2

İnsan ve din


  • Oluşturulma Tarihi : 16.08.2016 07:30
  • Güncelleme Tarihi :

Hacca giderken helallik almanın dini hükmü nedir?

Dinimiz, kul haklarına çok önem vermiş ve inananların bu haklara karşı duyarlı ve saygılı olmalarını emretmiştir. Ayrıca kul hakkı ihlalinde, hakkı ihlal edilen affetmedikçe, kimse tarafından affedilemeyeceği de belirtilmiştir. Veda hutbesinde Hz. Peygamber; “Ey insanlar, sizin kanlarınız, mallarınız, (ırzlarınız) kişilikleriniz rabbinize kavuşuncaya kadar birbirinize haramdır (dokunulmazdır).” (Buhârî, Hac, 132) buyurmuştur.

Bir hadisi şerifinde de Rasûlüllah şöyle buyurmuştur: “Kimin yanında kardeşine ait haksız alınmış bir hak varsa, o haksızlıktan dolayı hak sahibiyle helâlleşsin. Gerçek şu ki, kıyamette hiçbir altın ve hiçbir gümüş yoktur. Kardeşinin hakkı için kendi sevaplarından alınmadan evvel, dünyada onunla helalleşsin. Ahirette zalimin o hakkı karşılayacak sevapları bulunmazsa, kardeşinin günahlarından alınır da o zalimin üzerine atılır.” (Buhari, Rikâk, 48)

Buna göre hacca giden kişinin yolculuğa başlamazdan önce çevresindekilerle helalleşmesi, haccın adabındandır. Helalleşmeden hacca gitse; helalleşme haccın sıhhatinin şartlarından olmadığı için haccın geçerliliğine zararı olmaz. Ancak hac Allah’ın haklarını affettirir, lakin varsa ve helalleşememiş ise o kulun hakkı kalır. Onun için kişi hacca gideceği vakit dost, akraba ve arkadaşlarla helalleşmelidir.

Borcunu öderken kişi gönlünden alacaklıya bir hediye verse bir sakıncası var mı?

Borç alırken bir fazlalık şart koşulmadığı takdirde ödemede verilen fazlalığın bir sakıncası yoktur. Hatta Şafiî mezhebine göre böyle bir davranış sünnettir. Zira kişi bir iyilik yapmıştır siz de pazarlık ve şart olmadığı halde gönlünüzden gelmiş ve borç verene bir jest yapmış olduğunuzdan caizdir.Ancak borcu verirken başta böyle bir fazlalığı şart koşmak caiz değildir. Çünkü böyle bir fazlalık faiz olur faiz ise İslam’ın yasakladığı ve haram kabul ettiği büyük günahlardan bir günahtır.

Kur’an-ı Kerim dışındaki kitaplar değiştirilmiş mi?

Allah, tarih boyunca insanlara doğru yolu göstermek, onları dünya ve ahirette mutlu kılacak ilkeleri bildirmek, insanların akıllarıyla cevaplarını bulmaları imkansız bazı konularda onları aydınlatmak üzere Peygamberler göndermiştir.

Bu peygamberlerden bazılarına insanlara tebliğ edilmek üzere yol gösterici kitaplar indirilmiştir. Allah Teâlâ’nın Kitap göndermesi, sahifeler halinde başlamıştır. İlk sahifeler, ilk insan ve ilk peygamber Hazreti Adem’e gönderilmiştir. Peygamberlerin getirdiği esaslarla ve bu esasların ışığında insan aklının faaliyetleriyle uygarlık ilerledikçe, insanların hayat ve ilişkileri daha kompleks hale geldikçe Allâh Teâlâ da daha kapsamlı sahifeler ve kitaplar göndermiştir. İlahi kitaplar son kitap Kur’an-ı Kerim’le zirveye ulaşmış ve Kur’an-ı Kerim ilahi korumaya alınmıştır. Artık bundan sonra ilahi kitap gelmeyecek ve Kur’an-ı Kerim Kıyamete kadar insanlığın rehberi olacaktır. Tevrat Hz. Musa’ya, Zebur Hz. Davut’a, İncil ise Hz. İsa’ya indirilen büyük kitaplardır.

Müslüman, Allah tarafından peygamberlere indirilen kitapların hepsine inanır. Ancak bu kitaplardan, Allah’ın indirdiği gibi hiç bir harfi bile değişmeden günümüze kadar ulaşan yegane ilahi kitap, sadece Kur’an-ı Kerim’dir. Diğerleri ise ya tamamen kaybolmuş veya insanlar tarafından değiştirilmiş; böylece asli şekillerini kaybetmişlerdir. Bu yüzden bugün Kur’an-ı Kerim’in dışında elde mevcut bulunan diğer ilahi kitaplarda yer alan sözlerden hangilerinin Allah’a ait olduğu, hangilerinin ise insanlar tarafından bu kitaplara sokulduğunu ayırt etmek mümkün değildir.

Şunu da ifade edelim ki Kur’an-ı Kerim indirildikten sonra diğer ilahi kitaplara ihtiyaç kalmamıştır. Zira Kur’an-ı Kerim, diğer kitapların da ihtiva ettiği Allah’ın birliğine Peygamberlerine, kitaplarına, meleklerine, ahiret gününe iman; canın, malın, neslin, aklın ve dinin korunması gibi hak dinin temel esaslarını yeniden ve en mükemmel bir şekilde ortaya koymuş, daha önceki kitaplarda da yer alan gerçekleri tasdik etmiş, tahrif edilen hususların doğrusunu açıklamıştır.  Onun için her insanın Allah’ın bu son kitabına ve onun son peygamberi olan Hazreti Muhammed’e inanıp yolunda yürümesi gerekir.

Günün Ayeti

Allah sizi annelerinizin karnından bir şey bilmez halde çıkarmıştır. Belki şükredersiniz diye size kulak, göz ve kalp vermiştir.

Günün Hadisi

“Kim gasben başkasının arazisine bir karış haksız tecavüz ederse yedi kat yerin dibine kadar boynuna dolandırılarak cezalandırılır.”

Günün Duası

Allah’ım bu yeni günümüzü ve haftamızı bizim için hayırlara vesile kıl. İşimizi ve ibadetlerimizi bereketlendir.

Bunları biliyor muyuz?

Sahihayn Nedir?

Kur'ân-ı Kerim’den sonra, doğru oldukları, bütün İslâm âlimleri tarafından tasdîk edilmiş olan altı hadîs kitâbından Sahîh-i Buhârî ile Sahîh-i Müslim'in ikisine birden verilen isim demektir.

Günün Nüktesi

Şeytanın Pisliği…

Cüneyd-i Bağdadi’nin talebelerinden biri şeytanın vesvesesine kapılıp;

“Artık ben kemale geldim. Sohbete devam etmeme lüzum kalmadı.” deyip kendi başına bir yere çekildi.Benlik ve gururundan dolayı şeytani bir rüya gördü. Rüyasında, bağlık bahçelik içinde güzel nehirler ve çok lezzetli yemekler yediğini gördü. Bu rüyayı hakikat zannedip, kibri daha da arttı ve bu hâlini arkadaşlarına anlattı. Onlar da Cüneyd-i Bağdadi’ye arz ettiklerinde, Cüneyd-i Bağdâdî çok üzüldü ve anlatılan kimsenin yanına gitti. Baktı ki o kimseyi şeytan aldatmış, ona: “Seni bu gece Cennet’e götürürlerse, Cennet’e vardığında üç defa Lâ havle oku.” buyurdu.

Hakikaten o kimseyi rüyasında Cennet’e götürdüler. O kimse Cennet’e vardığında üç defa Lâ havle okudu. Gördüklerini ve kendisinde hâsıl olan şeytani hâllerin hepsini unuttu. Bir anda kendisinin pislik ve çöplük içerisinde olduğunu gördü. Uyandığında gördüklerini hatırladı ve içine düştüğü hatayı anladı. Çok pişman olup tövbe etti ve Cüneyd-i Bağdadi’nin elini öptü. Sohbetlere devam edip, talebeler arasındaki yerini aldı.

İnsan ve din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık