Başkasının emeğini gasp anlamına gelecek her iş, tutum ve davranış, kul hakkı sorumluğunu gerektirir. Bu sorumluluk ise, söz konusu hak sahibine iade edilmedikçe veya helallik alınmadıkça ortadan kalkmaz.
İslam emeğe büyük değer verir, haksız kazanca karşı çıkar. Kuran-ı Kerimde: İnsan için ancak çalıştığı vardır. (Necm, 53/39) buyurulur.
Hz. Peygamber de emeğin hakkının verilmesini değişik hadisleriyle ifade etmişlerdir. Bunlardan birinde Hiçbir kimse, elinin emeği ile kazandığını yemekten daha hayırlı bir kazanç yememiştir. Allahın Peygamberi Davud da kendi elinin emeğini yerdi. (Buhari, Büyu, 15) buyurmuşlardır.
Teknolojinin geliştiği, insan emeğinin çok değişik şekil ve ortamlarda tezahür ettiği günümüzde aynı ölçüde hak ve emek ihlalleri söz konusu olmaktadır. Bu hak ihlalleri elektronik ve bilgisayar dünyasında da yaşanmaktadır. Bu tür haksız davranışlar sadece bireylerin hakkını gasp etmiş olmamakta, aynı zamanda, o alanlarda emek harcayan insanların yeni ürünler üretme konusundaki şevkini kırmakta, bu da geniş anlamda kamu hakkı ihlaline dönüşmektedir.
Bu sebeple birer emek mahsulü olarak internet ortamına geçirilmiş olan her türlü program, yazılım, kitap müzik vb. ürünleri ilgililerin izni olmadan elde edip kullanmak caiz değildir.
Türbe ve yatırlar hasta insana şifa verir mi?
Türbe ve ziyaretler neticede birer mezarlıktır. Mezarlıkları da ziyaret etmek dinen caiz olan ve Peygamberimizin tavsiye ettiği bir husustur. Türbeleri ziyaret etmek, orada dua etmek ya da Kuran-ı Kerim okumak dinen caiz olan bir davranıştır. Ancak türbelerden şifa beklemek dinen uygun değildir. Çünkü şifayı Allah verir.
Fakat efendimizin tavsiyesi bidatten hurafeden uzak bir ziyarettir. Buna göre mezarlıkları ya da türbeleri ziyaret etmek caizdir. Burada dua etmek, Kuran okumak caizdir. Ancak bu mezarda ya ad türbede yatandan şifa beklemek uygun değildir. Ancak dua ederken ya da şifa dilerken orada yatan zatın hürmetine, yüzü suyu hürmetine diyerek Allahtan şifa dilenebilir.
İbadetlerde öncelik veya fazilet farkı var mı?
Bütün ibadetler güzel ve değerli olmakla beraber ibadetlerin en faziletlisi namazdır. Nitekim sevgili Peygamberimiz bu hususta hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: Namaz, bütün amellerin en faziletlisidir.
Bir başka hadisinde ise: En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdır. Buyurarak namazın Allah indindeki konum ve faziletine dikkat çekmiştir.
Namaz, en faziletli ibadet olduğu için terk edilmesi de büyük günahtır. Nitekim sevgili peygamberimizi bu faziletli ibadetin terk edilmesi ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: Namaz dinîn direğidir, terk eden dinîni yıkmış olur., Beş vakit namazı terk eden, Allahın hıfz ve emânından mahrum olur.
Buna göre namaz ibadetlerin en faziletlisidir. Ancak terki de büyük günahlardan birisidir. İbadetler içerisinde de sorumluluğu en büyük olan ibadettir.
Peygamberlerin Fetânet sıfatının anlamı nedir?
Peygamberlerin zeki ve dikkatli olduklarını belirten bir sıfattır. Yüce Allah gönderdiği bütün Peygamberlerine üstün bir zeka, büyük bir dikkat ve olgunlaşmış bir akıl ihsan etmiştir.
Hiçbir peygamber haşa noksan bir zekaya ya da akla sahip değildir.
Günün Ayeti
İnsanların çoğu şükretmezler.
Neml 73.
Günün Hadisi
Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez
Tirmizî, Birr 35
Günün Sözü
Sevindiremiyorsan, hiç olmazsa üzme!
Yahya bin Muâz-ı Râz
Günün Duası
Allahım bize dermansız dert, karşılıksız borç, imansız ölüm nasip etme
Bunları biliyor muyuz?
Tenzih Nedir?
Allah'ı insana özgü niteliklerden uzak tutmak demektir. Bu da Allah'ın zatı, sıfatları ve isimleriyle birlenmesiyle olur.
Günün Nüktesi
Allah bize fethi nasip etti...
Günlerden Cuma
Fatih Sultan Mehmed Han, Cuma Namazı kıldırarak hâkimiyetini ilân edecek.
Tekbir alıyor.
Bütün ordu arkasında!
Herkes ulvî bir sesle tekbir alıp, ellerini bağlıyor.
Mehmed, birden selâm veriyor. Sonra bir daha tekbir alıyor. 300 bin kişi bir daha tekbir alıyor!
Sultan, sonra yine selâm veriyor; tekrar tekbir alıp, üç tekbir de namazı kıldırıyor.
Hocası Ak Şemseddin, namazdan sonra talebesi olan Sultana:
-Ne oldu sana! namazı 3 kere de kıldırdın der.
Fatihin gözleri yaşlı
Dönüyor hocasına, diyor ki:
-Hocam eğer bu sitemin olmasa idi, söylemeyecektim. Birinci tekbir de aklıma bir şey girdi. Bu kilisenin yönü Kıble değil, selâm verdim. Sonraki tekbir de yine evham geldi, tekrar selâm verdim; üçüncü tekbiri alırken, Kâbe bütün ihtişamı ile önümde belirdi! Rahatladım ve namazı kıldırdım
Bunun üzerine Ak Şemseddin de Fâtih Mehmede şunları söylüyor:
-Bende, sen bunu anlatmasa idin, asla anlatmaz idim. Sen birinci tekbiri alınca: Eyvah! Buranın yönü Kıble değil; yetiş Allahım imdâda! dedim, sen selâm verdin. İkinci tekbir de yine Allaha yalvardım, sen selâm verince rahatladım. Sen üçüncü defa tekbir alır iken, Hızır (aleyhisselam) geldi, parmağını Camiinin duvarına sokup Kıbleye çevirdi ve dedi ki:
Allah bize fethi müyesser eyledi (nasîb etti).