Sayfa Yükleniyor...
Yeşillik mezara fayda verir mi?
İslam dini yeşile çok büyük bir önem vermiştir. Hatta yeşilliği yani ağacı dikmek sünnettir. Nitekim sevgili Peygamberimiz: Kıyamet kopacak olsa ve elinizde bir dal varsa onu dikin demek sureti ile bu öneme dikkat çekmiştir. Aynı şekilde mezara yeşil ot dikmek de sünnettir. Öyle ki sevgili Peygamberimiz bir mezarın başında durmuş ve buradaki azap çekiyor dedikten sonra oraya yeşil bir dal dikmiştir. Bunun sebebini sorduklarında, Yeşil olan bu dal yüce Allah'ı andıkça bunun da azabı hafifler buyurmuştur.Dolayısıyla mezarlığa yeşillik, ağaç dikmenin bir sakıncası yoktur. Bilakis dinen uygulaması ve sünnettir.
Adetliyken abdest alınıp dua okunabilir mi?
Kadın adetliyken abdeste lüzum kalmadan dua ve istiğfar edebilir. Aynı zamanda tesbihat çekebilir, kelimeyi tevhidi söyleyebilir, Hz. Peygambere de salâvat getirebilir. Ama dilerse abdest alarak da bunları yapabilir. Hatta daha da güzel olur. Ancak böyle bir mecburiyet yoktur yani illaki abdest almasına gerek yoktur.Ancak kadın adetliyken namaz kılamaz, Kuran okuyamaz taşıyamaz, Kâbeyi tavaf edemez mazeretsiz camiye giremez.
Haram aylar hangi aylardır?
Allahu Teala Kuran-ı Kerimde Tövbe Suresinin 36.ve 37. ayetlerinde haram aylardan bahsetmektedir. Bu ayetleri yorumlayan İslam âlimleri haram aylar: Muharrem, Recep, Zilkade ve Zilhicce aylarıdır demişlerdir.
Haram aylar, hürmete lâyık aylar olduğundan bu ismi almışlardır. Cahiliye devrinde Araplar arasında iç savaşlar eksik olmazdı. Yalnız haram aylarda savaş yapılmazdı. Bu aylarda panayırlar kurulur, şiir yarışmaları yapılır; Yahudiler, Hıristiyanlar ve puta tapıcılar dinlerini yayarlardı. Eğer bu barış aylarında savaş olursa, yasak çiğnendiği için Ficâr savaşı denirdi.
Haram aylar, Arapların Hz. İbrahim'den beri kullandıkları, kameri aylardandır. Yani ayın hareketine göre düzenlenen takvimin aylarındandır. Hicret, İslâm tarihinde bir dönüm noktası olduğu için hicretin yapıldığı ay olan Muharrem ayı Hz. Ömer zamanında takvim başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Böylece hicretin yapıldığı yıl birinci yıl olmak üzere hicri kameri yıl ortaya çıkmıştır.
Kuran-ı Kerim, savaş ve yağmayla geçinen cahiliye toplumunun bu aylarda ateşkes ilan ettiklerini ve sonra da hileyle bu ayların yerlerini değiştirdiklerini anlatır, Samimiyetsizliklerinden bahseder. Kuran-ı Kerim bu aylardaki savaş yasağını kaldırmıştır.
Haram yoldan kazanılan para ne yapılmalıdır?
İslamiyet her zaman kişinin rızkını aramasını ve bu rızkı ararken de rızkı verenin rızasına uygun aramasını emretmektedir. Yani meşru çerçevede rızkını aramasını istemektedir. Durum bu olmakla beraber kul bazen çerçeveyi ihlal etmekte ve dinen hoş olmayan davranışların içine girmekte, haram bir işe girişebilmektedir. Dolayısıyla haram bir yolla rızkını temin etmektedir. Bu yolla kazanılan para haramdır. Böyle şeylerle uğraşmak da günahtır. Bununla beraber ortada böyle bir para varsa bu para hayır kurumlarına veya fakirlere, herhangi bir sevap beklemeden verilmelidir.
Günün Ayeti
Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökten yağmur indiren ve onunla size rızık olarak türlü meyveler çıkaran, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri emrinize veren, nehirleri de hizmetinize sunandır.
Günün Sözü
Olmadı diye sızlandığın duaya, gün gelir olmadı diye şükredersin.
(Sâdi Şirazi)
Günün Duası
Ya Rabb, benim hatalarımı, bilmeden yaptıklarımı, işimde aşırı gitmemi, ve Senin benden çok iyi bildiğin hallerimi mağfiret eyle. Allah'ım, benim latifeleşmelerimi, ciddiyet hallerimi, hatâen ve kasten yaptıklarımı ve bende olan her şeyimi mağfiret eyle!
Bunları Biliyor Muyuz?
İçtihat nedir?
Müçtehidin herhangi bir dini mesele hakkında bir hükme ulaşabilmek için belli tekniklere başvurarak bütün gücünü harcaması demektir. İctihadın kapısı geçmişte olduğu gibi günümüzde de kapasitesi olana açıktır.
Günün Nüktesi
Her Kab İçindekini Yansıtır
Nefsinin esiri olan kimseler, huzurun ne olduğunu ve nerede bulunduğunu bilmezler ve kıymetini de anlayamazlar. Sadi-i Şirazi hazretleri şöyle bir hikaye anlatır: Bir hükümdarın acemi bir kölesi vardı. Bir gün bu köle ile gemiye binmişti. Köle o zamana kadar hiç gemiye binmemiş ve deniz görmemişti. Gemi yolculuğunun birtakım sıkıntıları ve zorlukları vardı. Köle, gemi limandan ayrıldığı andan itibaren titremeye başladı. Ne yaptılarsa köleyi sakinleştiremediler. Gemide âlim bir kişi vardı. Hükümdara; (Müsaade ederseniz ben onu susturayım) dedi. Hükümdar da o zata izin verdi. O zat, köleyi denize attırdı. Köle birkaç kere suya battı, çıktı. Geminin bir tarafına can havliyle tutundu. Onu saçından tutup gemiye aldılar. Bu olaydan sonra köle, köşesinde sessiz ve sakin oturdu. Hükümdar âlimden bu işin hikmetini sordu. O da; (Köle suya girmeden evvel, gemideki selametin kadrini ve kıymetini bilmiyordu. İşte huzurla, saadet ve sıhhat de böyledir. Huzur içinde yaşayan, mesut olan, bir felakete uğramadıkça, o huzur ve saadetin kıymetini bilmez. İnsan hasta olmadıkça da, sağlığının kıymetini bilmez) dedi.