2

İnsan ve Din


  • Oluşturulma Tarihi : 11.12.2016 08:12
  • Güncelleme Tarihi :

Mevlid Kandili…

Dünyanın şahit olduğu en büyük ve en güzel hadiselerden birisi, Hz. Peygamberin yeryüzünü şereflendirmesidir.

Zira Sevgili Peygamberimiz, dünyaya gelmeden önce insanlık, değer ölçülerini yitirmiş, küfür ve şirk gönülleri karartmış, sosyal dengeler bozulmuş, ahlâkî değerler yozlaştırılmış, akrabalık bağları koparılmış, komşuluk hak ve hukuku unutulmuş, kadınlara ve kız çocuklarına insani muamele yapılmaz olmuştu. Güçlü zayıfı eziyor, emeğin hakkı verilmiyordu.

Kısaca, dünyada insanlığın en çok muhtaç olduğu can, mal, namus güvenliği kalmamıştı.

Milli Şairimiz Akif’in ifadesiyle cahiliye toplumunda: “Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta, dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi.”

Resulü Ekrem efendimiz, karanlık bir hal alan dünyayı teşrifi ile aydınlattı. Kutlu elçinin dünyaya gelişi ile insanlık için yepyeni bir gün doğmuş, karanlık devir kapanmış yerine aydınlık bir devir açılmıştı. Bir fazilet güneşi ve hidayet meşalesi olan Sevgili Peygamberimizin gönderilişi ile Allah’ın insanlara en büyük nimetlerinden birisi daha tecelli etmişti.

Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle, “âlemlere rahmet olarak gönderilen”1 bu yüce Peygamber; sapıklık, putperestlik ve hurafelerle kararan gönülleri, Kur’an’ın nuruyla aydınlatıyor; insanlığı yalnızca, Allah’a iman ve ibadet etmeye, hakka ve halka karşı, sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyordu.

Bununla birlikte akrabalık bağlarını korumayı, komşularla iyi geçinmeyi, kan dökmemeyi, zina yapmamayı, yalan söylememeyi, yetim malı yememeyi, iftira atmamayı, emanete ihanet etmemeyi öğütlüyordu. Peygamberimizin risaleti ile tevhid inancı tekrar canlanmış, cehalet ve zulüm sona ermiş, Allah ve kul hakkı tekrar hatırlanmış oldu.

Efendimiz, 23 yıllık Peygamberlik hayatı boyunca; şirkin yerine tevhidi, zulmün yerine adaleti, düşmanlık ve ayrılığın yerine kardeşlik ve dayanışmayı getiriyor; doğruluk, güvenilirlik, adalet, hoşgörü, nezaket ve cömertlik gibi üstün ahlâki davranışlarıyla insanlara bizzat örnek oluyordu.

Buna karşılık; kan davası, gasp, soygun, şiddet, intikam, kin, nefret, içki, kumar, faiz, yalan, gıybet gibi toplumun huzurunu bozan davranışlardan uzak kalmamız hususunda bizi uyarıyordu.

Hz. Peygamberi anmaktan maksat; güzel ahlâkını, eminliğini ve adaletini hatırlamak bunları hayatımızda uygulamaya gayret etmektir. Çünkü Allah’ın sevgisine, hoşnutluğuna ve bağışlamasına ermenin yolu, “güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen”2 peygamberine uymak ve onun ahlakıyla ahlaklanmaktan geçmektedir.

Bu bakımdan Hz. Peygamber’i anmak, O’nun getirdiği ilahi mesajı anlayıp örnek edinmek ve hayatımıza ışık tutan bir meşale yapabilmek çabası akla gelmelidir. Diğer bir ifade ile doğumunu vesile edinerek Hz. Peygamber’in, insanlığın huzur ve mutluluğu için yaptığı çağrıyı güncelleştirerek hayatımıza yansıtmalı, O’nun ahlakını ve yaşayışını davranışlarımızın temeli ve rehberi haline getirmeliyiz. Zira efendimiz hayatın her alanında bize örnek olan ve örnek alınması gereken bir rehberdir. Nitekim yüce Mevla Kur’an-ı Kerim’de bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: “Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resulü’nde güzel bir örnek vardır3

Bu vesile ile Mevlid Kandilinin bütün insanlığa sevgi, rahmet, huzur ve barış getirmesini, yüce Mevla’dan diliyorum.

________

1- Enbiya, 21/107.

2- Malik, el-Muvatta 2/904.

3- Ahzab, 33/21. 

Soru ve cevaplarla Hz. Peygamber

Hz. Peygamberin doğumunda ne gibi mucizeler meydana geldi?

Peygamberimiz doğduğunda bazı hadiseler yani mucizeler meydana geldi. Bunlardan bazılarını söyle sıralayabiliriz:

1-Hz. Peygamber, anadan sünnetli ve göbeği kesik olarak doğdu.

2-Peygamberimiz doğarken, çocukların yere düştükleri gibi düşmeyip ellerini, yere dayamış başını semaya kaldırmış olarak doğdu.

3-Peygamberimiz doğduğu zaman, bir yıldız doğmuş ve bilginler, bu yıldızın doğduğu gece, Ahmet doğmuştur dediler. Bir çok Yahudi bilgini Tevrat tan inceleme ile peygamberimizin bu gecede doğduğunu yakınlarına bildirmişlerdir.

 4-Peygamberimiz doğduğu gece Kisranın sarayından on dört şerefe yıkıldı.

 5-İranlıların, bin yıldan beri hiç sönmeden yanan ateşleri sönüverdi.

 6-Save Gölünün suyu çekildi. Sema ve Vadisini su bastı. 

Hz. Peygamber’in hayatını konu edinen Mevlid-i Şerif ilk ne zaman yazılmış?

Mevlid, Hazret-i Peygamber ve sahibiler döneminde yoktu. Mevlid okuma alışkanlığı Fatımiler döneminde Peygamberden 600 sene sonra Müslümanlar arasında yayılmaya başlamış, günümüze kadar da İslam dünyasında yaygınlık kazanarak gelmiştir.

Peygamberimizin doğumunu anlatan mevlit, önceleri Hz. Peygamberin doğum yıldönümünü kutlamak maksadıyla okunurdu. Daha sonra kadir, miraç, regaip gecelerinde veya sünnet ve evlenme... gibi olaylar vesilesiyle yapılmaya başlanmış ve toplumumuzda önemli bir manevi kültür oluşturulmuş oldu.

Mevlid peygamber döneminde yoktu, dolayısıyla mevlid okuma bid'attır demek yanlış bir fikirdir. Çünkü bid'at Hazret-i Peygamber döneminde olmayan din mahiyetli bir hususun sonradan dine sokulması olarak tarif edilmekte. Oysa mevlidi bid'at saymak için bunu farz veya vacip görmedikçe, mevlidi hoş ve güzel bir gelenek olarak kabul ettiğimiz sürece bid'at kabul etmek tamamen yanlıştır.

Aynı şekilde,'mevlid okunacağına onun yerine Kur'an okunsa daha iyidir' demek de yersizdir. Çünkü Kur'an-ı Kerim okumak her zaman faziletlidir ve sevabı vardır. Aynı zamanda hiç bir kitap onun yerini tutmaz.

Ama olay sadece sevap meselesi değildir. Mevlid Müslümanlar için toplumsal coşkunun, peygamber sevgisinin ve ona bağlılığının üst düzeyde edebi ve estetik olarak hissedilmesi, yaşanması ve dışa vurulması demektir. Kur'an okumakla mevlid okumayı birbiriyle mukayese etmek veya birini diğerine alternatif göstermek yerine ikisini ayrı ayrı ve her birini kendi yeri ve amacı doğrultusunda değerlendirmek ve yaşatmak daha doğru olur

Hz. Peygamber’in Livâ-i Hamd sancağı nedir?

Hz. Peygamber’in bayrağı ve sancağı anlamına gelen bir kavramdır. Hadislerdeki açıklamalara bakılırsa Allah'a manevi anlamda yakın olma mertebesini elde eden insanlar için, Livâü'l-hamd, şefaati kübra makamıdır.

Zira Hz. Peygamber'e inanan ve onun sünnetini eksiksiz yerine getirenler, kıyamet gününde bu bayrağın altında toplanacaklardır. Çünkü Allah kıyamet gününde Hz. Peygamber’i şefaat edecek bir makama ulaştıracaktır.

Şefaat ya Rasulallah cümlesinin anlamı nedir?

Bu cümlenin anlamı bana da şefaat et ey Allah’ın Resulu demektir. Hz. Peygamber’in, Allah indinde ahiret gününde şefaatçi kılınacağı kesindir. Aynı şekilde Müslümanların günahlarından bir kısmının da onun hatırına ve onun talebi üzerine Allah tarafından bağışlanacaktır. Tabi Allah kime şefaat etmesine izin verirse Hz. Peygamber ona şefaat edecektir. Buna göre bir müminin bunu arzulaması ve bunun için “Ah! Keşke bana da şefaat etsen ya Rasulallah!” anlamında “şefaat ya Rasulallah!” diye seslenmesi ve bu temennisini sesli olarak dile getirmesi caizdir.

Nitekim biz gündelik namazlarımızda Tahiyyatı okurken, “Selam sana ey Nebi!” diyoruz. Bununla temennimizi, arzumuzu ve tahassürümüzü dile getiriyoruz. Bu anlamda “şefaat ya Rasulallah” demekte de bir sakınca yoktur. Bilakis güzel bir söz ve temennidir 

Hz. Peygamber’i rüyada görmek mümkün mü?

Elbette Sevgili Peygamberimizi rüyada görmek mümkündür. Hz. Peygamberi rüyada görmek kişinin iman üzerinde öleceğine işaret eder. Zira şeytanın rüyada peygamberimizin şeklinde kimseye görünemeyeceği efendimizin hadislerinde sabittir.

Nitekim sevgili peygamberimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır. "Beni rüyada gören, gerçekten beni görmüştür, çünkü şeytan benim suretime(şeklime) giremez."

Peygamber efendimizi rüyada görebilmek için onu  bol bol düşünmek, yatarken de abdestli uyumak tavsiye edilmiştir.

Hz. Peygamber’in doğumu ilk defa ne zaman kutlandı?

İlk mevlid merasimi, Hicri 604 yılında, Selahaddin Eyyubî'nin eniştesi ve Erbil atabeği olan Melik Muzafferuddun Gökbörü tarafından tertiplenmiştir. Uzun hazırlıklarla düzenlenen merasimler, bütün halkı kapsayan bir şekilde düzenlenirdi. Muzafferuddin, çevre bölgelerden fakıh, sûfi, vaiz ve diğer alimleri Erbil'e çağırır ve kutlamalar tertip ederdi.

Mevlid merasimleri  daha sonra, değişikliğe uğrayarak, Mekke'de de mevlid merasimleri  tertiplenmeye başlanmıştır. Mekke ve Medine'den sonra mevlid merasimleri, İslam coğrafyasının her tarafında birbirinden farklı şekillerde tertiplenmeye başlanmış ve bu bugüne kadar sürekliliğini korumuştur.

Hz. Peygamber’in ahlaki özellikleri nelerdi?

Dinî ve ahlakî hayatımızın en büyük örnek şahsiyeti, hiç şüphe yok ki, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir. Alemlere rahmet olarak gönderilen son peygamber, Hz. Muhammed’in örnek hayatı incelendiğinde; O’nun muhteşem özellikleri, açıkça görülür.

Allah Rasûlü, kimsenin ayıbını yüzüne vurmaz, hoşlanmadığı ve yanlış gördüğü bir davranış olursa o davranışı yapanların kim olduğunu belirtmeden ve kimseyi kırmadan, yanlışları düzeltir; kimsenin sözünü kesmez, konuşması bitinceye kadar dinler, kimsenin gizli hallerini araştırmaz, kendini ilgilendirmeyen konularla meşgul olmazdı. Allah’a hürmetsizlik yapılmadıkça, kendisine karşı yapılan kötülükleri bağışlar, eline fırsat geçse de intikam almayı düşünmezdi. Zengin-fakir, efendi-köle, büyük-küçük ayrımı yapmadan insanları eşit tutardı.

Hz. Peygamber cömertti. İkram etmeyi çok severdi. Eline geçen hemen her şeyi muhtaçlara dağıtır, kimseyi eli boş çevirmezdi. Bütün işlerini tam bir düzen ve intizam içinde yapar, vaktini boşa geçirmezdi.

Dürüstlükten ayrılmazdı. Verdiği sözü tutardı. Şakayla da olsa, asla yalan söylemezdi. Henüz Peygamber olmadan “güvenilen kişi” unvanını kazanmıştı. Bunun içindir ki, Allah’u Teala Kur’an-ı Kerim’de mealen; “Sizin için, Allah’ın Rasulü, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için, güzel bir örnektir” buyurur. 

Bunun yanında; Allah Teala Kur’an-ı Kerimin’de mealen Peygamberimizin “En üstün ahlâk üzere bulunduğunu”, “Allah’ın rahmetinin eseri olarak ümmetine yumuşak ve merhametle davrandığını” bildirmiş ve “Ey Muhammed! Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik” buyurmuştur.

Sevgili Peygamberimiz de ahlak ile ilgili olarak “Sizin en hayırlınız, ahlâken en güzel olanınızdır.”, “Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyurmuştur. 

Günün Ayeti

Biz seni ancak alemlere rahmet vesilesi olarak gönderdik.

Günün Hadisi

Ben ahlak güzelliklerini tamamlamak için gönderildim. 

Günün Duası

Allah’ım: bizi, ailemizi ve ümmeti İslam’ı Hz. Peygamberin şefaatine nail eyle.

Günün sözü

Hz. Muhammed’i sevmeyenler onu yeterince tanımayanlardır.

Gibson

Bunları Biliyor muyuz?

Yılda kaç kandil vardır?

İslam’da yılda beş kandil vardır.

Mevlid Kandili: Peygamberimizin dünyaya geldiği gecedir.

Regaib Kandili: Hz. Amine'nin Peygamberimize hamile olduğunu anladığı gecedir.

Mirac Kandili: Peygamberimizin, Bir mucize olarak göklere ve daha nice alemlere seyahat ettiği gecedir.

Berat Kandili: Kur’an-ı Kerim'in levh-i mahfuzdan sema-i dünyaya indirildiği, insanların bir senelik hayat ve rızıklarının gözden geçirildiği, Müslümanların af ve lütuflara nail olduğu gecedir.

Kadir Gecesi: Kur’an-ı Kerim'in dünya semasından Peygamberimize indirilmeye başladığı gecedir. 

Günün Nüktesi

Rahmet etmeyene rahmet edilmez…

Ebu Hureyre dedi ki: Resulullah’ın huzurunda bulunuyorduk. Rasulullah torunları Hasan ile Hüseyini öperek seviyordu. Allah Resulünün bu sevgisini gören Uyeyne adındaki sahabe: “Ya Resulullah, benim on çocuğum var. Ben şimdiye kadar onların hiçbirini asla öpmedim” dedi.

 Allah Resulü, bu sözü duyunca sinirlendi, öyle ki çehresinin rengi değişti ve: “Merhamet etmeyene, rahmet edilmez.” Eğer Allah rahmeti kalbinden almışsa, benim sana yapacak bir şeyim yoktur; kim, küçüklerimize rahmet etmez, büyüklerimizi de saymazsa, o bizden değildir” buyurdu.

 Mehmet Akif Ersoy’un dilinden kutlu doğumun tasviri

On dört asır evvel, yine böyle bir geceydi,

Kumdan ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi!

Lâkin, o ne hüsrandı ki; hissetmedi gözler,

Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi;

Bir kerre, zuhur ettiği çöl en sapa yerdi;

Bir kerre de mâmûre-i dünya, o zamanlar,

Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.

Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;

Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!

Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zeminin,

Salgındı, bütün şark’ı yıkan tefrika derdi.

Derken büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz,

Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!

Bir nefhada insanlığı kurtardı o mâsum,

Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi!

Aczin ki ezilmekti bütün hakkı, verildi;

Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi!

Âlemlere rahmetti evet şer-i mübîni,

Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi.

Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;

Medyun ona cemiyeti, medyun ona ferdi.

Medyundur o Mâsuma bütün bir beşeriyyet...

Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.

 

İnsan ve Din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık