Sayfa Yükleniyor...
Oruç ibadeti yerine getirilmediğinde kişinin imanı zarar görür mü?
Ehl-i Sünnet inancına göre, amel imandan cüz değildir. Bu itibarla, dinden olduğu kesinlikle bilinen hükümlerin aslını inkar etmemek şartı ile bir kimsenin dinî hükümlere riayet etmemesi onu din sınırları dışına çıkarmaz. Yani kâfir yapmaz. Ancak dinin emir ve yasaklarına uymayan bu kişi günahkâr olur. İşlediği günahtan dolayı tövbe etmez veya Allah Teala da affetmezse ahirette cezasını çeker.
Fakat şunu da unutmayalım ki taviz tavizi doğurur misali kişi günah işleye işleye artık günahlara aldırmaz hale gelir. Öyle bir seviyeye gelir ki Allah muhafaza onun için iman olmuş olmamış pek bir anlam ifade etmez. Nitekim sevgili Peygamberimiz bir hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmaktadır. Kul bir günah işlediği zaman bu işlediği günahtan dolayı kalbine siyah bir leke düşer tövbe derde bundan dolayı pişman olup rucü ederse kalbindeki bu siyah leke silinir gider. Şayet tövbe etmese bu siyah leke zamanla işlenen günahlardan dolayı kalbin her tarafına sirayet eder o zaman da kalp kararır ve katılaşır.
Binaenaleyh oruç ibadeti farz olan ibadetlerden biridir. Yerine getirildiğinde sevap kazandırır. Ancak ihmal edildiğinde ise günaha sebep olur. Oruç ibadetinin farziyeti inkar edilmediği sürece de kişiyi imandan etmez. Lakin imana zarar vermiyor diye de Müslümanın bu ibadeti ihmal etmesi doğru değildir.
Oruçluyken tavla veya okey oynayan kimsenin orucuna bir zarar gelir mi?
Tavla, okey veya kağıt oynamak dinen yasaklandığı ve kumar kabul edildiği için haramdır. Dolayısıyla Müslüman kimse ister parasına, ister çayına, isterse zaman geçirmeye olsun kumar oynayamaz oynadığında haram işlemiş olur. Ancak kağıt, tavla, okey tarzı oyunlar yasak ve haram olmakla beraber orucu bozmaz. Zira orucu bozanlar arasında manevi şeyler yoktur. Yeme, içme, cinsel ilişki gibi maddi hususlar orucu bozar. Buna göre oruçluyken tavla, okey, kağıt oynayan kimse oynadığı oyun haram olmakla beraber orucunu bozmaz ancak sevabında eksiltme yapar.
Ev almak için biriktirilen paranın zekâta var mıdır?
Aslî ihtiyaçlar; ev, ev eşyası, giyecek, ulaşım ve yiyecek gibi hayatın güvenli ve sağlıklı bir şekilde devamı için gerekli olan şeylerdir. Bu ihtiyaçları temin etmek için biriktirilen paralarla onları karşılamak üzere sözlü ya da yazılı herhangi bir taahhüde girilmişse o takdirde bu paralardan zekât vermek gerekmez. Çünkü sözlü ya da yazılı taahhüde girildiğinde bu para, artık temel ihtiyaç için harcanmış demektir.
Yani kişi ev almak için bir kişi ile anlaşmışsa ya da kaporasını vermiş ise artık o para ile ev alınmıştır. Dolayısıyla buna zekat gerekmez. Ancak böyle bir taahhüde bağlanmamış paranın, nisap miktarına ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi halinde, zekâtının verilmesi gerekir.
Günün Ayeti
Allahın nimetini sayalım derseniz sayamazsınız. Böyle iken yine insan çok zalim, çok nankördür.
Günün Hadisi
Kim bir kardeşini, bir günah sebebi ile ayıplarsa, o günahı işlemedikçe o kimse ölmez.
Günün Sözü
Dünyanın en büyük ve en güzel fabrikası insan bedenidir.
Günün Duası
Ey Allahım bana cennet yolunu kolaylaştır ve beni cehennem yolundan uzaklaştır.
Bunları biliyor muyuz?
Ahdü Mîsâk Nedir?
Allahın, Hz. Âdemi yaratınca, kıyamete kadar bütün zürriyetini zerreler hâlinde onun belinden çıkarıp; Ben sizin Rabbiniz değil miyim? diye buyurup, onların da; Evet, sen Rabbimizsin diye verdikleri cevabı ifade eden söz demektir.
Günün Nüktesi
Deniz Köpüğü Kadar Günah
Bir gün başta Ebu Zer olmak üzere Muhacirlerin fakirleri Peygamberimize gelerek şöyle dediler:
Ya Resulallah! Varlık sahipleri yüksek dereceleri ve daimi nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar. Ancak onlar sadaka veriyor biz veremiyoruz, onlar köle azâd ediyor, biz edemiyoruz.
Peygamberimiz onlara şu müjdeyi verdi:
Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz; meğerki sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. Her namazdan sonra otuz üç kere Sübhânallah, otuz üç kere Elhamdülillah, otuz üç kere Allahu ekber derseniz tamamı doksan dokuz eder; yüzün tamamında da Lâilâhe illallâh vahdehûlâ şerîke leh, lehül- mülkü velehül- hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadîr derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa bağışlanır.
Müslim, Mesacid, 146