kalmamış yoksul ve düşkünler) ya da kadınların mah­rem yerlerini henüz anlayacak çağa gelmemiş çocuklardan başkasına süslerini göstermesinler. Gizli güzelliklerinin belli olması için ayaklarını vurmasınlar.”

        Buna göre gelinin kayınbabasının yanında başı açık kalmasında bir sakınca yoktur.

Günün Ayeti

Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise zengin ve her hamde lâyıktır.

Fatır 15

 

Günün Hadisi

 “Cennet size, ayakkabınızın bağından daha yakındır. Cehennem de öyledir.” 

Buhârî, Rikak 29

Günün Sözü

Gençlikte ve güzellikte akıl arama

Homeros

Günün Duası 

Allah’ım bugün beni hiçbir konuda senden başkasına muhtaç etme.

Bunları biliyor muyuz?

Ashab-ı Şimal Nedir? 

Kıyamet günü amel defteri sol elinden verilecek olanlara denir. 

Günün Nüktesi

Emir Sultan hazretlerinin size selâmı var…

            Emir Sultan hazretlerinin çok talebesi vardı. Bunlardan bazıları gündüzleri oruç tutar, geceleri de sabaha kadar namaz kılarlardı. Haftada bir gün Emir Sultan hazretlerine gelip, ihtiyaçlarını alıp giderlerdi. Aldıkları ile bir hafta boyunca idare ederlerdi. İhtiyaçları bitince, yine gelir alırlardı. Bir gün bu talebelerin biri, Emir Sultan'ın huzuruna gelerek, elini öptü.

Emîr Sultan talebesine;

"Bulunduğunuz yerdeki Müslümanlar iyiler mi? Hâlleri nasıldır?" diye sordu.

Talebe;

"Sizin himmetinizle, sıhhat ve selâmetteler, hepsi duacınızdır." deyince,

Emir Sultan elini cebine soktu ve bir akçe çıkardı. O talebesine verdi ve;

"Bizden onlara selâm söyle, biz hayatta olduğumuz müddetçe bu akçe ile yetinsinler. Bize dua etsinler. Başkalarına muhtaç olmasınlar." dedi.

O talebe, o bir akçeyi alıp, arkadaşlarının yanına geldi ve onlara;

 "Emir Sultan hazretlerinin size selâmı var." dedi.

Hepsi selâmı ayakta alarak;

"Sultan hazretleri ne buyurdular?" diye sordular.

Bunun üzerine o talebe;

"Emir Sultan hazretleri bir akçe verdi ve;

 "Ben ölünceye kadar bununla iktifa etsinler, kimseye muhtaç olmasınlar." buyurdu." dedi.

Bu söz üzerine hepsi dünya malından soğudular. Kimseden bir şey almaz oldular. Pencerelerinde bir kutu vardı. Kimin ihtiyacı olursa, o kutunun içinden bir akçeyi alır, iftar için herkese bir miktar ekmek ve üzüm alıp, onunla oruçlarını açarlardı. Ertesi gün o akçe yine yerinde dururdu. Emir Sultan vefat edinceye kadar ihtiyaçlarını böyle karşıladılar. O akçe yerinden hiç eksilmedi.

 

İnsan ve Din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık