2

İnsan ve din


  • Oluşturulma Tarihi : 20.05.2016 07:27
  • Güncelleme Tarihi :

Günümüzde okuduğumuz Mevlit Hz. Peygamber döneminde var mıydı?

Mevlit, Hazret-i Peygamber ve sahibiler döneminde yoktu. Mevlit okuma alışkanlığı Fatımiler döneminde Peygamberden 600 sene sonra Müslümanlar arasında yayılmaya başlamış, günümüze kadar da İslam dünyasında yaygınlık kazanarak gelmiştir.

Peygamberimizin doğumunu anlatan mevlit, önceleri Hazret-i Muhammed'in doğum yıldönümünü kutlamak maksadıyla okunurdu. Daha sonra kadir, miraç, Regaip gecelerinde veya sünnet ve evlenme... gibi olaylar vesilesiyle yapılmaya başlanmış ve toplumumuzda önemli bir manevi kültür oluşturulmuş oldu.

Mevlit peygamber döneminde yoktu, dolayısıyla mevlit okuma bid'attır demek yanlış bir fikirdir. Çünkü bid'at Hazret-i Peygamber döneminde olmayan din mahiyetli bir hususun sonradan dine sokulması olarak  tarif edilmekte. Oysa mevlidi bid'at saymak için bunu farz veya vacip görmedikçe, mevlidi hoş ve güzel bir gelenek olarak kabul ettiğimiz sürece bid'at kabul etmek tamamen yanlıştır.

Aynı şekilde, ‘mevlit okunacağına onun yerine Kur'an okunsa daha iyidir' demek de yersizdir. Çünkü Kur'an-ı Kerim okumak her zaman faziletlidir ve sevabı vardır. Aynı zamanda hiç bir kitap onun yerini tutmaz.

Ama olay sadece sevap meselesi değildir. Mevlit Müslümanlar için toplumsal coşkunun, peygamber sevgisinin ve ona bağlılığının üst düzeyde edebi ve estetik olarak hissedilmesi, yaşanması ve dışa vurulması demektir. Kur'an okumakla mevlit okumayı birbiriyle mukayese etmek veya birini diğerine alternatif göstermek yerine ikisini ayrı ayrı ve her birini kendi yeri ve amacı doğrultusunda değerlendirmek ve yaşatmak daha doğru olur.

Dört Büyük Meleğin görevi nedir?

a) Cebrail: Allah’tan vahiy getiren melektir.

b) Mikail: Evrendeki tabiat olayları ve canlıların rızıkları ile görevli melektir.

c) İsrafil: Kıyametin kopması ve insanların kabirlerinden kalkması için “Sûr”a üflemekle görevli melektir.

d) Azrail: Canlıların ruhlarını almakla görevli melektir.

Namazlarını kılmadan ölen bir akrabamızın namazlarını kılabilir miyiz?

Herhangi bir sebeple vaktinde kılınmayan ve böylece yükümlünün zimmetine borç olarak geçmiş bulunan namazların bir tek ödeme yolu vardır, o da kılamadığımız namazları kılmaktır. Yani kaza etmektir. Bundan başka namazın zimmetten düşürülmesi için bir yol yoktur.

Dolayısıyla hangi sebeple kazaya kalmış olursa olsun vaktinde kılınmamış bir namazın borcundan kurtulmak için illaki onu kaza etmek gerekir. Fidye veya para vermek ya da başkasına kıldırmak şekli ile bu namaz borcu ödenmez.

Günün Ayeti

Ey iman edenler birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin.

Günün Hadisi

Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır.

Günün Sözü

Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur.

Yunus Emre

Günün Duası

Ya rabbi bizi görünür görünmez kaza, bela ve afetlerden muhafaza eyle.

Bunları biliyor muyuz?

Dâru’l- Beka

Sonsuzluk, ebedîlik yurdu demektir. Bu tabir ile maksat; ölüm, yokluk ve sonu olmayan ahiret hayatı, cennet ve cehennemdir.

Günün Nüktesi

Allah Demek…

Fakir bir genç, padişahın kızına aşık olmuş.  Bu ümitsiz sevdasını gidip meşhur dervişine anlatarak yardım dilemiş. Derviş: “Evlâdım, şehrin girişinde tam yol ağzında otur, kim ne derse desin sadece ‘Allah’ diye cevap ver.” demiş.

Fakir genç, denileni yapmış. Günlerce, aylarca şehrin girişinde başka hiçbir kelime konuşmadan “Allah” demiş. Derviş, yiyeceğini, içeceğini her gün getiriyormuş. Zamanla “Allah” diyen genç halk arasında meşhur olmaya başlamış. Nihayet bir gün padişah da genci merak etmiş. Dervişten, genç hakkında bilgi istemiş.

Derviş, gencin devrin büyüklerinden olduğunu söylemiş. Padişah, kalkıp genci ziyarete gitmiş. Derdin ne? Ne istersin?” demiş ise de, genç,  “Allah” sözünden başka tek kelime konuşmamış.

Derviş akşam gencin yanına gelmiş. “Padişah sana “Kızımı vereyim” diyene kadar, sen ondan sakın ola ki bir istekte bulunma!” diye tembihte bulunmuş.

 Nihayet bir gün padişah gelip: “Ne istiyorsun, istiyorsan seni kızımla evlendireyim.” deyince, Genç, dervişin şaşkın bakışları altında “Yok” demiş. Artık onu da istemiyorum.

Ben başka birisinin hatırı için Allah dedim, Allah devrin padişahını ayağıma getirip, benim gibi miskin bir gence kendi kızını teklif ettirdi.

Eğer Onun hatırı için Allah deseydim kim bilir ne olurdu? Ben bundan böyle Ondan başkasını anmıyor, ondan başkasını istemiyorum” demiş.

 

İnsan ve din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık