Sayfa Yükleniyor...
Vallahi şu işi yapmayacağım deyip yapan kimse yeminini bozmuş oluyor mu?
Yemin çeşitleri üç bölüme ayrılır.
a-Yemini lağv: Bir şey hakkında öyle olduğu zannedilerek yanlış yere edilen yemindir.
b-Yemini münakide: Geleceğe ait bir fiili işlemek ya da terk etmek için yapılan yemindir.
c-Yemini Ğamus: Geçmiş zamanda yapılmış veya yapılmamış bir iş için hakkında bilerek yalan yere yapılan yemindir.
Birinci yeminin kefareti yoktur. İkincinin kefareti zamanı geldiğinde yapıp yapmamaya göre hükme tabi olur. Fakat üçüncü çeşidin kefareti vardır. O da Kur'an-ı Kerim'de belirtilmiştir. Bu yemin kefareti ile ilgili olarak Kuran-ı Kerimde şöyle buyrulmaktadır: "Bir köle azad etme, yoksa sabahlı akşamlı on fakiri doyurma ya da on fakiri giydirme yoksa 3 gün oruç tutulacak"
Edilen yeminin mahiyeti de önem arz eder. Şayet edilen yemin Allah'a isyan anlamında bir yemin ise yerine getirilmez. (İçki içme gibi) Haram olmayan yeminlerin ise yerine getirilmesi gerekir. Yoksa kefaretini ödemek lazımdır.
Namazdan sonra tesbihat yapmamada bir sakınca var mı?
Namazlardan sonra yapılan tesbihat ve dualar, namaza dahil olmasa da makbul ibadetler arasında yer aldığından müstehaptır. Zira namazlardan sonra dua ve tesbihat Peygamber Efendimiz tarafından tavsiye edilmiş ve bizzat yapılmıştır. Nitekim Rasulüllah şöyle buyurmuştur; Bir kimse her namazın sonunda Allah'a otuz üç defa sübhanallah der, otuz üç defa elhamdülillah der, otuz üç defa da Allahu ekber derse bunların toplamı doksan dokuz eder. Yüze tamamlarken de, Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur. Yalnız o vardır. Şeriki de yoktur. Mülk onundur; Hamd da ona mahsusdur; O her şey'e kadirdir derse, günahları denizin köpüğü kadar bile olsa affolunur (Müslim, Mesacid, 27, H.No: 1380).
Tesbihat konusunda Müslümanlara özel tavsiyelerde bulunan Hz. Peygamberin bizzat kendisi de , namazlardan sonra üç kere Allaha istiğfar eder ve şöyle dua ederdi; Allah'ım, selâm sensin; selâmet de ancak sendendir. Mübareksin. Ey Celâl ve İkram sahibi!»
Öte yandan Hz. Peygamber ve ashabı farz namaz kılındıktan sonra bazı tekbir, tesbih ve tahmid gibi zikirleri yüksek sesle okumuşlardır. Nitekim İbn Abbâs; insanların Peygamber'in zamanında farz namazdan çıkınca yüksek sesle zikrettiklerini haber vermiş, Ben bu sesi işitir işitmez, insanların namazı bitirdiklerini anlardım demiştir.(Buhari, Ezan, 155)
Sonuç olarak namazdan sonra tesbihat yapılması müstehaptır. Bu tesbihat, münferit olarak yapılabileceği gibi, cemaat halinde de yapılabilir. Ancak tesbihatın cemaatle yapılması, öteden beri yaygınlık kazanmıştır. Fakat namaz kılındıktan sonra tesbihat yapmadan camiden çıkmada da evde tek başına kılarken de tesbihatı terk etmede dinen bir sakınca yoktur. Ancak tesbihatı yapmak daha sevap ve doğrudur.
İman etmemiş bir kimsenin ahirette sevabı olur mu?
Kişi, Allaha ve onun gönderdiği dine ve imanın esaslarına inanmadıkça Müslüman sayılmaz. İman olmadığından da yaptığı ibadetlerin ve hayırlı hizmetlerin sevabına erişemez.
İmanı olmayan kimse ahirette sevap almamakla beraber, yaptığı bir takım iyi hizmetlerden ve davranışlardan dolayı bu dünyada bir takım mükafatlar görebilir. Zengin olmak, evlat sahibi olmak, sağlıklı bir yaşam gibi.
Günün Ayeti
Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın.
Günün Hadisi
İnsanların en kârlısı, ömrü uzun, ameli güzel olandır.
Tirmizi, Zühd 21
Günün Sözü
Vereceğin kararlarda kalbinin sesini dinle, çünkü içinden gelenden daha gerçek bir doğru yoktur
Günün Duası
Allahım bugün dilimi hayır yolunda kullanmayı bana nasip et.
Bunları biliyor muyuz?
Ülfet nedir?
Tasavvufta, samimi olmak, insanlarla iyi geçinmek, herkesle anlaşmak demektir.
Günün Nüktesi
Veren kepçe değil
Molla Cami anlatıyor: Cömert birisine sormuşlar:
- Fakirlere ve muhtaçlara verdiğin, dağıttığın şeylerden ötürü gönlüne kibir geliyor, onları kendine minnettar görüyor musun?
- Kesinlikle hayır. Ben kendimi aşçının elindeki kepçe gibi görüyorum. Verilen kepçeden geçse de veren aşçıdır. Kepçe, "rızkı veren benim" gibi bir hisse kapabilir mi? demiş.