Sayfa Yükleniyor...
Münker ve Nekir kabirde kişinin ahrette gideceği yeri söylerler mi?
Ölen kişi kabre konduktan sonra, oraya iyi amellerle ve sevaplarla gelebildiyse sevinçli ve mutlu olur. Kötü amellerle gelmişse şüphesiz bunun sıkıntısını yaşar.
Kabirde kişiyi sorgulamak için Münker ve Nekir isminde iki sorgu meleği gelir. Şayet sorgulanan kişi mümün ise onların sorularına rahatlıkla cevap verir. Bu sorgu neticesinde takvalı müminin kabri genişler. Cennet bahçelerinden bir bahçe olur. Kabirden cennete bir pencere açılır, oradan kıyamete kadar cennet nimetlerini tadarda tadar.
Ancak ölen kişi mümin değilse yani inanmayan bir kimse ise Münker ve Nekirden korkar ve sorulara doğru cevap veremez. Meleklere doğru cevap veremediği gibi aynı zaman da kabir onun üzerine daraltılır. Azap üzerine azap görür. Bunun da ötesinde cehennemdeki yeri günde iki defa ona gösterilir. Nitekim sevgili Peygamberimiz bir hadisi Şerifinde bu hususla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
Kul kabrine konulup, yakınları da ondan ayrılınca ki, o geri dönenlerin ayak seslerini işitir. Kendisine iki melek (Münker ve Nekir) gelir. Onu oturtup: Muhammed denen kimse hakkında ne diyordun? diye sorarlar.
Kişi, Mümin ise bu soruya : Şahadet ederim ki, o Allahın kulu ve elçisidir! diye cevap verir. Ona: Cehennemdeki yerine bak! Allah orayı cennette bir mekana tebdil etti. denir. (adam bakar) her ikisini de görür. Allah da ona, kabrinden cennette bakan bir pencere açar.
Eğer ölen kafir ve münafık ise sorduğunuz zatı bilmiyorum. Ben de herkesin söylediğini söylüyorum! diye cevap verir. Kendisine Anlamadın ve uymadın denir. Sonra kulaklarının arasına demirden bir sopayla vurulur. (sopanın acısıyla) öyle bir çığlık atar ki onu insan ve cin dışındaki herkes duyar.
Buna göre kişi öldükten sonra kabirde kendisine gideceği yer olan cennet ya da cehennem gösterilir.
Niçin İnsanlar rızık konusunda eşit yaratılmadı?
Allah herkesin rızkını farklı yaratmıştır. Nitekim Kuran-ı Kerimde bu hususta şöyle buyrulmaktadır: Biz bazılarınızı bazılarınıza rızık hususunda üstün kıldık.
Tabi bunda pek çok hikmetler vardır. Kimisi servet ile imtihan olurken kimisi de yokluk ya da az rızık ile imtihana tabi tutulmaktadır. Yani rızkın uhrevi sorumluluğu söz konusudur. Dolayısıyla Allah dilediğine az rızık verir, dilediğine ise bol rızık verir. Ama hangisi daha hayırlı onu da ancak Allah bilir.
Biz kullara düşen teslimiyet içinde olmak ve kadere rıza göstermektir. Öyle ki bu hususla ilgili olarak Allahu Teala, Kuran-ı Kerimde mealen: "Eğer Allah bütün kullarına (eşit olarak) bol rızık verseydi, yeryüzünde muhakkak ki taşkınlık ederler, azarlardı. Fakat O, ne miktar dilerse (rızkı o kadar) indirir. Şüphe yok ki O, kulların (ın her halin)den hakkıyla haberdardır, (her şeyi) kemaliyle görendir." Şeklinde bizi uyarmaktadır.
Tecdidi iman veya nikah ne zaman yapılması gerekir?
Dinden olduğu kesinlikle bilinen şeylerden birini inkar veya dini hükümleri alaya almak; dine, imana sövmek... gibi küfrü gerektiren söz ve davranışlarda bulunmadıkça "tecdid-i iman ve tecdid-i nikah" gerekmez.
Bir Müslüman, Allah korusun, küfrü gerektiren bir davranışta bulunursa, hemen kelime-i Şahadet getirerek imana dönmelidir.
Günün Ayeti
Kıyamet günü insanlar bir araya toplandığı zaman taptıkları şeyler kendilerine düşman kesilirler.
Ahkaf 6
Günün Hadisi
"İnsanlar öyle günler görecek ki, katil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü bilemeyecek."
Günün Sözü
Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar
Tolstoy
Günün Duası
Ya rabbi bugün hakkımda hayırlı olmayan hiçbir işi bana nasip etme.
Bunları biliyor muyuz?
Ceml- Kuran ne demektir?
Kur'ân'ın toplanması, mushaf hâline getirilmesi demektir.
Günün Nüktesi
Meleklerin haya ettiği insan
Hz. Âişe anlatıyor:
Allah'ın Resulü ayakları açık ve uzatılmış halde oturuyorken Hz. Ebû Bekir içeriye girmek için izin istedi. Peygamber aleyhisselâm halini değiştirmeden girmesine izin verdi. Kendisi ile konuştu. Sonra Hz. Ömer izin istedi. Ona da, aynı hal üzerine, girmesi için izin verdi ve konuştu. Sonra Hz. Osman girmek için izin istedi. Bu defa Peygamber aleyhisselâm kalkıp oturdu. Elbisesini düzeltti. Bundan sonra Hz. Osman'ın girmesi için izin verildi ve kendisi ile konuştu.
Sonra Hz. Âişe, Allah'ın Resulüne dedi ki:
Ya Resûlallah, Ebû Bekir geldi, fazla bir davranışta bulunmadın. Hz. Ömer girdi, Ona da aynı şekilde davrandın. Fakat Hz.Osman girince, kalkıp oturdun ve elbiseni düzelttin, dedi.
Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdular:
Ey Âişe, Meleklerin bile kendisinden haya ettiği bir kimseden haya etmeyeyim mi?