Kabirde nasıl bir yaşam vardır?
Kabir hayatı efendimizin ifadesi ile Ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur. Dolayısıyla kabir hayatında da bir yaşam söz konudur. Bu kabir hayatındaki hayat da biraz insanın bu dünyadaki yaşantısıyla ilintilidir.
Aynı şekilde insanın kabirde birtakım sorulara muhatap olacağı ve dünyadaki ameline göre azap veya mükafat göreceği bir gerçektir.
Buna işaret eden birçok ayet-i kerime ve bunu anlatan birçok hadis-i şerif vardır. Bu konuda müstakil kitaplar da yazılmıştır. Sevgili peygamberimiz bir hadisi şerifinde kabir hayatını şöyle tasvir etmektedir: Kabir, ya cehennem çukurlarından bir çukurdur, ya da cennet bahçelerinden bir bahçedir.
Bundan anlaşıldığı ve başka hadis-i şeriflerde de dendiği gibi kabir, mümin için açılacak, genişletilecek ve gülistan olacaktır. Özellikle Allah yolunda şehit olanlara kabirde soru sorulmayacak ve kişinin yaptığı iyi ameller orada yardımına koşacaktır.
Kabirde azap görecek olan müminin gördüğü kabir azabı hatalarının kefareti olacak ve mahşere giderken yükü hafiflemiş olarak gidecektir.
Müminlerin bu konunun önemini kavramaları gerekir. Allah Resulü Efendimiz, Lezzetleri parça parça eden (ölümü ve kabri) çok anın. Kabirden daha korkunç bir manzara görmedim buyurur. Bu kişinin kendine gelmesinin ve kendini yenilemesinin yollarından biridir.
Sonuç olarak İslam inancında kabir inancı haktır. Kişiler de dünyadaki yaşantılarına göre mezarda bir mükafat veya azap görürler.
Öfke ile yapılan yemin için kefaret gerekir mi?
Yemin, bir işi yapmak veya yapmamak hususunda ileri sürülen bir iddiayı kuvvetlendirmek için Allahın isim veya sıfatlarından birisini şahit tutarak verilen sözdür. Bu yeminin geçerli olması için yemin eden kişinin bir takım şartları vardır. Aklı başında olmak, mükellef olmak, ikrah altında olmamak, Allahın adını zikrederek söz vermek gibi.
Bu anlamda şartların da var olması ile birlikte yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini yerine getirmelidir. Yeminin yerine getirilmemesi halinde, kefaret ödemesi gerekir.
Yeminin kefareti ise, on fakiri doyurmak veya giydirmek ya da köle azat etmektir. Buna gücü yetmeyen kimse üç gün oruç tutar. Nitekim Allahu Teala yemin kefareti ile ilgili olarak Kuran-ı Kerimde mealen şöyle buyurmaktadır: Allah sizi kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı değil, fakat kalplerinizin kastettiği yeminlerden dolay sorumlu tutar. Yeminin kefareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on fakiri yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yemininizin kefareti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun.
Farz olan bir şeyi yapmamaya; ya da haram veya günah olan bir şeyi yapmaya yemin eden kişinin, bu yeminini yerine getirmesi gerekir. Çünkü bu yemin şekli yerine getirilmesi halinde Allaha karşı işlenmiş bir günah olur bu da dinen caiz değildir.
Yemin eden kimse, yemini ederken aklı başındaysa ama sinirli hali ile yemin etmişse ve ne dediğini hatırlıyor ve biliyorsa o yeminin kefareti vardır. Ancak ne söylediğini hatırlamayacak düzeyde bir sinirle söylemişse yani cinnet hali ile söylemişse bunun kefareti yoktur.
Günün Ayeti
Kıyamet günü için dürüst teraziler koyarız; hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmez; bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir koruz. Hesap gören olarak da Biz yeteriz.
Enbiya 47
Günün Hadisi
İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar.
Günün Sözü
Deniz gibi mal kazan, fakat sen üzerinde gemi ol. Mevlana
Günün Duası
Allahım bugün dinime, ülkeme, milletime ve de aileme faydalı bir iş yapmayı nasip et.
Bunları biliyor muyuz?
Hadis-i Mürsel Nedir?
Sahabe-i kiramın ismi söylenmeyip, Tabiinden birinin, doğruca Resûl-i ekrem buyurdu ki dediği hadis-i şeriflerdir.
Günün Nüktesi
Beş Şey sorulmadan
Muaz b. Cebelden nakledildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Kıyamet gününde, bir kul şu dört şeyden sorguya çekilmeden bir tarafa adım atamaz: Ömrünü nerede tükettiğini, gençliğini nerede eskittiğini, malını nereden kazanıp nerede harcadığını ve öğrendiği ilmiyle neler yaptığını.
Tirmizi, Kıyamet, 1.