Sayfa Yükleniyor...
İnsan, Yüce Allah'ın yarattığı varlıkların en mükemmelidir. "Şüphesiz biz insanı en güzel biçimde yarattık" âyeti, insanın yaratılışındaki bu mükemmelliğe dikkat çekmektedir.
İnsan, sahip olduğu cevher, yetenek ve potansiyel ile diğer yaratılanlarda bulunmayan nice üstün değerlere sahiptir. İnsandaki bu üstün değerlerden birisi de şüphesiz iffettir. İffet; insanın dine ve edebe aykırı söz ve fiillerden uzak durması, tabii bir duygu olan cinsel arzu ve isteklerinin meşru ölçüler çerçevesinde karşılanmasıdır. Başka bir ifadeyle iffet; insanı kemale ulaştıran bir ziynet ve erdemdir.
Yüce Dinimiz İslâm, insana, hayatını onurlu bir şekilde sürdürebilmesi için vazgeçilmez haklar tanımıştır. Din, can ve mal güvenliği, aklın ve namûsun korunması bu hakların en önemlilerindendir.
Şüphesiz namusun ve şerefin korunmasının en güzel yolu, iffetli olmaktan geçmektedir. Zira iffet, insanın süsü, ziyneti ve namus anlayışının göstergesidir. İffet ve namus duygusu, insanlarda doğuştan var olan ve onu diğer canlılardan ayıran en belirgin bir niteliktir.
İffet duygusu, insanın kötülüklere, çirkinliklere, haramlara bulaşmasını önleyen bir kalkandır. İffetli insanın kapısı, Allah ve Resulüne dolayısıyla kendisine ve başkalarına karşı saygısızlık içeren her türlü çirkinliğe kapalıdır. İffetsiz insan ise, her türlü kötülüğü işlemeye elverişlidir.
Dinimizde hemen her vesileyle kişilerin dürüst ve iffet sahibi olmaları istenmiş ve bu konuda kadın-erkek ayırımı yapılmaksızın Nûr sûresinin 30 ve 31. âyetlerinde şöyle buyurulmuştur: Mümin erkeklere söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını, iffetlerini korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphesiz Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mümin kadınlara da söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını, iffetlerini korusunlar
Bu âyetler aynı zamanda, namus ve iffetin sadece kadınlara özgü değil onun kadın-erkek bütün insanlarda bulunması gereken ortak özelliklerden olduğunu göstermektedir. Durum bu olmakla beraber üzülerek ifade edelim ki çağımızda bazı kimseler, iffeti sadece kadınlarda bulunması gerekli bir değer olarak telakki etmektedir. Oysa iffetli olmak kadın gibi aynı şekilde erkek için de dini ve ahlaki bir yükümlülük ve bir erdemdir.
Dinimizde iffetini koruyanlar övüldüğü gibi başkalarının iffetine zarar verecek söz ve davranışlarda bulunmak ise yasaklanmıştır. Kuran-ı Kerimde hiçbir delile dayanmadan başkalarının namusu hakkında olumsuz ifadeler kullananlar için, İffetli, hiç bir şeyden habersiz, mümin kadınlara zina isnat edenler, gerçekten dünya ve âhirette lânetlenmişlerdir. İşlemiş oldukları günahtan dolayı dillerinin, ellerinin ve ayaklarının kendi aleyhlerine şahitlik edecekleri günde onlara çok büyük bir azap vardır. buyurulmuştur.
İffet o kadar önemli ki Hz. Peygamber bunu duasında Allahım servetin şöhretin ve şehvetin şerrinden sana sığınırım Allahtan istemektedir.
İffet ve haya timsali Sevgili Peygamberimiz insanın süsü iffet için Yüce Allaha ayrıca şu yakarışta bulunmaktadır: Yâ Rabbi! Senden hidâyet, takvâ ve iffet istiyorum.
Evet Kuran ve sünnet ve de dolayısıyla Allah ve Peygamber iffet meziyeti ile ilgili böyle emirlerde bulunmaktadırlar. Ama durum bu olmakla beraber maalesef biz Müslümanlar bu emirlere pek riayet etmiyoruz. Eğer riayet etseydik sokaklarımız, televizyonlarımız ve de gazete ve dergilerimiz. Bu halde olur muydu?
Bir anlamda işlenen suçların ve ahlaki yozlaşmanın altında yatan sebeplerden biri bu değil mi?
Soru ve Cevaplar
Ramazan ayında iş yoğunluğundan dolayı namazı kazaya bırakmak caiz mi?
İslam'da namaz, oruç ve hac gibi ibadetler için belirli ifa vakitleri konulmuştur. Bu vakitlerin kaçırılması halinde artık eda değil, kaza söz konusudur. Farz namazların kendi vakitleri içinde kılınması farzdır. Özürsüz olarak bir namazın kazası ile, bu kimsenin üzerinden namaz borcu düşse de geciktirmekten meydana gelen günah devam eder. Bunun için, namazı kaza eden kimsenin, ayrıca Allah'a tövbe etmesi gerekir.
Ciddi özür ve mazeretler namazı tehir etmek için meşru bir yoldur. (Yolculuk... gibi)
Fakat günlük işler, sanat ve meslekler, aile fertlerinin geçimini sağlamak için yapılan çalışma ve işler namazın kazaya bırakılması için özür sayılmaz.
Geçmiş yıllardan kalan altının zekatı nasıl verilir?
Zekât, fakirlerin, zenginlerin malındaki hakkıdır. Nitekim Allah Teâlâ Kuran-ı Kerimde mealen şöyle buyurmaktadır: Mallarında, muhtaç ve yoksular için bir hak vardır. (Zâriyât, 51/19)
Kişinin vermediği zekâtlar, zimmetinde borç olarak kalmaya devam eder. Onun için kişi bu hakkı geçmişe dönük olarak vermelidir.
Buna göre kişi faraza altının üç yıldır zekâtını vermemişse, geriye dönük olarak altınını hesaplayacak ve üç yıllık zekatını verecek.
Zekatın bu hesabını ise şöyle yapar: Elindeki altının tamamı 100 gr kabul edilirse ilk yıl için bunun kırkta biri olan 2,5 gr; ikinci yıl için kalan 97,5 gramın kırkta biri olan 2,43 gr; üçüncü yıl için de 95,07 gramın kırkta biri olan 2,37 gr altını zekât olarak verir.
Ödeme anında zekâtı altın olarak vermek caiz olduğu gibi günün fiyatı üzerinden paraya da çevirmek caizdir.
Teravih namazını kılmamak insana günaha düşürür mü?
Bir Müslümana yakışan kendisine farz kılınan ibadetleri yerine getirmesidir. Ayrıca sünnet olarak tavsiye edilmiş nafile ibadetleri de yerine getirerek manevi dünyasını zenginleştirmelidir.
Teravih namazı sünnet bir namaz olduğundan bu namazı kılmamak Müslümanı günaha düşürmez ama bundan alacağı sevap ve fazilet düşünüldüğünde teravihi kılmamak iyi bir davranış olmaz.
Oruç Tutamayan kimse fidyesini nasıl verir?
Orucunu mecburen tutamayanlar için fidye vermek lâzım gelir. Tutamadığı her oruç başına fakire birer fidye verilir. Yani, fitre miktarı para. Fitreleri ne miktardan veriyorsa, ondan aşağı olmayan parayı her oruç adına fakire verme hâlinde, tutamadığı orucun mesuliyetinden kurtulmuş olur.
Ancak, içinde bulunduğu hâlsizlik, hastalık gibi özürden dolayı orucunu tutamayıp fidye verenler, sonraları sıhhat bulup iyi olarak oruç tutacak bir kuvvete sahip olsalar fidye ile ödedikleri oruçlarını tekrar tutma mükellefiyeti gelir. Kaç gün için fidye vermişlerse o günleri tutarak borçtan kurtulmaları lâzım gelir. Aksi hâlde, ibadetlerini parayla fakire ödetmiş olurlar ki, bu caiz olmaz. Önce caiz oluşu, tutacak sıhhî imkâna sahip olamayışlarındandı. Bu imkân gelince mükellefiyeti de beraberinde getirmiş olur.
Kusmak orucu bozar mı?
Kusmanın orucu bozup bozmam meselesi fıkıhçılar arasında tartışma konusu olmuştur. Hanefi fıkıhçılara göre bilerek yapılan kusma ağız dolusu ise orucu bozar. Bu orucun kazası da gerekir. Fakat kusma bilerek kendiliğinden getirildiği halde ağız dolusu değilse oruç bozulmaz. Fakat hangi kısımdan olursa olsun kusmadan bir şey yutulursa orucu bozar.
Şafii fıkıhçılara göre bilerek yapılan kusma az olsun çok olsun orucu bozar, ramazandan sonra da kaza etmek lazım. Bilmeyerek yapılan kusma boğaza girmese oruca zarar vermez.
İlaçlı bant kullanmak orucu bozar mı?
Deri üzerindeki gözenekler ve deri altındaki kılcal damarlar yoluyla vücuda sürülen yağ, merhem ve benzeri şeyler emilerek kana karışmaktadır. Ancak cildin bu emişi, çok az ve yavaş olmaktadır. Diğer taraftan bu yeme içme anlamına da gelmemektedir.
Bu itibarla, deri üzerine sürülen merhem, yapıştırılan ilaçlı bantlar orucu bozmaz. Ancak imkan varsa iftardan sonra yaptırmak daha doğrudur.
Günün Ayeti
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır.
Günün Hadisi
Oruç benim içindir, onun karşılığını ben vereceğim.
Günün Sözü
Gülerek isyan eden, ağlayarak Cehennemde yanar.
(İbn-i Abbas)
Günün Duası
Allahım İslam coğrafyasında ağlayan bir göz, üzülen bir kalp, hüzünlü bir mümin bırakma.
Bunları Biliyor muyuz?
Ruyet-i Hilal nedir?
Hilalin görülmesi anlamına gelen ru'yet-i hilal, dinî bir kavram olarak, kameri ayların tespitinde ayın gözetlenmesi ve görülmesi anlamına gelmektedir.
Günün Nüktesi
Bir Bardak Su
Bir iftar sofrasında, Hz. Ebu Bekire bir bardak soğuk su ikram edilir. Suyu dudağına götürünce, hıçkırıkları, boğazında düğümlenir.
Yanındakiler ne olduğunu sorarlar.
Cevap verir: Bir gün Allah Rasûlü, kendisine getirilen böyle bir bardak soğuk suyu içmiş sonra da ağlamış ve: O gün nimetlerden hesaba çekileceksiniz ayetini okuyarak, işte bu nimetten de hesaba çekileceğiz, buyurmuştu.
Bunu hatırladım ve onun için ağladım...
Bir Ayet Bir Yorum
Hayır siz, dünya hayatını seçip üstün tutuyorsunuz. Ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir.
(Ala Suresi, 16-17)
Dünyada, imtihan ortamının hikmeti gereği cennet ve cehenneme ait özellikler birarada bulunurlar. Bu şekilde müminler hem cennet hem de cehennem hakkında fikir edinir, hem de kendilerini dünyadaki kısa ve geçici yaşama kaptırmak yerine, gerçek, kusursuz, eksiksiz ve sonsuz bir yaşam olan ahirete yönelirler.
Allahın kulları için seçip beğendiği yaşam da işte bu ahiret hayatıdır. Ahiret, Kuran ayetlerinde insanların gerçek ve ebedi yurdu olarak tarif edilir.
Ancak ayette de bildirildiği gibi bazı kişiler dünya hayatını ahirete üstün tutmaktadırlar. Bu insanlar dünyada mükemmel bir hayat kurulabileceğini zannederler.
Dünya hayatına özgü büyük kusur ve eksiklikleri ise, son derece doğal özellikler olarak görürler. Örneğin hasta olmak çoğu insana çok doğal gelir. Aynı şekilde yorgunluk, acı, sıkıntı gibi kavramlar da son derece olağan şeyler olarak karşılanır.
Oysa dünya hayatına ait tüm eksiklikleri Allah çok büyük hikmetlerle yaratmıştır. İnsana düşen bu hikmetler üzerinde derin derin düşünmek ve bunlardan kendine öğütler çıkarmaktır.