2

İnsanı iflas ettiren hak…


  • Oluşturulma Tarihi : 30.05.2017 08:04
  • Güncelleme Tarihi :

İslâm dinî, insana büyük değer vermiş ona mal, can, namus…  gibi vazgeçilmez haklar tanımış ve bu hakları da dokunulmaz kabul etmiştir.

21. Asırda temel insan hakları olarak nitelendirilen bu haklar insanın emniyetini, huzur ve mutluluğunu hedeflemektedir. Fakat insan aradığı huzur ve mutluluğu ancak İslam’ın evrensel değerlerine gönlünü açarak kavuşabilir.  Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Allah ve Resûlü, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, o çağrıya uyun” (Enfal, 8/24.) buyurularak, ilahi mesajların insanlara “hayat” verdiği dile getirilmiştir.

Gerçekten cehalet ve zulüm gibi hayatı adeta yaşanmaz hale getiren nice olumsuzluklar içinde yüzen insanlık, İslâm’ın gelişiyle adeta yeniden hayat bulmuştur. Zira bu rahmet yüklü ifadelerin merkezinde hep insan, insana saygı ve insanın dünya-ahiret mutluluğu yer almıştır.Yadsınamaz bir hakikatı mübindir ki huzur ve mutluluk filizleri, sadece hakların gözetildiği bir ortamda yeşerebilir.

Adaletin, hak ve hukukun gözetilmediği yerlerde ise zulüm vardır. Şüphesiz insan onur ve şerefiyle bağdaşmayan, temel hak ve hürriyetlere aykırı her türlü tutum ve davranış zulümdür.

Bir insanın asla vazgeçemeyeceği hayat hakkından tutun da, emeğinin gaspına, fitne, fesat, iftira ve gıybetle huzur ve mutluluğunun elinden alınmasına varıncaya kadar sözlü ve fiili her türlü tutum zulümdür. Hiçbir sebep zulmü, meşru kılamaz. Dinimiz sadece insana değil bilakis gerek insana gerekse diğer canlılara karşı da zulmü kesin olarak yasaklamıştır. Öyle ki dinimiz ibadet maksadıyla yapılan Kurban kesiminde bile hayvana acı çektirmemek için bıçağın keskin olmasını istemiştir.

Kur’an-ı Kerim’de “Allah zulmedenleri sevmez.” (Şuara, 42/40.)

buyurularak, zulüm ile Allah’ın rıza ve sevgisinin bir arada bulunamayacağına vurgu yapılmıştır. Sevgili Peygamberimiz de yemin ederek insanlara haksızlık ve zulmeden kişinin, cehenneme gireceğini ifade etmiştir. Çünkü zulüm, bireysel ve toplumsal huzurun bozulmasında, insanların haysiyet ve onurlarının zedelenmesinde baş etkendir.

Zulüm, bir toplumda birlik ve beraberliğin, sevgi, saygı ve sadakatin, barış ve hoşgörünün önündeki en büyük engeldir. Zulüm, fıtratı bozulmuş, gönlü kirlenmiş, vicdanı kararmış insanların bir niteliğidir. Bu konumdaki insanlar belki dünyada nefislerini tatmin edebilir, emellerine ulaşabilirler ama her şeyin ayan beyan ortaya döküleceği ahirette kendilerini kötü bir sonun beklediğini asla unutmamalıdırlar.

Kur’an’ın ifadesiyle kıyamet günü “Zulmedenlere, ‘Ebedî azabı tadın! Siz ancak vaktiyle yaptıklarınızın cezasına çarptırılıyorsunuz’(Yunus, 10/52.) denilecektir”.

Unutulmamalıdır ki haksızlık ve zulüm ahiret gününde zulmeden kişiyi iflasa götürür. Nitekim sevgili Peygamberimiz bir defasında: “Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sorduğunda, Ashap: “Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir” dediler. Peygamberimiz onlara cevaben şunu buyurmuştur: “Şüphesiz ki ümmetimin müflisi; kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip; şuna sövdüğü, buna iftira ettiği, şunun malını yediği, bunun kanını döktüğü, şunu dövdüğü için iyiliklerinin sevabı başkalarına verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları bittiği için hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir” (Müslim, “Birr”, 59.)

Onun için her Müslüman gerek kul haklarına gerekse diğer varlıkların haklarına kılı kırk yararcasına dikkat etmesi gerekir. Bunu da yaparken de önce evinden işinden arkadaşlarından çevresinden başlatmalıdır. Buralarda başlayan hassasiyet ve hak gözetme hayatın her alanına sirayet eder. Zira bunlara karşı adil ve doğru olmayan birisi başka kullara ya da varlıklara asla adil ve dürüst olamaz.

Sevgili Peygamberimizin bu konudaki bir uyarısıyla bitirelim: “Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onunla Allah arasında manevi bir perde yoktur" (Buhârî, “Zekâk” 63.)

Buna göre sahura kalkıp oruç tutmak hem sünnettir hem de bedeni kuvvetlendirir, sevabı da arttırır. Sahura kalkmamak oruca zarar vermez. Lakin sahur sevabından mahrum kalınır.

SORU VE CEVAPLAR

Oruçlu iken boy abdesti almak caiz midir?

Ağız veya burundan su girip yutulmadıkça yıkanmakla oruç bozulmaz. Bu itibarla ağız ve burundan su kaçırmamak şartıyla oruçlunun (ihtiyarî veya zarurî olarak) boy abdesti alması caizdir. Nitekim Hz. Aişe ile Ümmî Seleme validelerimiz Peygamberimizin Ramazan’da imsaktan sonra boy abdesti almış olduğunu haber vermişlerdir. Buna göre geceden cünüp olarak imsak vaktine girmek oruca zarar vermediği gibi, oruçlu iken boy abdesti almak da orucu bozmaz.

Yolculuğa çıkıldığında orucu bozmak caiz mi?

Yolculuk hali genellikle sıkıntı ve meşakkatli olduğu için yolcu olanlara birçok konuda kolaylıklar getirilmiştir. Yolcu olanlar için namazın terkine değil kısaltılmasına veya ileri vakti bir arada kılma ruhsatı verildiği halde, namaza göre daha yorucu ve yıpratıcı olduğu için orucun terk edilmesine ruhsat verilmiştir.

Bunun için geceden niyetlendiği orucu tutarken gündüz yola çıkmak durumunda kalan kimse Hanefilere göre bu orucunu tamamlasa daha iyi olur, fakat bozması durumunda kefaret gerekmez. Şafii mezhebine göre ise Ramazan ayında geceden niyet edilmiş orucun bile sefer durumunda bozulabileceğini söylemişlerdir. Tabi yolcu dilemesi halinde orucunu da tutabilir. Hatta tutması daha hayırlıdır.

Ramazanda oruçlu iken gündüzü uyuyarak geçirmenin oruca zararı var mıdır?

Oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar, ibadet niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmaktır. Orucun sahih/geçerli olması için, “oruç tutmaya niyet etmiş ve orucu bozacak şeylerden kaçınmış olmak” şarttır. Gündüzleri az veya çok uyumak, orucun sıhhatine zarar vermez. Orucun vereceği sıkıntılardan uzak kalmak ve onları hissetmemek kastıyla, gerekli olmadığı halde Ramazan günlerinde uzun süreli uyumanın, orucun hikmetiyle bağdaşmayacağı da unutulmamalıdır. Ancak hiçbir şekilde uyumak oruca zarar vermez.

Sahursuz tutulan oruç geçerli olur mu?

Orucun geçerliliği ile ilgili doğrudan olmamakla beraber oruç tutmayı biraz daha kolaylaştırmak için Peygamber efendimizin bazı tavsiyeleri olmuştur. Bunların başında da sahur yapmak gelir ki dinimizce sahura kalkmak sünnet kabul edilmektedir. Sahura kalkmak hem bir şeyler yenilerek oruç için enerji toplanmış, hem de bir sünnet yerine getirilmiş seher vaktinin feyiz ve faziletlerinden yararlanılmış olur. Bu bakımdan bir yudum su ile de olsa sahur yapmak ve sahur yemeğini mümkün olduğunca gecenin son vaktine denk getirmeye çalışmak uygun olur. Nitekim Peygamberimizin sahura kalkmayı teşvik ve tavsiye eden birçok hadisi bulunmaktadır. “Oruç tutmak isteyen sahurda bir şeyler yesin” “Sahura kalkın çünkü sahur yemeğinde bereket vardır” “Sahur yemeği ile gündüz tutacağınız oruca kuvvet kazanın.”

 

Günün Ayeti

Siz Allah için verirseniz, Allah onun yerine daha iyisini verir.

Günün Hadisi

Oruç perdedir. Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa ben oruçluyum desin.

Günün Sözü

Yazın tuttuğum orucun, kışın aldığım abdestin tadına hiçbir zaman doyamadım.

(Hz. Ali)

Günün Duası

Allah’ım, Ramazan ayının hürmetine beni, ailemi, milletimi, devletimi ve de tüm inananları koru.

Ramazan Kavramları

Teberru Nedir?

Bir fıkıh kavramı olarak, iyilik ve ibadet maksadıyla kişinin karşılıksız olarak bir mal veya menfaati peşin veya ileriye dönük başkasına vermesini ifade eder.

Günün nüktesi

Sıcak Günde Oruç…

Haccac ve adamları Mekke ile Medine arasında yolculuk yaparken bir suyun başında mola verdiler. Sofra kurulunca; Haccac etrafa bakın fakir birisi varsa getirin beraber yiyelim dedi. Hizmetçiler yakınlarda üzerinde bir hırka olan birini gördüler. Onu uyandırıp; Seni Haccac çağırıyor, dediler ve adamı Haccac’ın yanına götürdüler.

Haccac:

-Gel beraber yemek yiyelim, dedi.

Adam yemem diyerek Haccac’ın teklifini reddetti cevaba şaşıran Haccac sebebini sorunca:

-Beni senin sofrandan daha iyi bir sofraya çağırdılar.

-Nereye çağırdılar? Deyince adam:

-Allah’ın ikramına çağırdılar. Ben oruç tutuyorum deyince,

Haccac böyle sıcak günde oruç mu tutuyorsun? Deyince adam şöyle cevap verdi:

-Evet, bu sıcak günde oruç tutuyorum ki kıyamet gününün sıcaklığından kurtulayım, dedi.

Ramazan Manileri:

Akşam göründü hilâl,

Kazançlar olsun helâl,

Orucun sevabını,

Çok verecek Zül-celâl!

Şükür bu aya girdik,

Akşam hilâli gördük,

Sevinçlere garkolup,

Yüzü secdeye sürdük.

Allah’ın Sıfatları:

Vahdaniyet:

Allah’ın bir olması demektir. Allah’ın zatında, sıfatlarında ve işlerinde ortağı ve benzeri yok demektir.

 

İzmir Evliyaları

Bekir Sıtkı Visali Efendi:

1880 senesinde Manisa’nın Kula İlçesi’nde dünyaya gelen Bekir Sıtkı Efendi’nin babası Mollazâde Hacı Mehmed Efendidir. İlk tahsiline Kula’da Boşnak Hoca namıyla bilinen alimden tamamlar.

İlim öğrenmek için babasının rızâsı ile İstanbul’a gider. Fâtih Câmii Medresesi’nde uzun yıllar ilim öğrendikten sonra diploma alır. Bu arada tasavvuf yolunu, Sâmi Niyâzî Uşşâkî Efendi’den öğrenir. Bir Ramazan-ı Şerif gününde İzmir Hisar Camiinde vaaz etmekte olan Abdurrahman Sami Saruhanî Hazretlerine mülaki olur ve intisap eder. Uşşaki sülûkunu tamamlayarak hilafet alır.
 Hocası Sâmi Niyâzî Uşşâkî Efendi, talebelerine sık sık, “Akşam ne rüyâ gördün?“, diye sormaktadır. Bir gün Bekr Sıdkı Efendiye de bu soruyu sorunca, “Efendim rüyâmda bir meydanlıkta at koşusu vardı. Her at üzerinde bir kişi vardı. Ben ise birbiri üzerine binmiş dört atın enüstündekine binmiştim. Atlar koşuya başladıktan sonra, benim bindiğim atlar en öne geçti ve hedefe en önce vardım. Orada bizlere bakan kalabalık, Bekr Efendi kazandı, diye bana iltifat ettiler”, diye anlatır. Sâmi Niyâzî Uşşâkî de, “Oğlum Bekr! Sen dört ilme kavuşacaksın. Birinci at şerîat, ikinci at tarîkat, üçüncü at hakîkat, dördüncü at ise mârifet ilmine işârettir.” buyurur.
Bekr Sıdkı Visâli, ilim tahsîlini tamamladıktan sonra Kula’ya döner. Fahrî olarak, câmilerde vaaz verir. Bir süre sonra İzmir’e yerleşerek tâlebelerine ilim öğretir. İnsanlara doğru yolu anlatmakla ömrünü geçiren Bekr Visâli Efendi, 1962 senesinde İzmir’de vefat eder. Kabirleri İzmir Salihli yolu üzerinde Zeytindağ Kokluca Mezarlığı’ndadır.

İnsanı iflas ettiren hak…
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık