Toplum halinde yaşamanın insana sağladığı birtakım haklar ve yüklediği sorumluluklar vardır. Bu haklara saygı göstermek ve sorumlulukları yerine getirmek hepimizin ortak görevidir. Zira bu haklara riayet edildiği ve sorumluluklar yerine getirildiği oranda toplumda huzur ve mutluluk olur.
Bu kural ve sorumluluklardan birisi de nezaket kurallarıdır. Nezaket kuralları diğer bir ifadeyle görgü kuralları, insana, cemiyet içerisinde yaşamak için lazım olan adab-ı muaşereti öğreten, kişiyi toplum içerisinde saygı ve hürmete layık kılan davranış şekilleridir.
Dinin emir ve yasaklarına riayet etmek bir görev olduğu gibi aynı şekilde günlük hayatta insanların uymaları gereken, İslamın güzel saydığı, görgü, ahlâk, terbiye, söz ve davranışlardan ibaret olan bu kurallara da uymak bir görevdir.
Olgun bir Müslüman olmanın, ahlâken kemale ermenin yolu, insanlarla olan ilişkilerimize dikkat etmek, hakkın ve birlikte yaşadığımız halkın razısını almaktır. İnsanları rahatsız edecek, nefretlerini kazandıracak, Allahın rızasından uzaklaştıracak her iş, söz ve düşünceden uzak kalmaktır.
Bu anlamda, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, zayıf ve kimsesizlere şefkat göstermek, söz ve davranışlarda nezaketli olmak, hadiseler karşısında yumuşak huylu ve sabırlı olmak, ev ve iş yerlerine izin alarak girmek, başta komşularla olmak üzere her insanla iyi geçinmek, cami ve toplu mekânlara temiz kıyafetlerle gitmek, temizlik, yemek ve içmek kurallarına riayet etmek bizim nezaket görevimizdir.
Aynı zaman da, çevreyi, havayı, suyu ve toprağı kirletmemek, yerlere tükürmemek, çöplerimizi bir sigara izmaritini dahi gelişi güzel atmamak, Trafik Kurallarını ihlal etmemek, sokak aralarında düğünler yapmamak, yüksek sesle müzik dinlememek yola engel olacak şekilde araba park etmemek de bir başka sorumluluğumuzdur.
Görgü ve nezaket kuralları elbette bunlardan ibaret değildir. İslam, hayatın her safhasında Müslümanın edepli ve nezaketli olmasını istemektedir.Nitekim Allahu Teala Kuran-ı Kerimde mealen: Açıkçası Allah çirkin sözün söylenmesini sevmez.(1) Kullarıma söyle; birbirlerine karşı sözü en güzel bir biçimde söylesinler.(2) buyurmaktadır.
Bu edep ve nezaket ki her söz ve fiili güzelleştirmektedir. Öyle ki, sevgili Peygamberimiz, Nezaket ve güzel söz nereye girerse orayı süsler. Şiddet ve kötü söz ise nereye girerse orayı kirletir(3) buyurmaktadır.
Müslümanın şiarı olan ve hayatımızı güzelleştiren bu edep ve nezaket her güzel ve medeni davranış gibi başta ailede kazanılır. O halde biz büyüklere düşen nezaketli olmaktır ki, küçükler de bizleri örnek alarak güzel edep ve nezakete sahip olsunlar.
Hz. Peygamberin bir hadis-i şerifiyle bitirmek istiyorum: Mümin ülfet ehlidir. Başkaları ile iyi geçinir, kendisi ile iyi geçinilir. İyi geçinmeyen, kendisi ile de iyi geçinilmeyen kimsede hayır yoktur (4)
______________________
1-Nisa, 148
2- İsra, 17/53.
3-Tirmizi, Sünen, Birr, 47.
4-Tirmizi,Sünen,Birr,47.
SORULAR VE CEVAPLAR
Ramazan ayında tutamadığımız oruçları, istediğimiz zaman kaza edebilir miyiz?
Evet, zamanında tutulmayan ya da tutulamayan oruçlar her zaman kaza edilebilir. Kişi fırsat bulduğu anda hemen kaza etmelidir. Bu oruçları imkan bulup da daha fazla geciktirmek uygun değildir. Hanefi mezhebinde bu oruçları sadece kaza etmek kafidir. Şafii mezhebinde ise gelecek Ramazana kadar kaza edilmezse, hem oruç tutmak, hem de fidye vermek gerekir.
Şefaat ya Rasulallah cümlesinin anlamı nedir?
Bu cümlenin anlamı bana da şefaat et ey Allahın Resulu demektir.Hz. Peygamberin, Allah indinde ahiret gününde şefaatçi kılınacağı kesindir. Aynı şekilde Müslümanların günahlarından bir kısmının da onun hatırına ve onun talebi üzerine Allah tarafından bağışlanacaktır. Tabi Allah kime şefaat etmesine izin verirse Hz. Peygamber ona şefaat edecektir. Buna göre bir müminin bunu arzulaması ve bunun için Ah! Keşke bana da şefaat etsen ya Rasulallah! anlamında şefaat ya Rasulallah! diye seslenmesi ve bu temennisini sesli olarak dile getirmesi caizdir.
Nitekim biz gündelik namazlarımızda Tahiyyatı okurken, Selam sana ey Nebi! diyoruz. Bununla temennimizi, arzumuzu ve tahassürümüzü dile getiriyoruz. Bu anlamda şefaat ya Rasulallah demekte de bir sakınca yoktur. Bilakis güzel bir söz ve temennidir.
Ezan okunmaya başlar başlamaz namaz kılınabilir mi?
Namaz kılmada esas olan ezanın okunması değil namaz vaktinin girmiş olmasıdır. Yani bir namaz vakti girmişse ezan okunmamış olsa dahi o namaz kılınabilir. Aynı şekilde bir namaz vakti girmemişse ezan okunsa dahi kılınmaz. Mesela hoca yanlışlıkla sabah namazı vakti girdi diye ezan okursa ve vakit girmemişse velev ki ezan okunmuş olsa dahi namaz kılınmaz kılınsa da geçersizdir. Çünkü vakit girmemiştir. Aynı şekilde namaz vakti girmişse ama gerek elektrik olmayışından, gerekse imamın herhangi bir maruzatından dolayı ezan okunmamışsa bile namaz vakti girmiştir. Kişi namazını kılabilir. Buna göre vakit girmiş ise ezan okunurken namaz kılmamızda bir sakınca yoktur. Ancak imkan varsa ezanın bitimine kadar beklemek daha evladır.
Kâbe imamına televizyon vasıtası ile uymak caiz mi?
İslâm Fıkhı, imama uyarak cemaatle kılınacak namaz hususunda bir takım ölçüler ve esaslar koymuştur. Namazın sahih olabilmesi için bu ölçülere ve prensiplere uymak gerekir. Fıkıh kitaplarımıza göre cemaatle kılınan namazın sahih olabilmesi için imamla cemaati arasında umuma ait, arabaların gelip geçeceği kadar genişlikte bir caddenin, ya da büyükçe bir ırmağın bulunmaması gerekir. Namaz kılınan yer boş bir arazide ise, ara yere üç saf girecek kadar bir açıklığın bulunmaması gerekir. Yani imama uyularak kılınana namazın sahih olabilmesi için bir anlamda imamla cemaatin aynı mekanda namaz kılması gerekir.
Televizyon bu mekân birliğini sağlamadığından dahası yayınının gitmesi ya da elektriğin kesilmesi bir olası olduğundan bu ihtimal gerçekleşmesi durumunda imam ile cemaatin irtibatı kopacağından televizyon vasıtası ile bir imama tabi olarak namaz kılmak uygun değildir. O halde Kâbenin ya da Mescidi Nebevinin İmamına veya bir başka imama televizyondan tabi olmak caiz değildir.
Çocuk baliğ olunca babanın sorumluluğu dinen biter mi?
Baba, çocuklarına rüşte erinceye kadar bakmakla mükelleftirler. Çocukları reşit, akil-baliğ olduktan sonra anne ve babanın onlara bakma zorunluluğu yoktur. Ama anne ve baba ihsanından, çocuklarına rüştten sonrada bakmakta ve yardımcı olmaktadır. Hatta iş ve yuva sahibi yapmaktadır.
Bu dini bir görev olmasa da Müslüman anne ve babalar kendilerine bir görev ve sorumluluk telakki ederek rüştten sonra da evlatlarına yardımcı olmaktadırlar. Dolayısıyla çocuk baliğ olunca kendi sorumluluğu başladığından babanın sorumluluğu biter.
Günün Ayeti
Siz Allah için verirseniz, Allah onun yerine daha iyisini verir.
Günün Hadisi
Hiçbir iyiliği küçümseme.
Günün Sözü
Dünya gözü ile bakan, yüzü; gönül gözü ile bakan, özü görür.
Hz. Mevlana
Günün Duası
Allahım bizi ibadetleri kabul edilen ve bayrama erişebilen kullardan eyle.
Ramazan Kavramları
Musibet Nedir?
Başa gelen felâket, belâ, afet, sıkıntı, ceza gibi olaylar için kullanılan bir terimdir.
Günün Nüktesi
Organların dile gelişi
Ebû Said elHudrîden rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
İnsan sabahlayınca, bütün organları dile başvurur ve şöyle derler: Bizim haklarımızı korumakta Allahtan kork. Biz ancak senin söyleyeceklerinle ceza görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan, biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz.
Ramazan Manileri
Geldi dedik Ramazan
Dellal çaldı borazan
Daha dün bir, bugün iki derken
Geçip gidiyor Ramazan.
Gökyüzünün melekleri
Devran eder felekleri
Bu ayda ikram edenin
Zayi olmaz emekleri