İnsan ve Din


  • Oluşturulma Tarihi : 29.06.2017 06:09
  • Güncelleme Tarihi :
İnsan ve Din yazının resmi

Ölü doğan bebeğe isim koymak gerekir mi?

Çocuk doğarken canlı doğmuşsa, yani bağırmış yahut hareket etmiş, canlı doğduğuna kanaat getirilmişse, bu çocuk cenaze işlemleri açısından tıpkı büyük insan gibi muamele görür. Canlı olarak doğduktan hemen sonra da vefat etse, ismi konulur, cenazesi yıkanır, bir beze sarılır, namazı kılınır ve sonra defnedilir. Yeter ki canlı doğduğuna kanaat getirilsin.

Lakin doğan çocuk canlılık işareti göstermemişse, ağlamamış, aksırmamış, esnememiş, ölü olarak doğduğuna kanaat getirilmişse; yine bir isim verilir, yıkanır, beze sarılır, ama namazı kılınmadan defnedilir. Ölü olarak doğması, sadece namazdan mahrum bırakır, diğer hususlar aynen icra edilir.

Bu durumdaki çocuklara böyle bir işlemin yapılması insanlığa gösterilen saygının bir ifadesidir. Öyle ki ölenin insan oluşu, onu böyle bir hizmete layık kılar. Çünkü insan küçük de olsa mükerrem, hürmete layık bir varlıktır.

Çalıştığımız elbisesi ile namaz kılmada bir sakınca var mı?

Namazın şartlarından birisi de necasetten temizlenmektir. Namaz kılacak kişinin elbisesinde, bedeninde ve namaz kılacağı yerde, kan, idrar, şarap, dışkı... gibi namaza engel necasetler bulunmamalıdır. Tesettüre uymak ve temiz olmak şartı ile iş elbisesi ve pijama ile namaz kılınabilir. Bu itibarla, işin cinsine göre iş elbisesinde bulunan madeni yağlar, pas ve benzeri kirler namazın sıhhatine engel değildir. Ancak kişi, camiye veya mescide gidecekse temiz elbise giymesi Kur’an’ın emridir.

Örf, adet ve medeniyet gereği olarak camiye veya cemaate giden kimsenin en güzel elbiselerini giymesi cemaate saygının bir gereğidir. Gerek evde, gerek diğer yerlerde tek başına da olsa namazların temiz ve güzel bir kıyafetle kılınması, şüphesiz daha iyidir.

Ameliyatla bazı uzuvların şeklini değiştirmek caiz mi?

İslam dini, insanın yaratılıştan var olan güzelliklerini daha belirli hale getiren, takı takma, saçları tarama, meşru ölçüde süslenme, güzel giyinme... gibi davranışları mubah kılmıştır. Ancak, fıtraten yani yaratılıştan verilmiş özellik ve şekillerin değiştirilmesini yasaklamıştır. Nitekim Rasulüllah Efendimiz, süslenmek maksadıyla vücutlarına dövme yapan veya yaptıranlara, dişlerini yontarak seyrekleştiren ve şeklini değiştirenlere lanet etmiştir.

Buna göre, Allah’ın yarattığı şekli beğenmeyerek, ameliyatla bazı uzuvların şekillerini değiştirmek, tabii güzelliğin fevkinde güzellik aramak dinen caiz değildir. Kur’an-ı Kerim, şeytanın “Şüphesiz onlara emredeceğim de Allah’ın yaratılışını değiştirecekler” (Nisa, 119) dediğini naklederek, bu tür davranışları şeytani işler olarak nitelemektedir.

Kur’an-ı Kerim’in Özellikleri nelerdir?

Kur’an-ı Kerim, alemlere rahmet vesilesi olarak gönderilen son peygamber Hz. Muhammed’e Allah tarafından gönderilen kutsal son hak ve evrensel kitaptır. Kur’an-ı Kerim’i diğer ilahi kitaplardan ayıran birçok özellikler vardır.

