2

İnsan ve Din


  • Oluşturulma Tarihi : 18.05.2016 07:59
  • Güncelleme Tarihi :

Müslüman olmayan ana-babaya itaat etmek mecburi mi?

İslam, ana-baba hakkını çok önemser ve kutsal kabul eder. Öyle ki İslam’da cennetin bir yolu da anne babanın rızasından geçtiği kabul edilmektedir.

İslam, evlada anne ve babasına karşı hürmetkâr ve aynı zamanda hizmetkâr olmasını emretmektedir. Nitekim yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Mealen bu konuda: “Anne ve babana of bile demeyeceksin“ buyrulmaktadır. Onun için evlat daima anne ve babasının emrinde ve hizmetinde olması gerekir.

Şu kadar var ki, anne ve babasına yaptığı hürmet ve hizmet, İslami durumuna zarar vermeyecek şekilde olmalıdır. Yani ihtiyaçlarını dinî esasları ihlal etmeden karşılayacak.

Nitekim Hazredi Peygamber döneminde birçok sahabenin ana-babaları ilk günlerde İslâm’ı kabul etmemiş, hatta İslâm’ın zıddı bir putperestlikte kalmışlardı. Bunlar da evlatlarına baskı yapıyor, İslâm’ı terk etmelerini istiyorlardı.

Gelen vahiyle, ana-babanın İslâm’a aykırı isteklerine uymamak gerektiği emredildi, ama onları bütünüyle de terk etmemek gerektiği bildirildi. Mümkün olduğu kadarıyla hizmetlerinde bulunmayı, dinî ölçülere zıt düşen isteklerine uymadan gönüllerini almaya gayret etmeyi istedindi.

Buna göre her çocuk anne ve babasına bakmak, emir ve isteklerini yerine getirmek zorundadır. Ama istekleri İslam dininin esas ve emirleri ile çatıştığı anda onların bu isteğini yerine getirmeyecektir. Faraza anne ve baba İslam’dan ayrıl veya namaz kılma diyorsa evlat bu isteklere boyun eğmeyecektir. Eğmek zorunda da değildir. Eğmesi durumunda ise günahkar olur.

Baba hayatta iken malını başkalarına bağışlayabilir ya da vasiyet edebilir mi?

Bir insan malının üçte birini ister mirasçılarına isterse mirasçısı olmayan başka kişilere bağışlayabilir veya vasiyet edebilir. Yalnız mirasçılarından bazılarına yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesi, diğer mirasçıların iznine tabidir. Çünkü Allah Resulü bir hadis-i şeriflerinde "varise vasiyet yoktur. Allah her hak sahibine hakkını vermiştir" buyurmuştur.

Bu hadisten hareketle Hanefi fukahası varise yapılan vasiyetin yerine getirilmesini, sair varislerin iznine bağlamıştır. Fakat kişi hayatta iken varisine veya başkalarına malının üçte birini de, hepsini de bağışlayabilir.Öte yandan Allah Resulü, malının hepsini Allah yolunda infak etmek için kendinden izin isteyen Sa'd b. Ebi Vakkas'a "madem istiyorsun üçte biri yeter hatta o bile çok. Vereseni zengin bırakman, insanlara el-avuç açıp dilenen dilenciler olarak bırakmandan daha hayırlıdır" demiştir.

Otuz iki farz nedir?

Yapılması dinen kesin olarak emredilen işlere "farz" denir. Farzlar sübutu ve delâleti kesin olan ayet ve hadis delillerine dayanır. Farzı ifa etmek sevabı; terk etmek ise azabı gerektirir. İman, temizlik ve ibadet konularında her ergin ve akıllı müslümanın fert olarak yerine getirmek zorunda olduğu farzların sayısı otuz iki olarak meşhur olmuştur.

Ancak İslâm'ın bütün emirleri bunlardan ibaret olmayıp; medenî, borçlar, ticaret, ceza hukuku ve benzeri alanlarda da uyulması gereken prensipler vardır. Otuz iki farz; iman, İslâm, abdest, gusül, teyemmüm ve namaz konularına aittir.

Günün Ayeti

Allah yarattıklarından size gölgeler yapmış; dağlarda sığınacağınız barınaklar var etmiş, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, harpte sizi koruyacak zırhlar vermiştir. Size olan nimetini müslüman olasınız diye işte bu şekilde tamamlamaktadır.

Günün Hadisi

Her kim Allah'ın rızasını nazara almadan insanların gönlünü kazanmak için iş yaparsa, Allah da onu insanların eline bırakır. Böylece felakete sürüklenir. (Tirmizi, Zühd 65)

Günün Sözü

Kurbağayı koltuğa oturtsan, o yine çamura atlar.

Arthur Miller

Günün Duası

Allah’ım bugün kusurlarımızı ve günahlarımızı affet ve bizi tövbesi kabul edilen kullardan eyle.

Bunları biliyor muyuz?

Fahr-i Alem Nedir?

Peygamber efendimiz için kullanılan saygı ifadesi ki Âlemin kendisi ile övündüğü zat anlamına gelmektedir.

Günün Nüktesi

Bu mürüvvet değil…

Şeyhlerden biri yanındaki kadim dervişi ile bir su kenarına yaklaşınca biraz ileride bir alay sarhoşun çalgı çalarak eğlendiklerini görürler.

Şeyh, dervişine, “Bana şu tarladan yüz tane sap topla” diye emreder.  Derviş yüz tane ekin sapını getirince “Git o sarhoşların içinde davul çalanını bana çağır” der.

Derviş hemen şeyhinin emrini davul çalan sarhoşa iletir. Şaşkınlığından davulunu bırakan zat hemen Şeyh’in huzuruna gelir. Şeyh elindeki yüz sapı bir kere o zata vurur ve “Gel benimle” der. Postunu suya koyar, ikisi beraber suyun üzerinde giderken Şeyh’in eski dervişi feryat eder: “Efendiciğim bu yaptığınız mürüvvet değil, fakir zât-ı âlinize yirmi senedir hizmet etmekteyim, beni bıraktınız o adamı alıp gidersiniz, herifin ağzı daha içki kokuyor” deyince.

Şeyh: “Evladım o’nda istidat-ı ezelî var, sende yok. O’nun bir günahı vardı; içki illeti. Ona da tövbe etti, Hadd-i şer’i vurduk, tamam artık biiznillah hidayete erer. Amma seninle yirmi yıldır uğraşıyorum: Yalanını kırdık kinin çıktı. Kinini kırdık, gayzın çıktı. Gayzını kırdık hasedin çıktı. Hasedini kırdık şehvetin çıktı. Şehvetini kırdık, kibrin çıktı. Şimdi de kibrinle uğraşıyoruz, gene de uğraşırız…”

 

İnsan ve Din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık