2

İnsan ve Din


  • Oluşturulma Tarihi : 07.03.2016 08:48
  • Güncelleme Tarihi :

Dinin haram saydığı yollarla kazanılan para ile hacca gitmek caiz mi?

Dinimize göre Müslüman, kazancını dinin meşru saydığı yollarla elde etmekle yükümlüdür. Allah Müslüman’ın malını nerelerde harcadığını soracağı gibi, nerelerden kazandığını da soracaktır.

Dinin haram saydığı maddelerin ticareti, hırsızlık veya gasp, kumar, faiz ve fuhuş dinin yasakladığı kazanç yollarından bazılarıdır. Bu yollarla elde edilen kazanç haramdır. Müslüman’ın bu mallardan yararlanması caiz değildir. Bir kimsenin elinde bu yollardan birisi ile elde edilen bir mal varsa, onu; “haram yolla elde edilen kazancın sarf yeri yoksula vermektir” kuralı gereği, yoksullara vermesi gerekir. Ancak bundan bir sevap beklemek doğru değildir. Çünkü haram yolla elde edilen kazanç, kişinin malı olmaz. Malı olmayan bir şeyi hayri bir hizmette kullanması karşılığında sevap beklemesi de mümkün değildir.

Buna göre haram kazançla hacca gidilmemelidir. Çünkü bu para meşru değildir.

 Boşanan kadının tekrar evlenebilmesi için beklemesi gereken bir süre var mı?

Boşanan kadın hemen bir başkasıyla evlilik yapamaz. Önce boşandığı kocasından herhangi bir hamilelik durumunun olup olmadığını ispat ve tespit etmesi için üç ay halini bitirmesi gerekir.

Bu bekleyiş, hem çocuk nesebinin doğru tespiti için gerekli, hem de boşanmış olmanın meydana getirmesi muhtemel psikolojik sarsıntının aşılması için lüzumludur. Aile kurumunu yeniden teşkil ederken gereken saygı ve özenin gösterilmesinin de zaruri bir

sonucudur. Bu sebeple İmam-ı Azam Hazretleri:

– Boşanan kadın üç tam (hayızlı) devreyi tamamlayınca, gereken müddeti doldurmuş olur, derken; Şafii Hazretleri de: – Üç tam (temizlik halini) tamamlamasıyla müddetini bitirmiş olur. Ay hali görmeyen yaşlılar ile küçüklerin bekleme müddeti de (üç ay)dır.

 Hamileninki ise çocuğunu doğuruncaya kadardır.  Bir de kocası ölenin beklemesi vardır ki bu da (dört ay on gün) dür.

Bu bekleme müddetleri içinde kadınlar yeni bir evlilik arayışı içinde olmadıklarını ifade için süslenmezler, şımarık hareketlerde bulunmazlar. Üzüntülü giyim kuşam içinde görünürler, albenili giyimden uzak kalmaya dikkat ederler. Dışarıdan da onlara, bekleme müddeti bitinceye kadar evlilik teklifi yapılmaz; ihtiyaç duyanlar sadece

Îmada bulunmakla iktifa ederler.

İslam ayrılmalarda ikinci evlilik için bekleme müddeti koymuş, neslin kime ait olduğu kesinleşinceye kadar yeni bir evliliğe izin vermemiştir. Ta ki ömür boyu sürecek bir şüphecilik, anaları babaları bunalımlara sokmasın. Ötekinin çocuğunu, beriki kendi çocuğu zannıyla nüfusuna kaydettirme gibi hazmedilmez bir

hataya maruz kalmasın.  Burada müddet beklememesi gereken biri vardır. O da nişanlanıp nikahlandıktan sonra bir araya gelemeden nikahı bozulup ayrılanlar. Bunların bir arada baş başa halvette kalmamış olmaları, iddet beklemelerine ihtiyaç bırakmamıştır.

Günün Ayeti

Allah, size evlerinizi güvenlik ve huzur bulacağınız yerler kıldı.

Günün Hadisi

“Zaman yakınlaşmadıkça Kıyamet kopmaz. Bu yakınlaşma öyle olur ki, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, haftada bir gün gibi, gün saat gibi, saat de bir çıra tutuşması gibi (kısa) olur.”

Günün Sözü

Açlık, kılıçtan bile keskindir.

Beaumont

Günün Duası

Allah’ım ömrümün geri kalanını geçmiş ömrümden hayırlı ve bereketli eyle.

Bunları biliyor muyuz?

Huşû Nedir?

 Mütevâzi, ihlaslı ve itâatkâr bir şekilde Allah'a yönelerek ibâdet etmek demektir.

Günün Nüktesi

Suçlunun Savunması

        Hz. Ömer tayin ettiği valilerden biri, Cuma hutbesi esnasında Hz. Ömer'i  öyle över ki, bir Sahabi dayanamaz, kalkar, valiye müdahale edip, onu susturmaya çalışır.

Namazdan sonra durum Hz. Ömer'e iletilir. Halifenin emriyle valiye karşı gelen adam yakalanıp bir suçlu gibi götürülür.

Suçlu kabul edilen Sahabi, Hz. Ömer'in huzuruna girince selam verir. Hz. Ömer, hiddetinden selama mukabelede bulunmaz. Onu azarlar.

Bunun üzerine sahabi:

- Ya Ömer! Ben bir suç işlediysem, sen iki suç işledin, diyince

Hiddeti birden kaybolan Hz. Ömer:

- Nedir benim o iki suçum?

- Allah'ın selamını verdim de çok hiddetlendiğin için mukabelede bulunmadın. Vacibi terk ettin. Bu bir. Suçluyu dinlemeden tek taraflı hüküm verdin. Bu da iki.

Hatasını anlayan Hz. Ömer olayı anlatmasını isteyince,

Sahabi:

- Tayin ettiğin vali, hutbede seni öyle övdü, öyle övdü ki bu söz, cemaatin üzerinde sanki fazilet yönünden senin Hz. Ebubekir'den daha üstün olduğun izlenimini bıraktı. İşte bu yanlış düşünceyi zihinlerden silmek için müdahale ettim. Halbuki sen fazilet yönünden Hz. Ebubekir'in yarısı kadarsın.

Hz.Ömer 

- Neden?

Sahabi:

- Orduya yardım ediniz ! emri-i peygamberi karşısında sen servetinin yarısını getirmiştin. Hz. Ebubekir ise servetinin tamamını getirmiş ve Ashabın gözlerini yaşartmıştı. Bunun üzerine Hz. Ömer,  o zattan özür dileyip dua istedi ve onu serbest bıraktı. Böyle konuşan valiyi ise hemen görevden azletti.

İnsan ve Din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık