Sayfa Yükleniyor...
Anne babamızın her istediğini yapmak zorunda mıyız?
İslam, ana-baba hakkını çok önemser ve kutsal kabul eder. Öyle ki İslamda cennetin bir yolu da anne babanın rızasından geçtiği kabul edilmektedir.
İslam, evlada anne ve babasına karşı hürmetkâr ve aynı zamanda hizmetkâr olmasını emretmektedir. Nitekim yüce kitabımız Kuran-ı Kerimde Mealen bu konuda: Anne ve babana of bile demeyeceksin buyrulmaktadır. Onun için evlat daima anne ve babasının emrinde ve hizmetinde olması gerekir.
Şu kadar var ki, anne ve babasına yaptığı hürmet ve hizmet, İslami durumuna zarar vermeyecek şekilde olmalıdır. Yani ihtiyaçlarını dinî esasları ihlal etmeden karşılayacak.
Nitekim Hz. Peygamber döneminde birçok sahabenin ana-babaları ilk günlerde İslamı kabul etmemiş, hatta İslâmın zıddı bir putperestlikte kalmışlardı. Bunlar da evlatlarına baskı yapıyor, İslamı terk etmelerini istiyorlardı.
Gelen vahiyle, ana-babanın İslama aykırı isteklerine uymamak gerektiği emredildi, ama anne ve babaları bütünüyle de terk etmemek gerektiği bildirildi. İslam dini, bizden mümkün olduğu kadarıyla anne babanın hizmetlerinde bulunmayı, dinî ölçülere zıt düşen isteklerine uymadan gönüllerini almaya gayret etmeyi istemektedir.
Buna göre her çocuk anne ve babasına bakmak, emir ve isteklerini yerine getirmek zorundadır. Ama istekleri İslam dininin esas ve emirleri ile çatıştığı anda onların bu isteğini yerine getirmeyecektir. Faraza anne ve baba İslamdan ayrıl veya namaz kılma diyorsa evlat bu isteklere boyun eğmeyecektir. Eğmek zorunda da değildir. Eğmesi durumunda ise günahkar olur.
Müslüman kimse günahından dolayı cehennemde sonsuza kadar kalır mı?
İmanın esaslarına inanan kişi Müslümandır. Müslümanın da günahı ne kadar çok olursa olsun Allah onu affetmese, şefaat edecek olanlar da şefaat etmese bu Müslüman günahından dolayı cehenneme gider.
Ancak günahlarının cezasını çektikten sonra illaki cennete girer. Çünkü hiçbir Müslüman sonsuza kadar cehennemde kalmaz. Cehennemde ebediyen olarak kalacak olanlar inanmayan, şirk koşan, kafir olan kimselerdir.
Muska kullanmak dinen caiz midir?
Muska; hastalık, göz değmesi, afetten korunmak veya kurtulmak için yazılan ve insanların üzerlerine astıkları bir materyaldir. Korkudan, nazardan korunmak, bazı hastalıklardan şifa bulmak için dua etmek Kuran-ı Kerimden ayetler okumak, caizdir. Ayet ve dua gibi metinlerin bir şeye yazılıp, insanların bedenlerine asılması veya iliştirilmesinde de dinen bir sakınca yoktur.
Muska taşımak ya da evde, arabada, iş yerinde bulundurmak caiz olmakla beraber bunu bir rant ya da istismar haline getirmek dinen doğru değildir.
Günün Ayeti
Kullarım sana beni soracak olursa, (bilsinler ki) ben, şüphesiz onlara çok yakınım. Bana dua edenin duasını kabul ederim. (Bakara 186)
Günün Hadisi
Allah rahmeti yüz parça halinde yarattı. Doksan dokuzunu bıraktı. Yeryüzüne sadece bir parçasını indirdi. İşte bu bir parça rahmet iledir ki bütün varlıklar birbirine acımaktadır. At, (hayvan) yavrusuna basmamak endişesiyle ayağını bu sayede kaldırır.
(Buhâri, Edeb, 19)
Günün Sözü
Menfaat sandalye gibidir, ayağının altına alırsan yükselirsin, basının üstüne alırsan ezilirsin.
Cenap Şahabettin
Günün Duası
Ya Rab, bugün bana insanların yüzünü güldürmeyi, gönüllerini almayı, senin rızanı kazanmayı nasip et.
Bunları biliyor muyuz?
Hurâfe Nedir?
Akla ve ilme aykırı olan ve hiçbir temeli bulunmayan batıl inançlar ve uygulamalardır.
Günün Nüktesi
Küçük Bir Çamur Denizi Sulandırmaz
Sultan Ahmedle Aziz Mahmud Hüdayi birbirlerini o kadar sever sayarlar, birbirlerine o kadar bağlıdırlar ki, bu sevgi saygı ve bağlılıktan kaynaklanan birçok olay ilgili kitaplarda yer almıştır.
Sultan Ahmed, Şeyhi Aziz Mahmuda bir hediye sunmak istiyordu Mürşidinin kendisinden bu hediyeyi kabul etmesi onu çok mutlu edecekti Sultan Ahmed bir gün kendine uygun gördüğü bir hediyeyi Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerine gönderdi. Ama Şeyh Hazretleri kabul etmedi. Şüphesiz bu kabul etmeyiş, sultana karşı bir tavır anlamına gelmiyordu. Gerçek din büyüklerinden çoğu prensip olarak hediye kabul etmezdi. Bu, büyük insanların dünya malına hangi gözle baktıklarını, başkaları için ulaşılmaz sayılan şeylerin nazarlarında hiçbir değer taşımadığını ifade etmenin bir yoluydu.
Sultan Ahmed şeyhi Hüdayinin kabul etmediği hediyeyi yine bu devrin maneviyat ulularından Abdülmecit Sivasiye gönderdi. Sivasi kabul etti. Kendisine, padişahın aynı hediyeyi Aziz Mahmud Hüdayie sunduğu ama kabul etmediği de hatırlatıldı. Sivasi Hazretleri gerçek büyüklere yakışır bir tutum ortaya koydu: Hüdayi Hazretleri bir karga değildir ki leşi kabul etsin. Dedi Aziz Mahmud Hüdayiye de Sizin kabul etmediğiniz hediyeyi Şeyh Sivasî kabul etti dediler. Onun tepkisi de şöyle oldu: Onun için hiç bir sakıncası yoktur. Çünkü o öyle büyük bir umman (okyanus) dur ki bir parçacık çamurun kendini bulandırmayacağını bilir.