Sayfa Yükleniyor...
Dualarımızın kabul olunması için neler yapabiliriz?
Dua dini literatürde, insanın bütün benliğiyle Allah'a yönelerek maddi ve manevi isteklerini O'na arz etmesi demektir. Duanın ana gayesi, insanın halini Allah'a arz etmesi ve O'na niyazda bulunması olduğuna göre dua, manevi bir bağ anlamı taşır. Bir başka deyişle dua sınırlı, sonlu ve gücü sınırlı olan varlığın sınırsız ve sonsuz kudret sahibi ile kurduğu manevi bir köprüdür.
Özet olarak duanın yöntemi şöyledir: Dua gönülden, gizlice ve alçak sesle yapılmalı, mübarek vakit ve yerler tercih edilmeli, kıbleye yönelerek ve Allah'ın adıyla başlanarak, günahlara pişmanlık duyularak yapılmalı, kabulü için acele edilmemeli, kabul edileceğine inanarak duaya ısrarla devam edilmeli zira peygamber efendimiz dua da ısrar etmeyi tavsiye ediyor.
Onun için kişi sebepler dünyasında yaşadığının bilincine ererek talep ettiği şey birtakım sebeplere bağlıysa önce bu sebepleri yerine getirmeli, yani fiili duasını yapmalıdır. Ayrıca kişi isteğini Allah'a arz etmeden önce Allah'a hamdü sena Peygamber'e salat ve selam getirmelidir.
Kur'an-ı Kerim'i öğretmenin fazileti nedir?
Allah'ın biz insanlara uyarıcı ve yol gösterici olarak gönderdiği evrensel ve son kitap Kur'an-ı Kerim'i öğrenmek, öğretmek, anlamak... Allah indinde çok büyük bir fazileti ve hayrı vardır. Nitekim peygamber efendimiz bir hadisinde şöyle buyurmaktalar: "Sizin en hayırlınız Kur'an-ı öğrenen ve öğretendir."
Dolayısıyla Kur'an-ı öğrenmek ve öğretmek büyük bir fazilet ve sevaptır. Fakat bizden beklenen sadece öğrenmek ve öğretmek değildir. Bu evrensel kitabın hitabını da anlamak ve yaşamaktır. Onun için Kur'an-ı öğrenmemiz gerekir. Özellikle çocuklarımızı bu konuda teşvik edelim.
Bir hayrın sevabı bağışlandığında bağışlayan kişinin sevabı kalır mı?
Yapılan ibadetlerin ve hayırların sevaplarını başkasına bağışlamak dinen caizdir. Kişi okuduğu Kur'an'ın, yaptığı hatmin, kıldığı namazın ve istediği bir hayrın sevabını başkasına bağışlayabilir.
İster sağ, ister ölmüş olsun, kendisine sevap bağışlanan kimsenin, bundan yararlanacağı umulur. Başkası tarafından bağışlanan sevapla, bir kimsenin bizzat yapması gereken ibadet borçları ödenmiş olmaz ise de bunlar iyilik ve sevaplarının çoğalmasına ve derecesinin yükselmesine vesile olabilir. Annesi babası öldükten sonra onlara bir iyilik yapıp yapamayacağını soran kimseye peygamber:
"Evet onlara rahmet dilemek, onlar için istiğfar etmek, vasiyetlerini yerine getirmek, dostlarına hürmet edip ikramda bulunmak, akrabaları ile ilgilenip onlara karşı üzerine düşeni yapmaktır" buyurmuştur.
Annesinin aniden öldüğünü, şayet konuşabilseydi sadaka verilmesini vasiyet edeceğini zannettiğini, onun adına sadaka verirse sevabının kendisine ulaşıp ulaşmayacağını soran Sahabeye de: "Evet ulaşır. Onun namına sadaka ver" buyurmuşlardır.
Buna göre, sevabı ölen kimsenin ruhuna bağışlanmak üzere ibadet yapılabileceği gibi, çeşitli vesilelerle dua da edilebilir. Ancak 7, 40 ve 52. gün duası gibi uygulamaların hiçbir dini dayanağı yoktur.
Ayrıca kişi sevabı bağışlarken kendi sevabından bir şey kaybetmez. Her iki kişiye de aynı şekilde yazılır.
Günün Ayeti
Allah yarattıklarından size gölgeler yapmış; dağlarda sığınacağınız barınaklar var etmiş, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, harpte sizi koruyacak zırhlar vermiştir. Size olan nimetini Müslüman olasınız diye işte bu şekilde tamamlamaktadır.
Günün Hadisi
Kul bir hayra niyet ettiğinde bir sevabı var. Onu işlediğinde de bir sevabı var.
Günün Sözü
Kadın diri diri gömülürken, Onu oradan çıkarıp ayaklarının altına Cenneti seren dinin adıdır ''İSLAM''
Necip Fazıl Kısakürek
Günün Duası
Allahım bizi Müslüman olarak yarattın, Müslüman olarak yaşat, Müslüman olarak vefat ettir.
Bunları biliyor muyuz?
Emr-i bi'l ma'ruf nedir?
İslâm'ın hükümleri, genel prensipleri ve emirleri uyarınca yapılması ve söylenmesi gereken her söz ve fiili tavsiye etmektir.
Günün Nüktesi
Tövbe...
Bir zât, günah işleyen otuz senelik terziye sormuş: Neden hala tövbe etmiyorsun da, günahlı bir hayata devam ediyorsun?
Nasıl olsa demiş terzi, can boğaza gelinceye kadar tövbenin vakti var.
O zaman tövbe eder, kurtulurum demiş.
Zât, sormuş:
Sen, kaç senedir terzilik yapıyorsun?
Otuz, senedir.
Bu kadar zaman içerisinde, elin en çok neye alıştı.
Makasla, kumaş kesmeye.
Zât, sormuş:
Canın boğaza geldiği anda, eline bir makas verseler yine kolayca kumaş kesebilir misin?
Omuzlarını silkmiş, otuz senelik terzi:
Öylesine korkulu bir anda, kumaşı doğru kesemem ki.
Zât, cevap vermiş:
Peki, otuz senedir yaptığın bir işi, o anda doğru yapamıyorsun da ömründe hiç yapmadığın tövbeyi o anda nasıl yapacaksın!