Sayfa Yükleniyor...
Mezar yeri satın almada bir sakınca var mı?
Kişinin sevdikleri ve ailesi ile birlikte gömülmek için mezar yeri satın almasında dinen bir sakınca yoktur. Hele büyükşehirlerde bazen mezar yeri bulunmadığını düşünürsek bulduğunda mezar yeri almada hiçbir sakınca yoktur. Çünkü ailece bir arada gömülmek arzusu ile mezar satın alınıyor. Dinimiz açısından bunun bir sakıncası yoktur.
Ancak kişi nerede nasıl öleceğini bilinmediği için kedisine veya akrabalarına mezar satın almak yerine, kendini mezara hazırlaması daha uygundur.
Şeytan Melek miydi?
Nurdan yaratılan ve insandan tamamen farklı olan melekler Allah'a isyân etmezler. Hangi iş için yaratılmış iseler o işi yaparlar. Daima Allah'a ibadet ve itaat ederler. Kur'ân'da bu hususa şöyle işaret edilmektedir: "Üzerlerinde hakim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar." "Şüphesiz Rabbin katındaki (Melek)ler O'na ibadet etmekten büyüklenmezler. O'nu tesbih ederler, yalnız O'na secde ederler"
Buna göre melekler hiçbir zaman Allaha isyan etmez ve asi olmazlar. Meleklerin günah işleme fonksiyonları da yoktur. Halk arasında şeytan da bir melekti ama Allaha isyan etti inancı doğru bir inanç değildir. Zira şeytan melek değildi. Melekler nurdan, şeytan ise ateşten yaratılmıştır.
Kişi yanılarak adağının etinden yemişse ne yapması gerekir?
Adak kurbanının etinden, adağı yapan kişinin yemesi caiz olmadığı gibi; bu kişinin usûl ve fürûu yani annesi, babası, nineleri, dedeleri, çocukları, torunları sayılan kimseler yiyemezler.
Adak kurbanının etini bu sayılanlar dışında kalan ve dinen fakir olan kimseler yiyebilirler. Şayet adak kurbanını kesen kişi bu adaktan yemiş ise fıkıhçılara göre yediği miktarın fiyatını fakirlere para olarak verecektir.
Bir ezan okunduktan sonra namaz kılarken bir başka camiden ezan okunsa namaz sahih olur mu?
Namaz kılmada esas olan ezanın okunması değil namaz vaktinin girmiş olmasıdır. Yani bir namaz vakti girmişse ezan okunmamış olsa dahi o namaz kılınabilir.
Aynı şekilde bir namaz vakti girmemişse ezan okunsa dahi kılınmaz. Mesela hoca yanlışlıkla sabah namazı vakti girdi diye ezan okursa ve vakit girmemişse velev ki ezan okunmuş olsa dahi namaz kılınmaz kılınsa da geçersizdir. Çünkü vakit girmemiştir.
Aynı şekilde namaz vakti girmişse ama gerek elektrik olmayışından, gerekse imamın herhangi bir maruzatından dolayı ezan okunmamışsa bile namaz vakti girmiştir. Kişi namazını kılabilir
Buna göre bir camide vakit girdi diye ezan okunmuşsa ve buna binaen namaza durulmuş ise namaz kılarken bir başka camiden ezan okunsa sonraki ezan kılınan namaza zarar vermez.
Mahşer günü Müslüman kimse ilk önce hangi ibadetin hesabını verecek?
Müslüman kimse ahiret gününde ilk önce namazlar ibadetinden hesaba çekilecektir. Nitekim sevgili Peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır: Kıyamet günü ameller arasında önce namazın hesabı verilecek. Bu hesap güzel olursa kul kurtuluşa erdi demektir. Bu hesap bozuk olursa kul hüsrana düştü demektir. Eğer farzında eksiklik çıkarsa Allah: Bakın kulumun defterine yazılmış nafilesi var mı? buyurur. Böylece farzın eksiklikleri nafile (namazları) ile tamamlanır. Sonra bu tarzda olmak üzere diğer amelleri hesaptan geçirilir.
Buna göre kulun ahiret gününde ilk hesabını vereceği ibadet namaz ibadetidir.
Günün Ayeti
Bir de aranızda mallarınızı batıl sebeplerle yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günah ile yemek için, o malları hâkimlere rüşvet olarak vermeyin.
Günün Hadisi
"Biriniz su içerken su kabına nefes etmesin."
Buhari, Eşribe 25
Günün Sözü
Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kere daha yaşamak zorunda kalırlar.
George Santayana
Günün Duası
Ya rabbi bugün bizi doğru yoldan ayırma
Bunları Biliyor muyuz?
Vahiy Katibi kime denir?
Vahiy katibi, Hz. Peygambere indirilen Kuran ayet ve surelerini yazan kimselere denir. İlk vahiy katipliğini Mekke'de Abdullah İbn Sa'd, Medine'de Zeyd ibn Sabit yapmıştır. 40 kadar vahiy katibi vardı.
Günün Nüktesi
Silahını Teslim Et Ona
Ahzab Harbi'nde, hendek kazmaktan yorulan Sa'd bin Muaz, Peygamberimiz Efendimiz'in yanında oturmuş dinleniyordu. Bu esnada, toprak taşıyan Zeyd bin Sâbit'in çalıştığını görünce, ona işaret ederek;
-Yâ Resulallah, dedi, Allaha hamd olsun ki, bunun babası beni sağ bıraktı da, sana îmân etmek şerefini bana nasip eyledi. Buas günü, ben bunun babası Sâbit bin Dahhâk ile boğaz boğaza boğuşmuştum!
Bunun üzerine Peygamberimiz Efendimiz,
-Fakat, onun bu oğlu, ne iyi çocuktur', buyurdu.
Zeyd bin Sâbit'in bir ara gözlerini uyku bürüyüp kendisi uyuyakalmıştı. Kalkanı, oku, yayı ve kılıcı yanında olduğu halde, orada çalışmakta olan diğer Müslümanlar, onu hendeğin kenarında uyur bir halde bırakarak etrafı dolaşmaya gitmişlerdi. Bu esnada onun yanına gelen Umâre bin Hazm, şaka için, silâhını alıp saklamış, Zeyd bin Sâbit'in de bundan hiç haberi olmamıştı... Uyanıp silâhını bulamayınca da, heyecanlanmış ve korkmuştu! Resûlüllah Efendimiz bunu işitince, Zeyd'i çağırttı. Ona,
-Ey uykucu! Sen uykuya daldın, nihayet silâhın da kaybolup gitti' buyurduktan sonra, 'Bu çocuğun silâhının nerede olduğunu kim biliyor?' diye sordu.
Umâre bin Hazm,
-Ya Resulallah, ben biliyorum. Silah benim yanımdadır, dedi.
Peygamberimiz Efendimiz,
- Silâhını teslim et ona! Buyurdu ve şaka yollu da olsa, Müslümanları korkutmayı veya onların herhangi bir şeyini alıp saklamayı yasakladı.