Bu özellikleri başlıca şunlardır:

1- Kur’an-ı Kerim peygamberimize indiği gibi hiç bir değişikliğe uğramadan bize kadar gelmiştir. Kıyamete kadar da bozulmadan devam edecektir. Öteki kutsal kitaplardan bazıları tamamen kaybolmuş, bazıları da birçok değişikliklere uğrayarak bozulmuş ve hiçbiri Allah’tan gönderildiği gibi muhafaza edilememiştir.

Allah’u Teala, Kur’an-ı Kerim’i koruyacağını kimsenin Kur’an-ı Kerimi tahrif edemeyeceğini ve buna gücü yetmeyeceğini bu ayeti kerime ile bizlere bildirmiştir.

“Kur’an-ı sana Biz indirdik, onun koruyucusu da Biziz”. (Hicr suresi, 9)

Gerçekten de Allah, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i günümüze kadar korudu, kıyamete kadar da koruyacaktır.

2-Kur’an-ı Kerim toplu olarak değil, zamana ve olaylara göre ayetler ve sureler halinde parça parça inmiştir. Bu durum, onun kolayca ezberlenmesini ve anlaşılmasını sağlamıştır.

3- Kur’an-ı Kerim, son ilahi kitaptır. Ondan sonra başka kitap gelmeyecektir. Kur’an’ın hükümleri kıyamete kadar geçerli olacak değişmeyecektir. Önceki kitaplar ise belirli bir zaman için gönderilmişti.

4- Kur’an-ı Kerim, bütün insanlığa gönderilen bir kitaptır. Her asrın ihtiyaçlarını karşılayacak hakikat ve hikmetlerle doludur.

GÜNÜN AYETİ

Sevdiğiniz şeylerden sarf etmedikçe iyiliğe erişemezsiniz. Her ne sarf ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.

GÜNÜN DUASI

Allah’ım, bana hakkı hak olarak göster, ona tabi olanlardan kıl. Batılı da batıl olarak göster, ondan uzaklaştır.

GÜNÜN HADİSİ

Bir adam, nefsinin hoşuna giden bir takım elbise içinde saçları da yapılmış olarak giderken yürüme sırasında kibre düşmüştü ki, birden yere battı. Kıyamet kopuncaya kadar orada zorlukla batmaya devam edecek.

(Müslim, Libas 49)

GÜNÜN SÖZÜ

Yaşlanarak değil yaşayarak tecrübe kazanılır, zaman insanları değil armutları olgunlaştırır.

Peyami Safa

GÜNÜN NÜKTESİ

Dertsiz gömleği

Adamın biri çok zenginmiş. Bir gün gözleri rahatsızlanmış ve görmez olmuş. Başlamış çare aramaya. Kime gittiyse çare bulamamış. Gel zaman git zaman birisi demiş ki senin çaren var. Fakat dertsiz birisini bulup gömleğini gözlerine sürersen gözlerin açılır demiş. Adam dertsiz birini bulmak için yollara düşmüş. Şu beldede var demişler ve tarif edilen kişiyi bulmuş. Sormuş:

Arkadaş senin derdin var mı?

Adam başlamış anlatmaya.

Arkadaş senin derdin benimkinden daha çok demiş.

Demişler falan beldede var. Gitmiş yine tarif edilen yeri bulmuş.

Arkadaş senin derdin var mı? Dinlemiş adamı.

Oooo arkadaş senin derdin benimkinden daha fazla demiş.

Yıllar sonra demişler ki, filan dağda bir çoban var hiç derdi yok. Elinde baston düşmüş yollara, patika yollardan düşe kalka çobanın yanına varmış. Selam faslından sonra demiş ki:

Arkadaş senin derdin var mı?

Çoban; arkadaş benim hiç derdim yok.

Adam sevinçten ne yapacağını şaşırmış. Elhamdülillah nihayet buldum demiş.

Arkadaş senin gömleğine gözümü sürersem gözlerim açılacak demiş.

Çoban; arkadaş bende çok sevindim ama benim gömleğim yok demiş.

İnsan ve Din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık