İnsan ve Din


  • Oluşturulma Tarihi : 23.06.2017 07:13
  • Güncelleme Tarihi :
İnsan ve Din yazının resmi

Ramazanda Kazandıklarımızı Sürdürelim…

Dini hayatımızda çok önemli bir yeri olan, orucuyla, namazlarıyla, zekat ve sadakasıyla ibadet ve rahmet ayı Ramazan-ı Şerifi geride bırakmak üzereyiz.

Bu mübarek ayda, gücümüz yettiğince oruçlarımızı tutmaya, dini görevlerimizi yerine getirmeye, namazlarımızı kılmaya çalıştık. Bunun yanında fakirleri gözetmeye ve düşkünlere yardım elimizi uzatmaya gayret ettik.

Kur’an okuduk ve dinledik. Dinimizin güzelliklerini gönlümüze yerleştirmeye ve İslam’ın ruhuna uygun bir hayat yaşamaya çalıştık. Allah’a karşı kulluk görevlerimizi yerine getirmenin ve nefsânî arzularımıza gem vurarak, manevî bir zafer kazanmış bulunmaktayız.

Mü’min ibadetlerle, Allah’a karşı tam bir teslimiyet içinde, iyi bir kul, örnek bir insan olma imkanını elde eder. Ramazan ayı bu ibadet yoğunluğuyla, Müslüman’ın tüm kötülüklerden ve hatalı davranışlardan arınıp güzellikler ve iyiliklerle donatılmasına imkan tanıyan mübarek bir zaman dilimidir.

Ramazan ayında kazandığımız güzel hasletlerin ve yerine getirmeye çalıştığımız ibadetlerin Ramazan’dan sonra da devam ettirilmesi gerekir. Zira nafile de olsa ibadette esas olan devamlılıktır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz “Allah’ın en çok sevdiği ibadet az da olsa devamlı olanıdır”[1] buyurmaktadır. Bu bakımdan bu ayda yerine getirmeye özen gösterdiğimiz ibadetlerimizi ve kazandığımız güzel hasletleri Ramazan’dan sonra da devam ettirmeye çalışmalıyız.

Ramazan’da oruç sayesinde sabrı, paylaşmayı ve başkalarını da düşünmeyi öğrendik. Eş dost ve akrabalarımızla iftar sofralarında buluşarak birlik ve beraberlikle akrabalık bağlarını güçlendirdik. Kimsesizlere şefkat ve merhamet kanatlarımızı gerdik. Fakir ve muhtaç insanların ihtiyaçlarını gücümüz nispetinde karşılamaya çalıştık.

Camilerimiz cemaatle kılınan namazlarla ayrı bir canlılık kazandı. Kubbelerimizde, tekbirler, dualar ve Kur’an tilavetleri yankılandı. Fert ve toplum olarak elde ettiğimiz bu güzellik ve kazanımları, hayatımızın her anını kuşatacak şekilde devam ettirmeliyiz.

Zira kulluk, süreklilik, devamlılık ister. Kullukta kesinti, tatil, izin, ara verme, istirahat gibi dünyevi işlerde görülen kavramlar yoktur.

Öyle ki yüce Mevla Kur’an-ı Kerim’de, “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbi’ne ibadet et” buyurmaktadır. O halde her Müslüman düşen görev Allah’ın bu ayetine ve emrine uygun olarak ibadetleri dini görev ve sorumlulukları ramazandan sonra da sürdürmek, ibadet ve hayırları yılın tamamına yaymaktır.

SORU VE CEVAPLAR

Öldükten sonra hangi hususlar kişinin amel defterini tekrar açtırır?

Kur’an-ı Kerim’de “ Her canlının ölümü tadacağı” buyrulmaktadır. Hz. Peygamber de bu ahiret yolculuğunda insanın peşinden üç şey “mal, evlat, amel”in mezara gittiğini mal ve evladın geri geldiğini, geriye sadece insan amelinin kendisi ile mezara gireceğini söyler.

Ayrıca ahiret günü ameli kötü olan birçok kimse, Allah’tan muttaki kul olmaları için kendilerini tekrar dünyaya göndermesini istemektedir. Ama bu istekleri olumlu cevap bulamayacağından herkes bu dünyada yaptığı ile karşı karşıya kalacaktır.

Kişi ahiret gününde kendi yaptığı ile karşı karşıya kalmakla beraber amel defteri de kapanır. Yani kendisinin bu deftere olumlu ya da olumsuz bir şey yazdırması söz konusu değildir. Ama dolaylı yoldan amel defterine bir şeyler yazdırması söz konusu olabilir. Hz. Peygamber bunu veciz bir sözünde şöyle ifade etmektedir:

“Kişi öldüğünde ameli kesilir, amel defteri kapanır. Ancak arkasında hayırlı evlat, onunla amel edilen ilim ve sadakai cariye bırakan kimsenin amel defteri kapanmaz.”

Yani hayırlı evlat babasının, anasının arkasından hayır-hasenat, Kur’an okuma, okutma, topluma yararlı bir birey... gibi güzel işlerle uğraştıkça babasının ve anasının amel defterine bunlar yazılır. Baba hayattayken insanların faydasına olan ilmi öğrettiği için insanlar o ilimden faydalandıkları sürece amel defterine sevap yazılır.

İnsan hayattayken Sadaka-i Cariyeye vesile olmuş ya da (yol, çeşme, cami, okul...) yaptırmışsa buradan insanlar yararlandıkça o ölenin hanesine hayır hasenat yazılır.

Özetle insan öldüğü zaman amel defteri kapanır ama saydığımız bu üç unsur o defteri tekrar açtırır. Hepimiz bu üç unsuru arkamızda bırakma gayreti içinde olmalıyız.

Hz. Peygamber zamanında kabir ziyareti yapılıyor muydu?

Hz. Peygamberin mezarlıkları ziyaret ettiği ve bu ziyaretlerinde de ölülere selam verdiği dini kaynaklarımızda vardır. Efendimizin ayrıca mezarlıklarda şu duayı okuduğu kaynaklarda vardır: “Ey Mü’minler yurdu, siz bizden önce gittiniz. İnşallah biz de size ulaşacağız.”

Sevgili Peygamberimiz bu sözü ile hem ölülere dua etmiş hem de yaşayanları ölüm konusunda uyarmıştır.

Aynı şekilde Hz. Peygamber Bedir’de ölenlere seslendiğinde, seni duyuyorlar mı ey Allah’ın resulü, diye soran Hz. Ömer’e “Onlar beni senden daha iyi duyuyorlar” diye cevap vermiştir.

Bütün bunlardan anlıyoruz ki Hz. Peygamber döneminde kabir ziyareti vardı. Bunun yanında ölüler ziyaret edildiği vakit, kendilerine selam verildiğinde, dua ve Kur’an okunduğunda bizi duyarlar ama cevap veremezler.

Erkeklerle kadınlar yan yana namaz kıldığında bu namaz geçerli olur mu?

İster cuma, ister bayram, ister cenaze namazı, isterse başka bir namaz olsun, kadınlar erkeklerle birlikte namaz kıldıkları takdirde, erkeklerin arkasında ayrı ve uygun bir yerde namaza durmaları gerekir. Nitekim Hazreti Peygamber, namaz saflarını önce erkekler, sonra erkek çocuklar en arkada da kadınlar olmak üzere düzenlemiş; “Namazda erkek saflarının en faziletlisi en önde olanı, fazileti en az olanı ise en arkada bulunanıdır. Kadın saflarının en faziletlisi ise en arkada kalanı, en az faziletlisi ise en önde olanıdır.” buyurmuştur.

Tabii bu şekildeki uygulama, kadınların ikinci sınıf konuma indirgenmesi anlamında olmayıp, herkesin anlayabileceği tabii, fıtri bir takım sebepler yüzünden, hem kadınların hem de erkek cemaatin daha fazla huşu ve sükûn içerisinde namaz kılabilmeleri içindir. Buna göre kadınların erkeklerle aynı safta namaz kılmaları uygun değildir.

Günün Ayeti

“Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”

Günün Hadisi

“Allah’ın en çok sevdiği ibadet az da olsa devamlı olanıdır.”

Günün Sözü

Taşı delen suyun hızlılığı değil sürekliliğidir.

Günün Duası

Allah’ım bizi ibadetleri kabul edilen ve bayrama erişebilen kullardan eyle.

Ramazan Kavramları

Zarurat-ı Diniyye Nedir?

Hz. Peygamberin Allah’tan alıp tebliğ ettiği ve haber verdiği kesin olarak belli olan dinî esaslara, hükümlere ve haberlere denir.

Günün Nüktesi

Allah’ın Kulunu Sevmesi…

Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

Allah bir kulu sevdiği zaman Cebrâil’e:

“Allah filanı seviyor, onu sen de sev!” diye emreder.

Cebrâil de o kulu sever, sonra gök halkına:

– Allah filanı gerçekten seviyor; onu siz de seviniz! diye hitâbeder.

Göktekiler de o kimseyi severler.

Sonra da yeryüzündekilerin gönlünde o kimseye karşı bir sevgi uyanır.

Allah Teâlâ bir kula buğzettiği zaman da Cebrâil’e:

– “Ben, filanı sevmiyorum, onu sen de sevme!” diye emreder. Cebrâil de onu sevmez. Sonra Cebrâil gök halkına:

– Allah filan kişiyi sevmiyor, onu siz de sevmeyin, der. Göktekiler de o kimseyi sevmezler. Sonra da yeryüzündekilerde o kimseye karşı bir kin ve nefret uyanır.

Buhârî, Bedü’l-halk 6

Ramazan Manileri

İşte geldi gidiyor
Mutlu günler bitiyor
Onbir ayın sultanı
Bize vedâ ediyor.

 

Oruç tutmak izzettir

Bilene bir lezzettir

Onbir ayın sultanı

Mü’minlere rahmettir.

İnsan ve Din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık