2

İnsan ve din


  • Oluşturulma Tarihi : 28.05.2016 06:57
  • Güncelleme Tarihi :

Erkeğin göğsündeki veya sırtındaki kılları aldırması caiz mi?

Erkeğin epilasyon veya kesici bir aletle göğsünde, sırtında, kol ve ayaklarında olan kılları,  tıbbî bir mecburiyet olmaksızın alması ya da aldırması caiz değildir. Çünkü bu tür müdahaleler yaratılışa müdahale ve fıtratı değiştirme olduğundan caiz değildir.

Cuma günü nafile oruç tutmakta bir sakınca var mıdır?

Oruç tutmak, bayram günleri gibi bazı günlerde mekruh görülmüştür. Aynı şekilde sadece Cuma günleri nafile oruç tutmak da tenzihe mekruh görülmüştür.

Hz. Peygamber; “Sizden hiç kimse Cuma günü oruç tutmasın. Ancak bir gün önceden veya sonradan oruç tutuyorsa bu takdirde Cuma günü de oruç tutabilir” buyurmuştur (Ebû Davud, Savm, 50).

Buna göre, Cuma günü kazaya kalan veya adak gibi vacip bir oruç tutmakta sakınca bulunmamaktadır. Cuma günü nafile oruç tutmak isteyenlerin, bir gün önce veya sonrasında da oruç tutması uygun olur.

Yapıştırıcının yaptığı tabaka abdest ve gusle engel mi?

Abdest ve gusülde suyun ulaşması gereken uzuvların tamamını yıkamak farzdır. Eğer yıkanacak bölgede kuru bir yer kalır ya da tırnak köküne kuru veya yaş toprak yapışır ve suyun deriye ulaşmasına mani olursa abdest sahih olmaz.

Buna göre yıkanması farz olan bölgesine suyun ulaşmasına engel olan uhu, yapıştırıcı, oje gibi maddeler abdest ve gusle manidir. Zira bunlar deri üzerinde tabaka oluşturduğundan abdest ve guslün sıhhatine manidir. Abdest alıp namaz kılacak bir kişi bu maddeler derisine yapışmışsa mutlaka bunları temizlemesi gerekir. Aksi takdirde abdesti sahih olmadığından namazı da batıl olur.

Ancak kişi boyacılık veya buna benzer bir işle iştigal ediyorsa ve maddeyi temizlemesi mümkün değilse bu meslekle iştigal ettiğinden ve sıklıkla bu kirlenme olduğundan bu hali ile abdest ve gusül almasında bir sakınca yoktur.

İbadetlerin vekalet yoluyla yerine getirilmesi caiz mi?

Bedenle yapılan ibadetlerde vekalet geçerli olmayıp, ibadetin bizzat mükellefin kendisi tarafından yerine getirilmesi gerekir. Mesela, mükellef ne kadar hasta olursa olsun, onun yerine başkası namaz kılamaz. Bizzat mükellef, kendisine tanınan ruhsatlar çerçevesinde namazını kılar. Oruç da böyledir.

Mal ile yapılan ibadetlerde ise vekalet geçerlidir. Mesela bir kimse, zekat olarak hesaplayıp ayırdığı meblağı, ikinci bir kişi aracılığı ile fakirlere ulaştırabilir, malının zekatını hesaplayıp fakirlere vermek üzere başkasını vekil tayin edebilir.

Hem beden, hem mal ile yapılan bir ibadet olan hacda ise, bizzat mükellef tarafından yapılmasına engel meşru bir mazeret bulunması halinde vekalet geçerlidir. Mazeret bulunmadığı takdirde ise haccın vekalet yolu ile yapılması geçerli olmaz. Vekalet konusunda farz, vacip ve nafile hac arasında fark yoktur.

Yani bir kimse şartlar oluştuğu takdirde farz olan hac için vekil tayin edebileceği gibi, vacip veya nafile hac için de vekil tayin edebilir.

Günün Ayeti

“Ey iman edenler! Zorluklara ve sıkıntılara sabırla katlanın ve birbirinizle bu sabırda yarışın” (Âli İmrân: 3/200)

Günün Hadisi

 "Başlarınız kımıldadığı müddetçe rızık hususunda yeise düşmeyin. Zira insanı annesi kıpkızıl, üzerinde hiçbir şey olmadığı halde doğurur, sonra Allah onu her çeşit rızıkla rızıklandırır."

Günün Sözü

Hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır.

Yunus Emre

Günün Duası

Allah’ım İslam’a ve Müslümanlara yardım et. Zalimleri ve hainleri de mağlup et.

Bunları biliyor muyuz?

Lukata Nedir?

Yolda veya başka bir yerde bulunup da, sâhibi bilinmeyen mal.

Günün Nüktesi

Hidayete Vesile Olmak…

Sehl bin Sa’d şöyle anlatır: “Hz. Peygamber, Hayber gününde: “And olsun, ben şu bayrağı yarın bir kişiye vereceğim ki Allah onun eliyle Hayber’i fethedecektir. O, Allah ve Resulü’nü sever, Allah ve Resulü de onu sever.” diye buyurdu.

Halk, o gece sabaha kadar, bayrağın kime verileceğini, o kişinin kim olacağını müzakere edip durdular. Sabahleyin halk, Resulullah’ın yanına geldi. Herkes bayrağın kendisine verileceğini ümit ediyordu. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

– Ebu Talib’in oğlu Ali nerede? Dedi. Sahabe:

– Ey Allah’ın Resulü! Onun gözleri ağrıyor. Onun için buraya gelemedi, deyince, Hz. Peygamber birisini göndererek onu çağırdı. Hz. Ali geldi ve Hz. Peygamber, Hz. Ali’nin mübarek gözlerine elini sürdü. Ona dua etti. Hiç hasta olmamış gibi şifaya kavuştu. Hz. Peygamber bayrağı ona verdi. Hz. Ali:

– Ey Allah’ın Resulü! Onlar bizim gibi oluncaya kadar onlarla mücadele edeceğiz, savaşacağız, dedi. Hz. Peygamber de şöyle buyurdu:

 – Git! Onların sahasına girinceye kadar devam et. Sonra onları İslâm’a davet et. Onlara, İslâm’da, Allah’ın haklarının neler olduğunu haber ver. Allah’a yemin ederim ki eğer senin vasıtanla Allah bir kişiyi hidayete ulaştırırsa bu senin için dünya ve dünyanın içindekilerden daha hayırlıdır.

İnsan ve din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık