Sayfa Yükleniyor...
İnsan ömrü, su misali yerinde durmadan akar neticede varacağı yere kadar akar da gider.
Su denize erişirken insan da mezara daha da ötesi ahiret menziline varır. Ama aslolan ölüme hayıflanıp ağlamak değil, ölümden sonraya arkada bırakılmış esere bakmak lazım.
Şeyh Edibalinin Osman Gazi'ye yaptığı meşhur şu nasihat gibi:
Hayvan ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır.
Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy da aynı nasihat veçhinde şu sözü:
Ölen insan mıdır, ondan kalacak şey eseri,
Bir merkep göçtü mü, ondan da nihayet semeri söylemektedir.
Yani insan öldüğü zaman akıllı bir varlık olduğundan hayvanların aksine yaptığı eserlerle, topluma yaptığı hizmetlerle, insanlara açtığı iyi çığırlar ile hatırlanıp rahmet ile anılacaktır. Aksi bir yaşam ve felsefi bir hayat anlayışı insanın sessiz bir ölümüne ve de unutulmasına sebep olur.
C. Şehabettin'in dediği gibi: Hayatta adları duyulmayan insanların vefatları da duyulmaz.
Onun için bizim hayat felsefemiz insanlara, topluma, dine yararlı olacak işlere imza atmak olmalıdır.
Sevgili peygamberimiz bunu İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır. sözü ile ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla hem bu dünyada hem de dünya hayatı sonrası olan ahirette hayırla anılmak istiyorsak hayırlı ve güzel işlere imza atmamız gerekir.
Bu güzel işler de hem fertlere hem de topluma yararlı olacak kalıcı hizmetlere imza atmak ile olur.
Bu bir yerde vakıf kurup insanların maddi-manevi ihtiyacını gidermeye çalışma ile olur ki İslam tarihinde bunun örnekleri sayılamayacak kadar çoktur. İnsanlara vakıf için ilk bağışta bulunan ve hayata da geçiren kişi sevgili peygamberimizdir.
Yine İslam kişinin öldükten sonra amel defterinin kapanmamasını üç önemli unsura bağlamaktadır.
Bu üç güzel davranış ve unsurun bir tanesi de sadaka-i cariye dediğimiz yapılıp toplumun istifadesine sunulan vakıf, cami, yol, çeşme, köprü, okul... gibi yapılara madden ve manen emeğin geçmesidir. Hz. Peygamber bu güzel davranışı hadislerinde övmekte ve teşvik etmektedir.
Yardımlaşma ve dayanışma dini olan İslam'ın Hayırda ve güzel işlerde yardımlaşın ama günah ve şer işlerde yardımlaşmayın yardım prensibi gereği, malımızdan (ki Kur'an'ın ifadesi ile Sevdiklerinizden infak etmedikçe hayra, sevaba eremezsiniz) zamanımızdan, sıhhatimizden... fedakarlık yaparak arkamızdan hayırla anılacağımız bir eser, önümüzden de ahiret sahasında bize ışık olacak işler yapalım.
Elimizden geliyorsa vakıf, dernek ve benzeri sosyal hizmet gören kurumları kurmaya, yaşatmaya insanlara bu ve benzeri kurumlarla eğitim, sağlık... gibi alanlarda arkamızdan istifade edilecek yapıt ve kurumlar bırakalım.
Yani bir şekilde gücümüz, bilgimiz, imkânımız nispetinde arkadan eser kabul edilecek şeyler bırakalım.
Malum, yiğit ölür namı kalır; merkep ölür semeri kalır.
Soru ve Cevaplar
Fıtır sadakası kimlere verilir?
Fıtır sadakasının sarf yerleri ile zekatın sarf yerlerinin aynı olduğu hususunda fakirler görüş birliği içindedir.
Buna zekat verilmeyen kimselere fıtır sadakası da verilmez. Anne, baba, dede, nine, çocuk, torun gibi akrabalara normal zekat verilemediği için fıtır sadakası da verilemez. Her ne kadar İslam fıkhındaki durum ve fetva bu ise de maalesef halk pek buna uymamaktadır.
Fıtır sadakası, zengin olanlara verilemeyeceği halde fetva olmasına rağmen günümüzde sırf borcundan kurtulmak için zengin arkadaşına, komşusuna, akrabasına fıtır sadakasını vermektedir. Bu davranış dinen yanlış ve sakıncalıdır. Böyle bir ödeme fıtır sadakası borcunu düşürmez bilakis normal zekat gibi kişinin boynunda ve vebalinde kalır.
Bunun için her Müslüman ister normal zekat ister fıtır sadakası, zekatı olsun yerine getirirken hak eden dost, akraba ve komşularına vermesi gerekir, hak etmiyorsa vermemelidir.
Alacakların zekatı nasıl verilir?
Geri ödeneceği kesin olan alacakların, her yıl alacaklı tarafından zekatlarının ödenmesi gerekir. Alacak tahsil edilmeden önce zekatı verilmemişse, tahsil edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekatlar da ödenmelidir.
İnkar edilen veya geri alınma ihtimali olmayan alacakların her yıl zekatının verilmesi gerekmez. Şayet böyle bir alacak daha sonra ödenirse zekatını öder.
Ergenlik çağında olmayan zengin kimse zekat çıkarması gerekir mi?
Zekat ibadeti. İslamın beş temel esası arasında yer alan bir ibadet olması sebebiyle namaz ve oruçla mükellefiyetle söz konusu olan şartlar ilke olarak zekatta da aranır.
Ancak zekat, sosyal yardımlaşma ve dayanışma içeriği de taşıyan mali bir mükellefiyet olması ve üçüncü şahısların haklarını da ilgilendirmesi sebebiyle, diğer ibadetlerde aranan akıl ve buluğ bunda aranıp aranmayacağı fıkıhçılar arasında tartışma konuşu olmuştur.
Ebu Hanefi akıllı ve baliğ olmayanları zekatta mükellef tutmamıştır. Yani ergenlik çağında olmayan zengin kimse zekat çıkarması gerekmiyor
Şafii ve diğer fıkıhçılar ise akıl hastalarının ve buluğa erişmemiş çocuğun malları zekata tabidir. Bu borçlarını da veli vasileri çocuğun malından öder.
Bu iki farklı görüşten, çoğunluğun yani Şafii ve diğerlerinin görüşü daha güçlü ve tercihe şayan görünmektedir. Çünkü zekat netice itibariyle zenginliğin borcudur, topluma karşı bir yükümlülük mahiyetindedir ve sosyal adaletin gerçekleşmesine hizmet etmektedir.
Yurtdışında çalışan kişi, sadaka-ı fıtırı bulunduğu ülke şartlarına göre mi yoksa Türkiye şartlarına göre mi verir?
Ülke ve bölgelere göre geçim standartları farklı olduğundan, sadaka-i fıtır mükellefi, kendi bulunduğu yere göre tespit edilen miktarda sadaka-i fıtrını vermesi gerekir
Zekatı başka memleket veya ülkeye göndermek caiz mi?
İster yakında, ister uzakta bulunsun, zekat da öncelikle yoksul akrabaların tercih edilmesi efdaldir. Akrabalar içerisinde yoksul kimse yoksa yakın komşulardan başlamak üzere kişi bulunduğu yerdeki fakirlere zekat verebilir.
Zekat, öncelikle kişinin bulunduğu yerde yaşayan akraba ve fakirlere verilmelidir. Ancak bölgenin dışında fakir akraba ve muhtaç kimseler varsa onlara göndermek de caizdir.
Emekli ikramiyesine zekat düşer mi ?
İkramiye miktarı dinen zenginlik ölçüsü sayılan nisab (80.18 gr.altın karşılığı para) miktarına ulaşmış ve üzerinden de bir yıl geçmiş ise zekât vermeniz gerekir.
Ancak üzerinden bir yıl geçmemiş ise ya da nisap miktarına ulaşmamış ise zekat vermek gerekmez.
Günün Ayeti
Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir.
Bakara 184
Günün Hadisi
Oruç perdedir. Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa ben oruçluyum desin
Günün Sözü
Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.
İ.Mansur
Günün Duası
Allahım bugün yaptığımız bütün ibadet, hayır ve duaları kabul et
Ramazan Kavramları
Tasadduk etmek nedir?
Allah Teâlâ'nın rızasını kazanmak amacıyla ihtiyacı olana para, mal veya duruma göre herhangi bir şeyi vermek, yardımda bulunmak demektir.
Günün Nüktesi
Ey İnsanlar
Hz. Peygamber efendimiz ramazan ayı başladığında sahabelere şöyle seslenmiş:
Ey insanlar! Yüce ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize bastı. O ayda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. Allah o ayda oruç tutmayı farz kıldı. Geceleyin ibadet yapmayı (teravih) kılmayı nafile kıldı O ayda bir hayır işleyen kimse diğer aylarda bir farz işlemiş gibi olur. O ayda bir farz işleyen ise diğer aylarda yetmiş farz işleyen gibidir. O, sabır ayıdır, sabrın karşılığı ise Cennettir. O, yardımlaşma ayıdır. O ayda müminin rızkı bollaştırılır. O ayda kim bir oruçluya iftar ettirirse bu, günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına vesile olur. Aynı zamanda oruçlunun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun sevabından da bir şey noksanlaşmaz Bunun üzerine sahabiler:
Ya Rasulallah! Hepimiz bir oruçluyu doyuracak kadar yiyeceğe sahip değiliz, dediklerinde Rasulullah: Kim bir oruçluyu bir hurma ile veya içecek su ile veya tadımlık bir süt ile iftar ettirirse, Allah ona bu sevabı verir. Buyurdu ve sözlerine şöyle devam etti:
Bu öyle bir aydır ki, önü rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluştur. Kim bu ayda, emrinde olan insanlara kolaylık gösterir de yüklerini hafifletirse, Allah onun günahlarını bağışlar ve onu cehennem azabından azad eder. ( et-Tergib ve Terhib XI, 94-95 )
Bir Ayet Bir Yorum
Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık
(Kamer Suresi, 49)
Allah, bu ayetinde bizlere herşeyi bir kader dahilinde yarattığını bildirmektedir. Allah canlı cansız tüm varlıkları kaderleriyle birlikte yaratmıştır. Allahın belirlediği bu kader dışında hiçbir varlığın gerçekleşecek olan bir iyiliği ya da kötülüğü engellemeye ya da tersine çevirmeye gücü yetmez.
Kader, Allahın yarattığı her canlının geçmişte yaptığı ve gelecekte yapacağı herşeyi, her hareketi, düşünceyi, konuşmayı en ince ayrıntısına kadar bilmesi ve kontrol etmesidir. İnsanlar daha doğmadan, hayatları boyunca görecekleri ve yaşayacakları herşey Allah indinde belirlenmiş ve planlanmıştır. İnsan, hayatı boyunca Allahın kendisi için dilediği ve yarattığı olaylarla karşılaşır ve tamamen Allahın dilediği bir şekilde hayatını sürdürür. Allah bu gerçeği Kamer Suresi 52. ve 53. ayetinde şöyle bildirmektedir:
Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır. Küçük, büyük herşey satır satır (yazılı)dır. (Kamer Suresi, 52-53)
Yüce Allahın ayetlerde bildirdiği üzere, tüm insanlar tamamen Rabbimizin belirlediği kader doğrultusunda, Allahın kontrolü ve hakimiyeti altında bir yaşam sürdürmektedir. Bu nedenle, insanın kaderinin dışına çıkması söz konusu değildir. Bazı insanlar, olayları doğru değerlendirmedikleri zaman, karşılaştıkları her olaya olumsuz bir bakış açısıyla yaklaşarak umutsuz ve karamsar bir yapıya bürünürler. Bundan kurtulmanın tek yolu ise kadere tam anlamıyla teslim olmak, her olaydaki hikmetli yönleri görebilmeye çalışmaktır.