İnsan ve Din


  • Oluşturulma Tarihi : 26.10.2017 06:21
  • Güncelleme Tarihi :
İnsan ve Din yazının resmi

Mirasçıya mal vasiyet edilse bu vasiyet geçerli olur mu?

Vefat edenin vasiyet ettiği para veya mal, bıraktığı terekenin, yani geride bıraktığı servetin üçte birini geçmiyorsa (çünkü vefat eden kimse ancak mirasının 1/3 ünü vasiyet etme hakkı vardır.) vasiyet ettiği malını mirasçılar vermek zorundadırlar. Ama üçte birini geçiyorsa üçte birinden fazla olan kısma engel olabilirler. Mesela vefat edenin bıraktığı miras 300 milyar olsun. Bundan 100 milyar hayır kurumuna verilmesi vasiyet edilmiş ise, bu 100 milyar üçte birini geçmediği için vasiyet edilen kişi veya kuruma verilmek zorundadır.

Tabi bu vasiyet mirasçı olmayanlar için geçerlidir. Çünkü İslam fıkhına göre ölünün mirasından miras alacak kimseye aynı zamanda vasiyet etmek caiz değildir. Edilse bile vasiyet geçersizdir.

Kur’an’da Allah ile ilgili kullanılan çoğul ifadeler ne anlama gelmektedir?

Kur’an-ı Kerim’de Allah Teala bazen, kendisiyle ilgili olarak “biz” ifadesini kullanması, O’nun azamet ve şanının yüceliğine işaret eder. Hemen bütün dillerde saygı ve yücelik ifadesi olarak bu tür ifade biçimine başvurulmaktadır.

Kur'an'da, Allah’ın zat ve sıfatlarından bahseden ayetlerde genellikle tekil zamir, fiillerinden bahsedilirken ise bazen tekil, bazen de çoğul zamir kullanılmıştır. Nitekim “Sizi Biz yarattık” (Vakıa, 56/57), “Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık” (Kaf, 50/6), “Andolsun, insanı Biz yarattık” (Kaf 50/16), “Allah gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yarattı. Gökten de yağmur indirip, orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik” (Lokman 31/10), “Biz geceyi ve gündüzü (kudretimizi gösteren) iki alamet yaptık” (İsra 17/12) gibi, fiilleriyle ilgili ayetlerde, hem tekil, hem de çoğul zamir kullanılmıştır.

Allah, kendi zatı ve uluhiyeti ile ilgili şu ayetlerde ise, tekil zamir kullanılmıştır: “Şüphe yok ki Ben, rabbinim senin.” (Ta-ha 20/12), “Şüphe yok ki Ben, Allah'ım, Benden başka hiçbir ilah yoktur. O halde bana ibadet et.” (Ta-ha 20/14), “O, kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah'tır.”

Kur’an-ı Kerimi dokunmadan abdestsiz okumak caiz mi?

Abdest başlı başına amaç olan bir ibadet değildir. Belli ibadetleri yerine getirmeyi mubah kılan, kulun bu ibadetlere manen ve ruhen hazırlanmasına ve bu ibadetlerden azami verim elde etmesine yardımcı olan vasıta bir ibadettir. Abdestsiz olan kimsenin Kabe’yi tavaf etmesi, Kur’an’a dokunması, onu elle tutması caiz görülmez.

Abdestsiz kimsenin Kur’an’a bakarak ya da ezberden Kur’an okuması caiz görülmüştür. Ancak müminin Kur’an okurken abdestli olması, hatta hayatının her safhasında abdestli olması hem Kur’an’ın bereketinden istifade etmesi, hem de maddeten ve ruhen kötülüklerden arınıp, yapmış olduğu güzel amellerden azami ölçüde verim elde etmesi açısından önemlidir.

Aynı şekilde televizyonda ya da bilgisayarda Kur’an okuyan programları takip eden kimse, takip ettiği yerleri sessizce tekrarlıyorsa, Kur’an okumuş gibi olur bunun için de abdestli olması gerekmez. Çünkü Kur’an-ı Kerime dokunmamış olmaktadır.

Günün Ayeti

Rabbinin ayetleriyle kendisine öğüt verilip de, sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kim olabilir?

Günün Hadis-i

Allah bir kuluna hayır murad etti mi onun cezasını tacil edip dünyada verir.

Günün Sözü

Yalan öyle zehirli bir oktur ki, hedefini değil atanı yaralar. 
Arap atasözü

Günün Duası

Allah’ım kalbimde kine, nefrete, kıskançlığa ve cimriliğe yer verme

Bunları biliyor muyuz?

Dirayet Tefsiri nedir?

Kur'an ayetlerini, ayetler ve hadislerle tefsir etmekle yetinmeyip dil, edebiyat, din ve çeşitli bilgilere dayanılarak, akıl ve içtihatla yapılan tefsire denir. Dirayet tefsirine rey tefsiri de denir.

Günün Nüktesi

Veren kepçe değil

Molla Cami anlatıyor: Cömert birisine sormuşlar:

- Fakirlere ve muhtaçlara verdiğin, dağıttığın şeylerden ötürü gönlüne kibir geliyor mu? onları kendine minnettar görüyor musun?

- Onlara cevaben demiş ki: “Kesinlikle hayır. Teşbihte hata olmasın ama. Ben kendimi aşçının elindeki kepçe gibi görüyorum. Verilen kepçeden geçse de veren aşçıdır. Kepçe, “rızkı veren benim” gibi bir hisse kapabilir mi? demiş.

İnsan ve Din
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık