2

İnsan ve Din


  • Oluşturulma Tarihi : 05.07.2017 06:35
  • Güncelleme Tarihi :

Zemzemin Tarihçesi

Ünlü hadisçi Buhari eserinde Hz. İbrahim’in, oğlu İsmail ile eşi Hacer’i Mekke’ye getirip yerleştirmesi olayını anlatırken Zemzem kuyusuna ve suyuna da temas ederek İbn Abbâs’tan -özetle- şunları nakletmektedir: Hacer, Hz. İbrahim’den olma oğlu İsmail’i emzirmekte iken kocası onları Mekke’ye getirdi. Bu tarihte Mekke şehri ve oraya yerleşmiş insanlar, yiyecek ve içecek yoktu. İbrahim yanlarına bir miktar su ve yiyecek bırakarak oradan ayrıldı.

Hz. Hacer kendilerini bırakıp giden kocasına birkaç kere “İnsanların ve yaşamak için gerekli şeylerin bulunmadığı bir yere bizi nasıl bırakıp gidiyorsun?” diye sorup, bunu Allah’ın emri ile yaptığı cevabını alınca “Öyleyse o bizi zayi etmez” demiş. Hz. İbrahim’de onları Allah’a emanet etmişti. Bir müddet sonra Hacer’in yiyeceği ve içeceği bitti. Susuzluktan halsiz bir hale düştü. Haliyle sütü de kesildi. Çocuğu İsmail açlıktan kıvranmaya başladı. Onun acı halini görmeye dayanamayan annesi Hacer, yanından uzaklaştı. Yanındaki Safâ tepesine çıktı. Belki çevrede birini görürüm diye etrafına baktı. Ondan sonra Merve tepesine geçti. İki tepe arasında yedi defa gidip geldi. İki tepenin arasındaki çukur yeri koşarak geçiyordu. Hz. Peygamber onun bu hatırası üzerine “İnsanlar bu sebeple Safâ ve Merve arasında koşmaktadırlar” diye buyurmaktadır.

Hz. Hacer, çocuğunun halini görmek için döndüğünde, bir ses duydu. “Ey ses sahibi, sesini duyurdun! Eğer sen bize yardım etme kudretine sahip isen, bize yardım et!” diye dua etti. Ondan sonra Zemzem kuyusunun yerinde bir meleği gördü. Meleğin olduğu yerden su göründü. Hacer hemen suyu havuz gibi yaptı. Ondan hem içti hem de kırbasına doldurdu. Su alındıkça, yerinden kaynamaya devam etti. Hz. Peygamber bu hususta şöyle buyurmaktadır:

Allah İsmail’in annesi Hacer’e rahmet etsin! O, Zemzem’i kendi haline bıraksaydı, suyun etrafına kum gerip havuz havuz yapmasıydı, muhakkak zemzem akar ve bir ırmak olarak devam ederdi” (Buharî, Şirb,10; Enbiya, 9).

Hacer bu sudan içmeye devam etti. Bu su onun hem susuzluğunu hem de açlığını gideriyordu. Çocuğuna da süt emzirip bakıyordu. Hz. İbrahim’ın duası, Hacer’in teslimiyeti ve henüz küçük bir bebek olan İsmail’in hatırı için, Allah Zemzem’i böyle ortaya çıkardı.

Fakat sonradan Cürhüm kabilesinin Allah’a isyanı dolayısıyla, Allah Huzâa kabilesini onlara musallat etti. Huzâalılar, Cürhüm kabilesini oradan çıkardı. Kabe ve Mekke’nin idâresi Cürhüm kabilesinden Huzâa kabilesine geçti. Allah’ın emir ve yasakları orada yaşanmaz oldu; halk, İlâhî emirleri dinlemedi. O sıralarda Zemzem suyu kurudu. Yeri bile kaybolup bilinmez bir hale geldi. Zemzem’in yeri, Hz. Peygamberin dedesi Abdulmuttalib zamanına kadar insanlardan gizli kaldı.

