2

İnsan ve Din


  • Oluşturulma Tarihi : 27.04.2015 07:32
  • Güncelleme Tarihi :

Üç aylarda Ramazan’dan kalan kaza oruçları mı yoksa nafile oruçlar mı tutmalı?

Oruç, namaz gibi dinin farz kıldığı ibadetleri yerinde ve zamanında yerine getirmek gerekir. Bir özür olmadan bunları sonraya, kazaya bırakmak dinen büyük bir günantır. Fakat bir özür varsa özre binaen geciktirilebilir.

Ama özür ortadan kalkınca en yakın zamanda kaza etmek gerekir. Oruç borcu olan (hastalıktan, yolculuktan)  Ramazan ayının bitmesi ile bayramdan sonra bunları kaza etmesi gerekir.

Şayet kaza etmeden ölürse ahiret gününde bunlardan sorulur. Allah affetmezse azapta görür.

Buna göre kaza borcu olan kimse, üç aylarda sorumlu olmadığı ve ahiret gününde azap görmesine sebep olmayacağı nafile orucu tutacağına, üzerinde borcu olan kaza orucunu tutmalıdır. Kaza oruçları bitince de istediği kadar nafile orucu tutabilir.

Evimizden televizyon vasıtası ile Kâbe imamına uymak caiz mi?  

İslâm Fık­hı, imama uyarak cemaatle kılınacak namaz hususunda bir takım ölçüler ve esaslar koymuştur. Namazın sahih olabilmesi için bu ölçülere ve prensiplere uymak gerekir. Fıkıh kitaplarımıza göre cemaatle kılınan namazın sahih olabilmesi için imamla cemaati arasında umuma ait, arabaların gelip geçece­ği kadar genişlikte bir caddenin, ya da büyükçe bir ırmağın bulun­maması gerekir. Namaz kılınan yer boş bir arazide ise, ara yere üç saf girecek kadar bir açıklığın bulunmaması gerekir.

 Yani imama uyularak kılınana namazın sahih olabilmesi için bir anlamda imamla cemaatin aynı mekanda namaz kılması gerekir.

Televizyon bu mekân birliğini sağlamadığından dahası yayınının gitmesi ya da elektriğin kesilmesi bir olası olduğundan bu ihtimal gerçekleşmesi durumunda imam ile cemaatin irtibatı kopacağından televizyon vasıtası ile bir imama tabi olarak namaz kılmak uygun değildir.

O halde Kâbe’nin ya da Mescidi Nebevinin İmamına veya bir başka imama televizyondan tabi olmak caiz değildir.

 Vefat eden kimse memleketinde defnedilmesi husussunda vasiyeti varsa yerine getirilir mi?

Dinimize göre cenazeyi öldüğü yere defnetmek menduptur. Cenazeyi defnetmeden önce başka yere nakletmek mekruh olmakla beraber caizdir. Definden sonra kabrinden çıkararak nakil ise kesin zaruret olmadıkça mutlak suretle caiz değildir.

Buna göre memleketleri dışında başka şehirlerde veya yurtdışında ölenlerin vasiyetleri varsa doğdukları memleketlerine nakledilmeleri mekruh olmakla beraber caizdir. Ancak vefat ettikleri yere defnetmek daha doğrudur.

Babanın evladına karşı sorumluluğu ölüme kadar devam eder mi?

Baba, çocuklarına rüşte erinceye kadar bakmakla mükelleftirler. Çocukları reşit, akil-baliğ olduktan sonra anne ve babanın onlara bakma zorunluluğu yoktur. Ama anne ve baba ihsanından, çocuklarına rüştten sonrada bakmakta ve yardımcı olmaktadır. Hatta iş ve yuva sahibi yapmaktadır.

Bu dini bir görev olmasa da Müslüman anne ve babalar kendilerine bir görev ve sorumluluk telakki ederek rüştten sonra da evlatlarına yardımcı olmaktadırlar.

Günün Ayeti

“Her türlü güçlüklere göğüs gerenlere mükafatları tartılmaksızın, ölçülmeksizin, hesapsızca bol bol verilir.”

(Zümer: 39/10)

Günün Hadisi

Kim tok gözlü olmak isterse, Allah onu başkalarına muhtaç olmaktan kurtarır.

Buhârî, Zekât 50

Günün Sözü

İnsanın bir şeyi öğrenebilmesi için her şeyden önce o şeyi sevmesi gerekir.

Goethe

Günün Duası

Allah’ım bugün hakkımızda hayırlı olanları bize nasip eyle

Bunları biliyor muyuz?

Teneşir nedir?

Teneşir, cenazenin üzerinde yıkandığı masa şeklindeki uzun serîre denir.

Günün Nüktesi

Senin Ağlaman beni ağlattı…

      Resulullah,  bir gece zevcesi Ümmü Seleme’nin evinde idi. Gece yarısı uykudan kalkıp evin karanlık bir köşesinde dua ve ağlamakla (Allah’a yalvarıp yakarmakla) meşgul oldu. Ümmü Seleme, Resulullah’ı yatağında görmeyince kalkıp onu aramaya koyuldu. Bir de baktı ki Resulullah evin karanlık bir köşesinde durup ellerini göğe kaldırmış, ağlayarak Allah’a şöyle yalvarıp yakarıyor:

      “Allah’ım! Bağışladığın nimetleri benden esirgeme. Beni, düşmanların bana gülme vesilesi kılma, kıskançları bana musallat etme. Allah’ım! Beni kurtardığın kötülük ve çirkinliklere geri çevirme. Allah’ım! Beni hiçbir zaman ve hiçbir an kendi başıma bırakma; kendin beni her şeyden ve her afetten (beladan) koru.”

      Ümmü Seleme Resulullah’in bu durumunu görünce ağlayarak kendi yerine döndü. Resulullah Ümmü Seleme’nin ağlama sesini duyunca, ona doğru gidip ağlamasının sebebini sordu.

       Ümmü Seleme şöyle dedi: “Ya Resulallah! Senin ağlaman beni ağlattı. Sen neden ağlıyorsun? Siz Allah katında olan onca büyük makam ve yakınlığınıza rağmen Allah’tan böyle korkuyorsunuz, Allah’tan bir an bile sizi kendi başınıza bırakmamasını istiyorsunuz, o halde vay bizim halimize!”

İnsan ve Din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık