Sayfa Yükleniyor...
Ölen kişinin eşyalarını kullanmak caiz mi?
Ölen kimsenin eşyalarını kullanmada bir sakınca yoktur. Kişi hayattayken elbise ve eşyalarını nasıl kullanabiliyorsa aynı şekilde öldükten sonra da onun bu geride bıraktıklarını bir başkasının kullanmasında da bir sakınca yoktur. Ancak ölen kişinin şahsi eşyaları, diğer malları gibi mirasçısına intikal eder. Mirasçılarını intikal ettiğinden bu eşyaları kullanma hakkı da mirasçıların hakkıdır. Mirasçılar da o eşyaları istedikleri gibi kullanabilirler. Kendileri kullanabilecekleri gibi aynı şekilde ölmüş kimsenin hayrına başkalarına bağışlayabilirler. Bunda da hiçbir sakınca yoktur.
Nazar boncuğu nazara engel olur mu?
İslam inancına göre nazar vardır. Onun için nazar değmesine karşı Allaha sığınılmalıdır, ondan yardım dileyip ona ibadet edilmelidir. Nitekim Peygamber efendimiz nazar ile ilgili şöyle buyurmaktadır: Bir kimsenin kendisini veya kardeşlerinin bir şeyi hoşuna giderse, bereketle ona dua etsin. Çünkü göz değmesi haktır. Nazarın vakî olduğu bir hakikattir. Bundan sakınmak için çeşitli yollar denemekte fayda vardır. Ayet-el kürsi, Nas, Felak, İhlas sûrelerini okumak bunun bir yoludur.
Ama nazar değmesin diye, çocukların elbisesine boncuk işlenmesi, nazarlıklar takılması, evimize, arabamıza nazar boncuğu asmamız bir fayda sağlamaz, sağlamadığı gibi aynı zamanda bunu asmak dinen caiz değildir. Böyle şeylerin İslam ile bağdaştırılması düşünülemez. Bunlar daha çok cahiliye devrine ait adetlerdendir. Bunlardan kaçınmak lazımdır.
Ezan okunmaya başlar başlamaz namaz kılınabilir mi?
Namaz kılmada esas olan ezanın okunması değil namaz vaktinin girmiş olmasıdır. Yani bir namaz vakti girmişse ezan okunmamış olsa dahi o namaz kılınabilir. Aynı şekilde bir namaz vakti girmemişse ezan okunsa dahi kılınmaz. Mesela hoca yanlışlıkla sabah namazı vakti girdi diye ezan okursa ve vakit girmemişse velev ki ezan okunmuş olsa dahi namaz kılınmaz kılınsa da geçersizdir. Çünkü vakit girmemiştir. Aynı şekilde namaz vakti girmişse ama gerek elektrik olmayışından, gerekse imamın herhangi bir maruzatından dolayı ezan okunmamışsa bile namaz vakti girmiştir. Kişi namazını kılabilir
Buna göre vakit girmiş ise ezan okunurken namaz kılmamızda bir sakınca yoktur. Ancak imkan varsa ezanın bitimine kadar beklemek daha evladır.
Küfretmek abdeste zarar verir mi?
Küfretmek veya kötü söz söylemek İslam ahlakıyla bağdaşmayan çirkin bir davranıştır. Bir müminin her zaman bu tür çirkin söz ve davranışlardan uzak durması gerekir. Zira Sevgili Peygamberimizin ifadesi ile mümine sövmek fasıklıktır. Ancak küfretmek, kötü söz söylemek, dedikodu yapmak ve benzeri şeyler abdesti bozmaz. Çünkü abdest ancak vücuttan çıkan kan, irin, idrar, dışkı ve benzeri şeylerden dolayı bozulur. Buna göre küfretmek abdeste zarar vermez. Ancak her zaman Müslüman bu tarz cümlelerden sakınmalıdır.
Günün Ayeti
Şu da kesindir ki, ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allaha gizli kalmaz.
Al-i İmran, 3/5.
Günün Hadisi
Mümin ne tan edici, ne lanet edici, ne kaba ve çirkin sözlü, ne de hayasızdır.
Tirmizî, Birr, 48.
Günün Sözü
Başkalarının kusurlarını tartarken, parmağıyla terazinin kefesine bastırmayan insan pek enderdir.
Baron Langenfauld
Günün Duası
Allahım bize haramsız bir mal, günahsız bir yaşayış, imanlı bir hayat nasip et.
Bunları biliyor muyuz?
Zındık Kime Denir?
Müslüman olmadıkları halde Müslüman görünen, müminleri inandıkları dinî değerlerden soğutup uzaklaştırmaya ve onları ifsat etmeye çalışan kimseler hakkında kullanılan bir terimdir.
Günün Nüktesi
Sabır Çanağı
Sabırla ilgili çok meşhur bir deyim vardır, sabır çanağı taştı, diye. Hikayesi ise şöyle; zengin bir adam genç yaşta ölmüş. Karısı da bir yıl sonra ölünce, mallarının tek varisi olan küçük kızlarına amcası vasi olmuş. Amcası, yengesi ve oğulları, yetim kızcağızın hem mallarını yerler hem de hizmetçi gibi davranırlarmış.
Bütün ev halkının ayrı ayrı tafralarını çeken, hakaretlerine hedef olan bu yavru, sık sık dayak yermiş. Halini kimselere anlatmasını beceremez ve hiç kimse ile konuşturulmayarak çamaşır, bulaşık, ortalık temizliği mutfak işleri gibi adi hizmetlerde çalıştırılırmış. Kabahati olsun olmasın her gün dövülerek korkutulurmuş. Tavan arasındaki odasında geceleri geç vakitlere kadar ağlayan kızcağız, bir gece rüyasında Eyüp Peygamberi görmüş. Rüyasında Eyüp Peygamber, bu kızın derdini dinlemiş, sırtını sıvazlamış, onu teskin ve teselli etmiş, sabır tavsiye ederek kendisine bir çanak vermiş.
- Bak yavrum, bu çanağı gizli bir yerde sakla. Her gün bildiğin duaları oku ve vaktin oldukça Ya sabır çek ve bu çanağa üfle. Derdini bu çanağa anlat. Gözyaşlarını bu çanağa biriktir. Bir gün bu çanak taşacak ve senin çilen de o zaman dolacak.
Kız sabahleyin erkenden uyanmış. Rüyasında gördüğü nurani yüzlü ihtiyarı bir türlü unutamıyormuş. Rüyasın çok tesiri altında kalmış. Uzun uzun hayallere dalıp mahmur mahmur düşünmüş. Sonra kalkıp giyinmek için dolabını açmış. Bir de ne görsün? Eyüp Peygamberin rüyasında verdiği çanak Çok şaşırmış, ama bu sırrı kimseye söylememesi gerektiğini düşünerek, sessizce çanağı alıp bağrına basmış.
Aradan aylar geçmiş, kız günde 2-3 defa odasına çıkar, gizlice dolabını açar, sabır çanağını öper, derdini çanağa anlatır, ağlar, teselli bulurmuş.
Çanağın dibinde peyda olan berrak, şeffaf ve koyuca kıvamlı bir sıvı her gün biraz daha çoğalmaya başlamış. Günler geçtikçe bu berrak sıvı çanağı iyice doldurmaya yüz tutmuş. Bu arada kızın hayatı da çekilmez bir hal almış.
Hatta sıcak yemek yüzüne hasret kalmış. Her gün birkaç öğün dayak yer olmuş. Bir gece geç vakitlere kadar uyumayan ve hüngür hüngür ağlayarak çanağa derdini döken kızcağız, sabahleyin dolabı açtığında çanağın taşmak üzere olduğunu görmüş.
Acaba şimdi ne olacak diye uzun uzun düşünmüş. O sırada kendini aşağıdan çağırmışlar. Korkudan eli ayağı birbirine girmiş ve çanağı nasıl tuttuğunu anlayamadan sallayarak yerine koyup aşağı koşmuş.
O gün bütün ev halkı hazırlanmış, vapurla İstanbula gidiyorlarmış. Kızı bekçi olarak eve bırakmışlar. Sıkı tembihatlar vermiş ve talimatlarda bulunmuşlar.
Ev halkının bindiği vapur, fırtına yüzünden kazaya uğramış ve ev halkının hepsi de boğularak ölmüş. Sabırlı kız, babasından kalan mallara sahip olduğu gibi zalim amcasının da tek mirasçısı olmuş. Artık sabredemez oldu, manasına gelen, Sabır çanağı taştı deyiminin hikâyesi bu şekilde anlatılmaktadır.