Sayfa Yükleniyor...
Boşanmanın dinen şakası olur mu?
İslam fıkhına göre, bazı değerlerin şakası olmaz. Nikah, boşama, ridde gibi. Nitekim Hazret-i Peygamber bir hadisi şeriflerinde mealen şöyle buyurmaktadır. "Üç şeyin ciddisi de ciddidir. Şakası da ciddidir. Nikah, talak ve dinden dönme.
Bu ve benzeri nassları dikkate alan İslam bilginleri şakayla da olsa nikahlanmak, boşanmak veya İslamdan dönmeyi söyleyen kimsenin üç durumu da geçerli olacağına karar vermişler. Buna göre kişi şaka ile de olsa hanımını boşarsa, boşanma geçerli olur. Öyleyse bu değerlerle asla şaka yapmamamız lazım.
Sigara içmemek hususunda yemin edip bu yeminini bozanın hükmü nedir?
Yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini yerine getirmelidir. Yeminin yerine getirilmemesi halinde, kefaret ödemesi gerekir.Yeminin kefareti ise, on fakiri doyurmak veya giydirmek ya da köle azat etmektir. Buna gücü yetmeyen kimse üç gün oruç tutar. Nitekim Allahu Teala yemin kefareti ile ilgili olarak Kuran-ı Kerimde mealen şöyle buyurmaktadır: Allah sizi kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı değil, fakat kalplerinizin kastettiği yeminlerden dolay sorumlu tutar. Yeminin kefareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on fakiri yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yemininizin kefareti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun.
Farz olan bir şeyi yapmamaya; ya da haram veya günah olan bir şeyi yapmaya yemin eden kişinin, bu yeminini yerine getirmesi gerekir. Çünkü bu yemin şekli yerine getirilmesi halinde Allaha karşı işlenmiş bir günah olur bu da dinen caiz değildir.
Buna göre kişi sigara içmemek için yemin etmiş ise bu yeminini yerine getirmeli ve içmemelidir. Ancak yemini tutamamış ise ve yemin ettiği halde yeminini bozmuş ise o zaman da kefaretini vermeli bir de Allaha tövbe etmelidir.
Muta nikahı dinen neden caiz değildir?
Muta nikahı, bir ücret karşılığında, belirli bir süre için nikahlanmaya denir. İslam dini, evliliğin devamlı olmak üzere kurulmasını öngörmüş ve akdin sıhhati için bunu şart koşmuştur. Aile, ancak dinen ve hukuken geçerli bir nikah ile oluşur. Bu itibarla, evden uzak olmak, yolculuğa çıkmak gibi çeşitli nedenlerle geçici veya belli bir zaman için kıyılan nikah batıldır.
Bu bağlamda, geçici nikahın ücret karşılığında yapılması anlamına gelen Muta nikahı İslam fıkıhçıları tarafından caiz görülmemiştir.
İslamın yayılmaya başladığı ilk dönemlerde caiz olan bu nikah Hz. Peygamberin yasaklaması ile haram kılınmıştır. Nitekim Hz. Peygamber Mekkenin fetih gününde bu yasağı şu hadisle duyurmuştur: Ey insanlar! Ben size kadınlarla muta nikahı ile evlenmenize izin vermiştim. Ancak Allah muta nikahı ile evlenmeyi kıyamet gününe kadar haram kılmıştır. Kimin yanında onlardan biri varsa serbest bıraksın...
Günümüzde daha çok İran'da kendine bir uygulama sahası bulan muta nikahı ehl-i sünnet fıkıhçıları tarafından caiz görülmezken, Şii fıkıhçılar tarafından caiz görülmüş.
Zaten İranda yaygın olması da bunun bir neticesidir. Öte yandan geçici nikah yani muta nikahı ile evlilik müessesesini, kadının onurunu, itibarını da zedelemekte olup, İslamın temel ilke ve amaçlarına da aykırıdır.
Ama ne yazık ki birçok konu gibi bu muta nikahı da kendine bir uygulama sahası bulmuş. İslam yasaklamış ama yapanlar hep var olmuştur. Tıpkı içkinin haram olup içilmesi gibi.
Çalışmak ibadet midir?
Çalışmak meşru bir işte olduğunda ve ibadetler ihmal edilmediğinde evet ibadettir. Yani çalışmanın ibadet olabilmesi için farzların yerine getirilmesi konusunda ihmal ve tembellik gösterilmemesi ve haramlardan kaçınılması şartına bağlıdır. Nitekim iki namaz vakti arasında kalan diğer saatlerin, vakit namazları kılındığı takdirde bir ibadet şekline geleceği ve iki namaz arasında işlenen günahların affedileceği verilen müjdeler arasındadır. Meselenin bir başka yönü de, farzlarını yerine getiren, haramdan kaçınan kimsenin ailesi için çalışmasının da ibadet olduğudur. Bir hadislerinde kişinin kendisi, ailesi, çocukları ve hizmetçisi için harcadığı paranın birer sadaka olacağını bildiren Peygamberimiz başka bir hadislerinde de bununla ilgili olarak şöyle buyurur:
Allah yolunda sarf ettiğin, bir kölenin hürriyetine kavuşturulması için harcadığın, fakire sadaka olarak verdiğin, bir de ailen için harcadığın paranın hepsi hayırlıdır. Fakat bunlar içinde ailen için sarf ettiğin paranın sevabı hepsinden daha çoktur.
Buna göre farz ibadetlerini yerine getiren, günahlardan uzak kalan kimsenin meşru yani helâlinden olan çalışması ibadet hükmüne geçer.
Günün Ayeti
İnananlar ancak, o kimselerdir ki kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerince sarf ederler.
Günün Hadisi
Mümin kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık bir üzüntü hatta bir ufak tasa isabet edecek olsa, Allah onun sebebiyle müminin günahından bir kısmını mağfiret buyurur.
Günün Sözü
Aile her türlü iyilik ve kötülüğün öğretildiği bir okuldur.
Wilhelm Stekel
Günün Duası
Allahım bugün herkese hayal ettiği hayırlı nasipleri ve amelleri nasip et.
Bunları biliyor muyuz?
Hades Nedir?
Bazı ibadet ve fiillerin yapılmasına engel olan hükmî kirliliğe hades denir. Abdestsizlik ve cünüplük hali hades olarak nitelendirilir. Namazın altı şartından (dışındaki farzları) birisi olan hadesten taharet tabiriyle, bu hükmî kirlilikten temizlenmek kastedilir.
Günün Nüktesi
Nice Zengine verilmeyene sahip olmak
Hz. İsa aleyhisselam, bir gün kırlarda dolaşırken, bir ağacın altında bir adamın kendinden geçmiş bir halde dua ettiğini görür. Yakınına geldiğinde, adamın ayaklarının tutmayan bir kötürüm olduğunu fark eder. Daha da yaklaştığında, buna ek olarak gözünün de görmediğini, vücudunda baras hastalığının bulunduğunu anlar. Ancak, adamcağız bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış mutluluktan uçacakmış gibi şöyle dua etmektedir: Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana şu ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun.
Hazreti İsa adama yaklaşıp sorar:
- Ayağın yürümüyor, gözün görmüyor; bedenin de sağlıklı görünmüyor. Buna rağmen çoğu zenginlere verilmeyen nimetlerin sana verildiğini düşünmekte, bunun için de büyük mutlulukla şükretmektesin. Nice zenginlere verilmediği halde sana verilen hangi nimettir?
Görmeyen gözleriyle sesin geldiği yana yönelen kötürüm adam şöyle cevap verir:
- Efendi! Allahu Teala bana öyle bir kalp vermiş ki, o kalple onu tanıyorum. Öyle de bir dil vermiş ki, o dille de ona şükredebiliyorum. Hâlbuki dünyanın serveti elinde olan nice zenginler var ki, kalbinde O'nu tanıma sevinci, dilinde de O'na şükretme mutluluğu yoktur. Ama gel gör ki, ayakları topal, gözleri kör, bedeninde hastalıklar bulunan bu kötürüm adama Rabbim, bu sevgiyi ihsan eylemiş. İşte bunu düşününce kendimi tutamıyor ve: Nice zenginlere vermediği nimeti bana veren Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun diye teşekkür etmekten kendimi alamıyorum.
Adama yaklaşan İsa aleyhisselam:
- Ver şu elini öyle ise! Diyerek elinden tutar ve eğilerek görmeyen gözlerini mesheder. Peygamber'in meshettiği gözler hemen açılır. Karşısındakinin İsa aleyhisselam olduğunu anlayınca heyecanlanan adam:
- Sen şu ölüleri dirilten, hastalara şifalar dağıtan mucizelerin sahibi Peygamber değil misin? der. Tebessüm eden İsa peygamber,
- Belli olmuyor mu? deyince,
- Gözlerimden belli oluyor da ayaklarımdan henüz belli değil. der. Tekrar tebessüm eden İsa aleyhisselam,
- Sen hele bir ayağa kalkmayı dene! Deyince, silkinen kötürüm adam dimdik ayağa kalkar. Hayretle ayakları üzerinde durabildiğini anlayınca söylediği ilk söz şu olur:
- Ey Allahın Nebisi, sendeki bu mucizeler de O'ndan değil mi? Öyle ise izin ver de geç kalmayayım. O'na şükredeyim diyerek hemen yere kapanır, başını secdeye koyar ve der ki:
- Rabbim! Seni tanıyan bir kalple, şükreden bir dil nimetinin şükrünü yapmaktan acizken, şimdi gören bir çift gözle, yürüyen iki de ayak lütfettin. Artık bilemiyorum bu eşsiz nimetler karşısında nasıl şükretmem gerekiyor?