Rivâyetlere göre, Allah Hz. Peygamberin dedesi Abdulmuttalib’e rüyasında Zemzem kuyusunu, şimdiki bulunduğu yerde kazmasını işaret etti. Abdulmuttalib de, bu rüya üzerine kuyuyu kazıp Zemzem suyunu çıkarınca, hem Mekke halkı, hem de gelen hacılar ondan su içtiler.

İslâm dinine göre suyu ayakta içmek mekruhtur, oturarak içmek sünnettir. Fakat İbn Abbas’tan nakledildiğine göre, Hz. Peygamber Zemzem suyunu ayakta içmiştir. Buda şunu gösteriyor ki zemzemi ayakta içmek sünnettir.

Bütün bu rivayetlerden anlaşıldığı gibi, Zemzem suyu, İslâm dinine göre mukaddes olarak kabul edilen bir sudur. Açlığını gidermek için içen kişinin açlığını, susuzluğunu gidermek için içenin susuzluğunu giderir ve şifa niyetiyle içene de şifa sunar. Dünyanın her yerinden hac ve umre için Mekke’ye giden mü’minler, memleketine Zemzem suyundan götürmekte ve yakınlarına ikram etmektedirler.

Zemzemin fazileti hakkında peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Yeryüzü üzerindeki suların en hayırlısı zemzem suyudur onda taamların özü maddi manevi hastalıklara şifa vardır.”

Her müminin bu güzel sudan içmesi duası ile

Ölenin arkasından ağlamak caiz mi?

Ölen kişinin arkasından ağlanabilir dinen bunda hiçbir sakınca yoktur. Nitekim Hz. Peygamber de oğlu İbrahim ölünce ağlamış, yine can çekişmekte olan kızının oğlu kendisine arz edilince, gözlerinden yaşlar boşanmıştır. Sebebi sorulunca da “Bu Allâh’ın rahmetidir, onu kullarının kalplerine koymuştur. Allâh ancak merhametli olan kullarına merhamet eder.” Buyurmuştur. (Buhari, “Cenaiz” 44.) Ölünün arkasından ağlamak caiz olmakla beraber yüksek sesle ağlamak, bağırıp çağırmak, isyan içeren sözler sarf etmek caiz değildir.

İşitmeyen ve dilsiz olan kimse nasıl namaz kılar?

Sağır ve dilsizler, ibadetlerle mükellef olma açısından diğer Müslümanlar gibidirler. Dolayısıyla namaz kılmakla, oruç tutmakla ve diğer ibadetlerle yükümlüdürler. Namazın farzlarından olan iftitah tekbiri ve kıraatin normalde telaffuz edilmesi gerekir. Ancak sağır ve dilsizlerin, tekbir ve kıraati kalplerinden geçirmeleri yeterlidir.

Adak para olarak mı yoksa hayvan keserek mi yerine getirilmeli?

Adak, kişinin bir ibadeti yapacağına dair Allâh’a söz vererek üzerine borç kılması anlamına geldiğinden, bu borçtan kurtulması için adağını yerine getirmesi gerekir. Bundan dolayı kurban keseceğine dair adakta bulanan kişi, ancak kurban kesmek suretiyle adağını yerine getirmiş olur. Para vereceğini söyleyen kimse de para vermekle adağını yerine getirmiş olur. Bu itibarla adak kurbanı kesmeyi adayan kimse, fakirlere para vermek ya da ayni yardımda bulunmakla bu adağı yerine getirmiş olamaz.

Sâlâ ne için verilir?

Salâ; Cemâati bayram veya Cuma namazına çağırmak ya da bazı yerlerde kılınacak cenaze namazını haber vermek amacıyla camilerde okunan Hz. Peygambere selam ve övgüdür. Ölüm haberinin çeşitli yollarla duyurulması sünnettir. Bu bakımdan, minareden cenaze salası okunması ve arkasından da ölen kişinin adının ve memleketinin söylenmesinde dinen bir sakınca bulunmamaktadır.

GÜNÜN AYETİ

Mallarını Allah yolunda sarfedenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah’ın lütfü geniştir, O her şeyi bilendir.

GÜNÜN DUASI

“Allah’ım! Bu günde cennet kapılarını yüzüme aç cehennem kapılarını yüzüme kapat.

İnsan ve Din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık