Sayfa Yükleniyor...
Dinin emrettiği konular hususunda Allah Teâlâ insanlara zorluk yüklememiştir. Nitekim Kuran-ı Kerimde mealen şöyle buyurmaktadır:
Allah, kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.(Bakara, 2/286)
Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. (Fetih, 48/17)
Dolayısıyla ışın tedavisi gören bir kimse vücuduna su değmemesi gerekiyorsa tabii ki değdirmeyecek abdest ya da gusül için su yerine teyemmüm yapacaktır. Bu, Allahın biz kullarına verdiği bir kolaylıktır. Ama ışın tedavisinin uygulandığı bölge çok küçük bir bölge ise ve vücudun geri kalan bölümlerinin yıkanması zarar vermeyecekse o bölge bir sargı ile sarılır ve diğer yerler yıkanır. Tabii bunun şartı tedaviye zarar gelmemesidir. Zarar gelecekse teyemmüm almak kafidir.
Konuyla ilgili olarak Peygamberimiz döneminde yaşanan bir olay şöyledir: Cabir b. Abdillah radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: Bir sefere çıkmıştık, içimizden bir adama taş isabet etti ve başını yardı. Sonra bu zat ihtilam oldu. Arkadaşlarına: Benim teyemmüm etmeme ruhsat buluyor musunuz? diye sordu. Onlar da: Sen suyu kullanabilirsin, sana (teyemmüm için) ruhsat bulmuyoruz dediler. Bunun üzerine adam yıkandı ve akabinde de öldü. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin huzuruna geldiğimizde bu hâdise (kendisine) haber verildi. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurdu:
Adamı öldürmüşler, Allah da onların canını alsın! Madem bilmiyorlardı, niye sormadılar? Bilgisizliğin şifası sualdir/sormaktır. Ona teyemmüm yeterli olurdu. Yarasına bir bez sarılmalı ve üzerinden mesh edilmeli, sonra da bedeninin geri kalan kısmı yıkanmalıydı. (Ebu Dâvûd, Taharet, 125, hadis no: 336)
Şefaat etmek nedir?
Bir terim olarak şefaat, peygamberler, melekler, büyük veli insanlar... gibi manevi değerleri yüksek varlıkların Allah'ın izni ile müminlerden bazılarının günahlarının bağışlanmasını ya da Allah indindeki derecelerinin yükseltilmesini talep etmelerini ifade etmektedir.
Ehl-i Sünnet bilginlerine göre büyük günah sahibi olanlar şefaate Allah'ın izin vermesi ile nail olacaklar. Ancak Allah'ın izni olmadan hiç kimse şefaat edemeyeceği gibi, Allah'ın izin vermediği hiç kimse için de şefaat edilemez. Bu konuda Kur'an-ı Kerimde şöyle buyrulmaktadır:
Hiçbir şefaatçi yoktur ki, O'nun izni olmadan şefaat edebilesin."
"O'nun izni olmadıkça nezdinde şefaat edecek kimmiş."
"O gün Rahmanın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez."
Sevgili peygamberimizde bir hadisinde "Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler içindir." buyurarak büyük günah işlemiş olan müminlerden bazılarına şefaat edeceğini haber vermektedir.
Özetle İslam inancına göre şefaat haktır ve Allahın izni ile istediği kişilere yapılacaktır. Bunu da ayet ve hadisle de işaret edilmiştir.
Ama her Müslümandan beklenen ve kendisine yakışan ahirete başı dik alnı açık olarak rahat bir şekilde gidip kendisinin şefaatçi konumda olmasıdır.
Esmaül- Hüsna nedir?
Allahın en güzel, en şerefli manalara ve sıfatlara dalalet eden mübarek isimleridir. Bu İsimler hakkında Hz. Peygamber Muhakkak ki Allaha mahsus 99 ismi şerif vardır. Her kim bu isimleri sayar, ezberler veya şuurlu bir şekilde manalarını anlarsa cennete girer, sonsuz mutluluğa ulaşmış olur. Buyurmaktadır.
Günün Ayeti
Sadakaları açıkça verirseniz o ne güzel! Eğer onları yoksullara gizlice verirseniz sizin için daha iyidir. Allah onları kötülüklerinizden bir kısmına karşı tutar.
Günün Hadisi
Günahından tövbe eden anasından doğmuş gibi olur.
Günün Sözü
İnandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.
Hz. Ömer
Günün Duası
Allahım bize temiz ve hayırlı bir ölüm nasip et
Bunları biliyor muyuz?
Makamı-ı İbrahim nedir?
Hz. İbrahimin makamı demektir. Bununla maksat, Hz. İbrâhim'in Kâ'be'yi inşâ ederken iskele olarak kullandığı veya halkı hacca da'vet ederken üzerine çıktığı taşın bulunduğu yerdir.
Günün Nüktesi
Niçin Aliyi çok seviyorsunuz?
Bir gün ashap Peygamberimiz 'den Hz. Ali'yi niçin çok sevdiğini sordu. Hz Peygamber o anda mecliste bulunmayan Hz. Ali'yi çağırmaya adam gönderdi ve orada bulananlara sordu:
- Birisine iyilik etseniz, o da size kötülük etse ne yapardınız? Cevap verdiler:
- Yine iyilik ederiz.
- Yine kötülük yapsa?
- Biz yine iyilik ederiz?
- Yine kötülük yapsa?
Ashab cevap vermedi, başlarını öne eğdiler. Bunun anlamı kötülüğe kötülükle mukabele etmesek bile iyilik yapmaya devam etmeyiz, demekti.
Bu sırada Hz. Ali o meclise geldi. Rasulullah Hz. Ali'ye sordu:
- Ya Ali, iyilik ettiğin biri sana kötülük etse ne yapardın?
- Yine iyilik ederdim.
- Yine kötülük yapsa?
- Yine iyilik yapardım.
Hz. Peygamber soruyu tam yedi defa tekrarladı. Hz. Ali yedi defasında da "yine iyilik ederdim" diye cevap verdi. Ashap,
- Ya Rasulallah, Ali'yi çok sevmenizin sebebini şimdi anladık, dediler.