2

İnsan ve Din


  • Oluşturulma Tarihi : 12.12.2016 08:33
  • Güncelleme Tarihi :

Gelin, kocasının ana babasıyla aynı yerde kalmaya, onlara bakmaya (hukuken) mecbur değildir. Ama (diyaneten) hizmet etmesi tavsiye edilir. Lakin hizmet etmeye zorlanamaz.

Ancak beyinin mutluluk ve huzuru hanımın da mutluluk ve huzuru olacağından bir kadının mümkün olduğu kadarıyla beyinin ana babasına hizmette kusur etmemesi gerekir. Böylece ailenin mutluluğunu, huzurunu sağlamaya katkıda bulunmuş olur.  Çünkü hiçbir evlat ana babasını ihmal edemez. Muhtaç oldukları zaman onların hizmetine koşmaktan geri duramaz dinen bu onun bir görevidir.

Hanım hukuki hakkını kullanıp da kayınvalide ve kayınpederine hizmetten uzak kalabilir. Ama bu da kocasının mutsuzluğuna sebep olup aile içinde sevgi azalmasına vesile teşkil edecektir belki de ailenin çöküşüne yahut da anne ve babanın rızasından ayrılmaya onların bedduasını almaya kadar götürecektir. Kaldı ki bu hizmetler de yabancıya değil; ana baba makamına kaim olan kayınvalide ile kayınbabaya yapılmaktadır. Öz ana baba olmasa da ana baba yerine geçenlerdir bunlar. Hukuken böyle bir görev olmasa da ahlaken hizmette ve saygıda kusur edilmemesi gerekir.

Yolculuğa çıkarken kazaya kalmaması için namazı vaktinden önce kılmak caiz mi?

Namaz günün belli vakitlerinde yerine getirilmesi gereken bir ibadettir. Bu farz ibadetin yerine getirilmesi için belli şartlar ve erkanlar söz konusudur.Bu şart ve erkanlar yerine getirilmeden kılınan namaz geçerli olmaz.

Namaz vakti de bu şartlardan bir şarttır. Dolayısıyla bir namaz vakti girmeden (öğlen namazı gibi) onu eda etmek geçerli değildir. Kılınansa dahi kulun üzerindeki farzıyeti düşürmez. Onun için vakti girmeden bir namazı yolculuğa çıkmak gibi bir sebep de olsa kılmak doğru ve geçerli değildir. Şayet vakit girmeden kılınmışsa vakit girdikten sonra yeniden kaza etmek gerekir.

Baba hayatta iken malını başkalarına bağışlayabilir ya da vasiyet edebilir mi?

Bir insan malının üçte birini ister mirasçılarına isterse mirasçısı olmayan başka kişilere bağışlayabilir veya vasiyet edebilir. Yalnız mirasçılarından bazılarına yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesi, diğer mirasçıların iznine tabidir. Çünkü Allah Resulü bir hadis-i şeriflerinde “Varise vasiyet yoktur. Allah her hak sahibine hakkını vermiştir” buyurmuştur.

Bu hadisten hareketle Hanefi fukahası varise yapılan vasiyetin yerine getirilmesini, sair varislerin iznine bağlamıştır. Fakat kişi hayatta iken varisine veya başkalarına malının üçte birini de, hepsini de bağışlayabilir. Öte yandan Allah Resulü, malının hepsini Allah yolunda infak etmek için kendinden izin isteyen Sa'd b. Ebi Vakkas'a, “Madem istiyorsun üçte biri yeter hatta o bile çok. Vereseni zengin bırakman, insanlara el-avuç açıp dilenen dilenciler olarak bırakmandan daha hayırlıdır” demiştir.

Bebeğin sakat doğacağı kesinse aldırmak günah mı?

Anne hamilelikte ve doğum esnasında hayati tehlikeye girecekse kürtaj olabilir, çocuk sakat ve hasta diye kürtaj yapılması caiz değildir. Bu şekildeki bir muamele insan hayatına karsı islenmiş bir cinayettir ve haramdır. Sakat olanların da yasama hakki vardır, bunu Allah vermiştir. Dünya imtihan dünyasıdır. Yarın insanın ne hale geleceğini kimse bilemez.

Günün Ayeti

 Allah’ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için birçok deliller vardır.

Günün Hadisi

Müslüman geçimi güzel olan kişidir.

Günün Sözü

Yemine gerek görmeyecek kadar sözlerine sadık ol.

(Dale Carnegıe)

Günün Duası

Ya rabbi, insanları sevebilmeyi, varlıkları koruyabilmeyi, kullarının haklarına riayet edebilmeyi bana nasip et.

Bunları biliyor muyuz?

Fetva nedir?

Fıkhî bir meselenin dinî-hukukî hükmünü açıklama, fakih bir kimsenin, sorulan fıkhî bir meseleye yazılı veya sözlü olarak verdiği cevap, ortaya koyduğu hüküm demektir.

Günün Nüktesi

Allah Demek…

Fakir bir genç, padişahın kızına aşık olmuş. Bu ümitsiz sevdasını gidip meşhur dervişine anlatarak yardım dilemiş. Derviş: “Evlâdım, şehrin girişinde tam yol ağzında otur, kim ne derse desin sadece ‘Allah’ diye cevap ver” demiş.

Fakir genç, denileni yapmış. Günlerce, aylarca şehrin girişinde başka hiçbir kelime konuşmadan “Allah” demiş. Derviş, yiyeceğini, içeceğini her gün getiriyormuş. Zamanla “Allah” diyen genç halk arasında meşhur olmaya başlamış. Nihayet bir gün padişah da genci merak etmiş. Dervişten, genç hakkında bilgi istemiş.

Derviş, gencin devrin büyüklerinden olduğunu söylemiş. Padişah, kalkıp genci ziyarete gitmiş. Derdin ne? Ne istersin?” demiş ise de, genç,  “Allah” sözünden başka tek kelime konuşmamış.

Derviş akşam gencin yanına gelmiş. “Padişah sana “Kızımı vereyim” diyene kadar, sen ondan sakın ola ki bir istekte bulunma!” diye tembihte bulunmuş.

Nihayet bir gün padişah gelip: “Ne istiyorsun, istiyorsan seni kızımla evlendireyim.” deyince, Genç, dervişin şaşkın bakışları altında “Yok” demiş. “Artık onu da istemiyorum.

Ben başka birisinin hatırı için Allah dedim, Allah devrin padişahını ayağıma getirip, benim gibi miskin bir gence kendi kızını teklif ettirdi.

Eğer onun hatırı için Allah deseydim kim bilir ne olurdu?

Ben bundan böyle O’ndan başkasını anmıyor, ondan başkasını istemiyorum.”

İnsan ve Din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık