2

İnsan ve Din


  • Oluşturulma Tarihi : 01.02.2016 11:32
  • Güncelleme Tarihi :

Senedi vadesinden önce değerinden düşük parayla nakde çevirmek caiz mi?

        İş sahasında sıklıkla karşılaşılan konulardan birisi de çek, senet kırdırma hadisesidir.  Elinde çek veya senedi bulunan ve nakit paraya ihtiyacı olan birinin, çek veya senedi, üzerindeki fiyattan düşük bir rakamla bir başkasına kırdırması dinen uygun bir işlem değildir. Yani kişinin elinde örneğin 5 ay vadeli 10 bin liralık çek varsa, bunu 9 bin karşılığında bir başkasına kırdırması dinen caiz değildir.

        Çünkü böyle bir uygulama haksız kazanca ve faize neden olduğundan dinen caiz değildir. Zira İslam fıkhında alış veriş bir malı alıp satma ile meydana gelir her iki tarafta da yani alıcı ile satıcıda bir bedel olmalıdır. Bedel yoksa alış veriş meydana gelmemiş olur. Çek, senet kırdırma da alış verişin şartları tahakkuk etmediğinden dinen uygun görülmemiştir.

Evimizden Kâbe imamına televizyon vasıtası ile uymak caiz mi?  

      İslâm Fık­hı, imama uyarak cemaatle kılınacak namaz hususunda bir takım ölçüler ve esaslar koymuştur. Namazın sahih olabilmesi için bu ölçülere ve prensiplere uymak gerekir. Fıkıh kitaplarımıza göre cemaatle kılınan namazın sahih olabilmesi için imamla cemaati arasında umuma ait, arabaların gelip geçece­ği kadar genişlikte bir caddenin, ya da büyükçe bir ırmağın bulun­maması gerekir. Namaz kılınan yer boş bir arazide ise, ara yere üç saf girecek kadar bir açıklığın bulunmaması gerekir.

    Yani imama uyularak kılınana namazın sahih olabilmesi için bir anlamda imamla cemaatin aynı mekanda namaz kılması gerekir.

    Televizyon bu mekân birliğini sağlamadığından dahası yayınının gitmesi ya da elektriğin kesilmesi bir olası olduğundan bu ihtimal gerçekleşmesi durumunda imam ile cemaatin irtibatı kopacağından televizyon vasıtası ile bir imama tabi olarak namaz kılmak uygun değildir.

     O halde Kâbe’nin ya da Mescidi Nebevinin İmamına veya bir başka imama televizyondan tabi olmak caiz değildir.

İnsanın başına gelen her şey bir kader midir?

       Kader ve kazaya inanmak iman altı esasından birisidir. Hayatta başımıza gelen her şey amma iyi amma kötü amma hayır amma şer her şey bir kader içerisinde tecelli etmektedir. Ancak kişi başına gelen herhangi bir olayda kaderi bahane ederek, kendisini sorumluluktan kurtarmaya çalışmamalıdır.

      Kişi, “Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, bu şekilde takdir edilmiş, ben ne yapayım? “ diyerek, günah işledikten sonra ya da yanlış yapıp suç işledikten sonra da kendisini suçsuz gösteremez, kaderi mazeret olarak ileri süremez. Çünkü bu fiiller, insanlar böyle tercih ettikleri için, bu seçime uygun olarak Allah tarafından yaratılmışlardır.

       Burada dileyen, tercih eden, isteyen kuldur; yaratan da Allah’tır. Kul sorumluluk doğuran fiilleri irade edendir ama yaratan değildir; zira yaratmak Allah’a mahsustur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Allah her şeyin yaratıcısıdır.” (En’am, 6/102) buyrulmaktadır.

       Her şeyin yaratıcısının Allah olması bizim kötü ve yanlış işleri, sorumluluktan kaçarak Allah’a havale etmemize yol açmamalıdır. Bu kaderi istismar etmek olur. Ayrıca kader ve kazâya güvenip çalışmayı bırakmak, olumlu sonucun sağlanması ya da olumsuz sonuçların önlenmesi için gerekli sebeplere sarılmamak ve tedbirleri almamak, İslâm’ın kader anlayışı ile bağdaşmaz. Allah her şeyi birtakım sebeplere bağlamıştır. İnsan bu sebepleri yerine getirirse Allah da o sebeplerin sonucunu yaratacaktır. Bu da bir ilâhî kanundur ve bir kaderdir.

      Dolayısıyla kişinin “Ben ne yapayım, kaderim böyle.”  Diyerek günah ya da suç işlemesi ya da işledikten sonra kaderi suçlaması doğru değildir.

Günün Ayeti

Biz geceyi ve gündüzü varlığımıza delalet eden birer delil kıldık

Günün Hadisi

İyilik görenlerin iyilik gördükleri kimseler hakkında ettikleri hayır duaları reddolunmaz.

Günün Sözü

Zahiri edepteki güzellik, batıni edepteki güzelliğin yansımasıdır.

En-Nisaburi

Günün duası

Allah’ım bugün bize kalp ve gönül huzuru ver ve bizi dünyevi ve uhrevi sıkıntılardan kurtar.

Bunları biliyor muyuz?

Hafî zikir nedir?

Allah'ı yüksek olmayan sesle veya içten anmak demektir.

Günün Nüktesi

Tesbihatın Önemi…

Muhacirlerin fakirleri Resulullah’a gelip dediler ki:

– Servet sahibi Müslümanlar derece ve nimetler bakımından bizi geçtiler… Resulullah da:

– Ne hususta, diye buyurunca, muhacir fakirler:

– Biz namaz kılıyoruz, onlar da kılıyor; biz oruç tutuyoruz, onlar da tutuyorlar; fakat onlar sadaka verdikleri halde biz veremiyoruz; onlar köle azad ediyorlar, biz edemiyoruz, dediler.

Bunun üzerine Peygamber:

– Size, sizden ilerde bulunanlara yetişebileceğiniz, sizden geride, sizden aşağıda olanları geçebileceğiniz ve sizin yaptığınız gibi yapanlar müstesna, sizden başka kimsenin daha faziletli olamayacağı bir şey öğreteyim mi, buyurdu.

Muhacirlerin fakirleri:

– Evet, öğret, ey Allah’ın Resulü, diye cevap verdiler.

Peygamber Efendimiz de:

– Her namazın sonunda otuz üçer defa sübhânallah (Allah’ı her türlü noksanlıktan tenzih ederim), elhamdülillah (hamd Allah’a mahsustur), Allahü Ekber (Allah en büyüktür) deyiniz, buyurdu.

İnsan ve Din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık