2

İnsanın dünyadaki ilk görevi


  • Oluşturulma Tarihi : 01.07.2014 06:56
  • Güncelleme Tarihi :
İnsanın dünyadaki ilk görevi

İnsanoğlunun yeryüzüne gönderilişinin amacı ve ilk görevi Allah’a iman ve ibadet etmektir. Nitekim Allah’u Teaşa Kur’an-ı Kerim’de bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: “ Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.”

       Dünyaya geliş amacımız bu olmakla beraber insanoğlu işini, zenginliğini ya da fakirliğini öne sürerek çoğu zaman kulluğunu ve ibadetini ihmal etmektedir.

Öyle ki bir kutsi hadiste Allah’u Teala mealen şöyle buyurmaktadır: "Ey kulum! Ben sana dünyayı verdiğim zaman, sen hep dünya ile meşgul olup beni terk ediyorsun. Dünyayı vermediğim zaman da, bir şeyler elde etmek için yine dünyaya talip oluyorsun. Peki, sen ne zaman benim ibadetim için vakit ayırıp bana ibadet yapacaksın

     Ne kadar da doğrudur. Hakikaten çoğumuz zengin olduğumuzda hep dünya ile meşgul olup zaman ve fırsat bulamadığımızı öne sürerek Allaha ibadet yapmayı terk ediyoruz. Fakir olduğumuz zaman da bir şeyimiz yoktur, çalışmamız lazımdır diyerek, yine Allah’a ibadet yapmayı terk ediyoruz.

       Ama insan ya fakir olur ya da zengin olur. Biz her iki durumda da çeşitli bahanelerle Allaha ibadet etmeyi terk ediyoruz.

       Peki biz ne zaman boş kalıp Allah’a ibadet yapacağız?

       Sorunun cevabını verirken şunu düşünmemiz ve idrak etmemiz gerekir ki: Yeryüzü bir imtihan sahasıdır ve bu imtihan sahasında herkes yaptıklarını görecek ektiklerini biçecek. Bu anlamda herkes ölmeden önce yaramaz olan nefsini hesaba çekmelidir. Hz. Ömer’in deyişi ile “Hesaba çekilmeden önce kişi kendini hesaba çekmelidir.” 

Tabi aslında yaramaz olan insan değil, onun nefsidir. Nefis, ne fakirken ne de zengin iken ibadet yapmaya yanaşmaz. Onun için insan devamlı olarak nefsine hitap edip onu ibadete zorlamalıdır.Çünkü eğer zengin olursa, Allah kıyamet günü; “Hz. Süleyman'dan daha mı zengindin?” Fakir olursa; “Hz. İsa’dan daha mı fakirdin?” Hasta olsa; “Hz. Eyüp'ten daha mı hastaydın?” diyecektir. Onun için hiçbir bahaneye sarılmadan Allaha karşı ibadetlerimizi yapmamız lazımdır.

     Hiçbir zaman; "Benim kalbim öldü. Ölü olan kalbim bundan sonra dirilmez" demememiz lazımdır. Allah’ı zikreden ve ibadet eden kalp paslanmış olsa da ihya olur. Çünkü zikir manevi insanın gıdasıdır. Nasıl ki yemek, su, uyku vücudun gıdası ise, zikir de insanın manevi gıdasıdır. 

      Durum bu olmakla beraber vaktimizin çoğunu gaflet içerisinde geçirdiğimiz için maneviyatımız aynı duman gibi bulanık olur. Nasıl ki bir insan aç kaldığı zaman zayıflayıp güçten düşüyorsa; vakti gafletle geçirmek de insanı manevi olarak o şekilde tahrip etmektedir. Allah’ın zikrini, ibadetini yaptığı zaman aynı kuvvetli bir yemek yemiş insan gibi; insan manevi olarak güç kuvvet kazanır.

      Dolayısıyla kul imtihan dünyasında hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya yarın ölecekmiş gibi de ahirete yönelik çalışmalıdır. Yani hem dünyayı hem de ahiretini kazanmalıdır.

     Fakat dünyayı ve dünya işlerini bahane ederek ahireti ve Allah’a ibadeti ihmal etmek İslam’ın benimsediği bir davranış değildir.

      O halde zenginken de fakirken de halimize şükredip verdiğine de vermediğine Allah’a teşekkür ederek kulluğumuzu sürdürmeliyiz. Ve unutmayalım ki malın gerçek sahibi Allah’tır ve biz kullar sadece o malın bekçileriyiz.

Ağır işte çalışan kimse oruç yaz ayına geldiğinde onu kazaya bıraka bilir mi?

        Ramazan ayının sıcak günlere rastlaması ile bir kimsenin de çalışmak mecburiyetinde olması, orucu bırakıp ve sonra kaza etmesine cevaz vermez. Müslüman, her işini Allah'ın emrine göre ayarlamak mecburiyetindedir.

       Yoksa, dinin hükümlerini kendi durumuna ve keyfine göre zorlaması, kendini aldatmak ve ahiret hayatını harap etmek olur.

        Dolayısıyla ağır işte çalışmak orucu tutma anlamında her ne kadar zor da olsa orucu bu nedenden dolayı kazaya bırakmak dinen caiz değildir.

Oruçlu kimse diş tedavisi yaptırabilir mi?

      Oruçlu bir kimsenin morfinli veya morfinsiz olarak dişlerini tedavi ettirmesi veya çektirmesi orucu bozmaz. Ancak tedavi esnasında, kan veya tedavide kullanılan maddelerden herhangi bir şeyin yutulması orucu bozar.

     Fakat imkanı varsa tedaviyi iftardan ya da ramazandan sonra yaparsa daha doğru olur.

Teravih namazı ismini nereden almaktadır?

      Teravih namazında her selamdan sonra bir miktar oturup istirahat edildiği için bu dört rekata bir "Teravih" denilmiştir.

       Bunun için teravih namazı ismini bu dinlenmeden almaktadır. Hz. Peygamber ve sonraki asırlarda teravih namazı kılındığında selamdan sonra biraz oturup dinlendikten sonra kalkıp namaza devam edilirdi. Fakat günümüzde bu pek uygulanmaktadır.

Unutarak yemek - içmek orucu bozar mı?

       Unutarak yemek, içmek orucu bozmaz. Peygamber Efendimiz, "Bir kimse oruçlu olduğunu unutarak yer, içerse orucunu tamamlasın, bozmasın. Çünkü onu, Allah yedirmiş, içirmiştir." buyurmuştur (Buhari, "Savm", 26).

      Unutarak yiyen içen kişi, oruçlu olduğunu hatırlarsa hemen ağzındakileri çıkarıp ağzını yıkar ve orucuna devam eder. Oruçlu olduğunu hatırladıktan sonra boğazından aşağıya bir şey geçerse orucu bozulur

Oruç fidyesi bir yoksula mı, yoksa birkaç yoksula mı verilmelidir?

      Tutulamayan oruçların fidyeleri bir yoksula verilebileceği gibi birçok yoksula da pay edilebilir. Önemli olan bu fidyenin hak eden fakire verilmesidir.

Burun damlası orucu bozar mı?

       Burun damlası orucu bozar. Çünkü burundan akıtılan ilaç boğazdan genize aşağı iner. Boğaza girdiği için de tıpkı bir şey içmiş gibi kabul edilir ve orucu bozulur.

Oruçlu iken boy abdesti almak caiz midir?

       Ağız veya burundan su girip yutulmadıkça yıkanmakla oruç bozulmaz. Bu itibarla ağız ve burundan su kaçırmamak şartıyle oruçlunun (ihtiyarî veya zarurî olarak) boy abdesti alması caizdir. Nitekim Hz. Aişe ile Ümmî Seleme validelerimiz Peygamberimizin Ramazanda imsaktan sonra boy abdesti almış olduğunu haber vermişlerdir.

       Buna göre geceden cünüp olarak imsak vaktine girmek oruca zarar vermediği gibi, oruçlu iken boy abdesti almak da orucu bozmaz.

Kişiden alınması gereken borç, zekat olarak sayılabilir mi?

      Zekatın sahih olması için yoksul kişiye verilen zekat malının zekat niyeti ile temlik edilmesi lazım. Fakire borç olarak verilen meblağ, fakir o meblağ üzerinde tasarrufta bulunduktan sonra zekata mahsup edilemez. Ya da zengin de olsa borç verdiğimiz kişi fakirleşirse o parayı zekat olarak sayamayız.

      Ama şöyle bir çıkış yolu vardır ki, borç alan kimse fakirleşip borcunu ödeyemez duruma düşerse alacaklı borçluya borcu kadar zekat verir, tekrar alacağını verdiği paradan tahsil edebilir. 

Günün Ayeti

Şeytan, malınızı hayra sarf ettirmemek için sizi yoksullukla korkutup cimri olmanızı emreder.

Günün Hadisi

Kim iman ederek ve sevabını Allah’tan umarak oruç tutsa önceki günahları affedilir.

Hz. Muhammed

Günün Sözü

Fırsatlar da bulutlar gibi çabucak geçer gider

Hz Ebubekir

Günün Duası

Allah’ım elimizi, ayağımız, gözümüzü, bütün organlarımızı haramdan, oruçlarımızı da riyakarlıktan koru.

Ramazan Kavramları

Kefaret Nedir?

Ramazan orucunu kasten bozan kimsenin bir günlük Ramazan orucu yerine, ceza olarak peşi peşine iki ay oruç tutmasıdır.

Günün Nüktesi

Babasının evinde otursaydı bunlar ona verilir miydi?

       Ebu Humeyd Abdurrahman İbni Sa’d es-Sâidî radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah efendimiz, Ezd kabilesinden İbni Lütbiyye denilen bir adamı zekât toplamak üzere görevlendirmişti. Bu zat vazifesini yapıp Resûlullah’ın huzuruna gelince: “Şu mallar sizindir, şunlar da bana hediye edilenlerdir, dedi”. Bunun Hz. Peygamber ayağa kalktı ve Allah’a hamd ü senadan sonra şöyle buyurdu:

“Size söyleyeceğime gelince: Allah Teâlâ’nın benim idareme verdiği işlerden birine sizlerden birini görevli tayin ediyorum, sonra da o kişi dönüp geliyor ve bana diyor ki: ”Şunlar size ait olanlardır; şunlar da bana hediye edilenler.”

       Eğer o kişi sözünde doğru ise, babasının veya anasının evinde otursaydı da kendisine hediyesi gelseydi ya!

      Allah’a yemin ederim ki, sizden biriniz haksız olarak bir şey alırsa, kıyamet gününde o aldığı şeyi yüklenmiş vaziyette gelir.

Bir Ayet Bir Yorum

"De ki; Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." (Zümer, 19/53)

        İnsanoğlu her zaman Allah'ın rahmetini, ihsanını düşünerek affedileceğini ümit etmelidir.

        Çünkü Allah bu ayette rahmetinden ümit kesilmemesini, bağışlamasının ve merhametinin çok olduğunu bildirmektedir.

     Ancak "Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin"den günah işlemeye devam edin anlamı çıkarılmamalıdır.

      Bu ayetten çıkarılabilecek en iyi ders, insanların ne kadar günahkar olurlarsa olsunlar tövbelerinin kabul edilebileceğinin ve bir an önce yanlış yoldan vazgeçip Allah'a yönelmeleri gerektiğinin şuuruna varmalarıdır.

      Gerçekten de Allah'ın rahmeti sonsuzdur ve her şeyi kuşatan bir özelliğe sahiptir. İnsana düşen ise bu ilahi rahmetten ümidini kesmemek ve rahmetten olduğunca istifade etmektir.

İnsanın dünyadaki ilk görevi
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık