Sayfa Yükleniyor...
İslam dini, insanın yaratılıştan var olan güzelliklerini daha belirli hale getiren, takı takma, saçları tarama, meşru ölçüde süslenme, güzel giyinme gibi davranışları mubah kılmıştır. Ancak, fıtraten yani yaratılıştan verilmiş özellik ve şekillerin değiştirilmesini yasaklamıştır. Nitekim Rasulüllah Efendimiz, süslenmek maksadıyla vücutlarına dövme yapan veya yaptıranlara, dişlerini yontarak seyrekleştiren ve şeklini değiştirenlere lanet etmiştir. Buna göre, Allah’ın yarattığı şekli beğenmeyerek, ameliyatla bazı uzuvların şekillerini değiştirmek, tabii güzelliğin fevkinde güzellik aramak dinen caiz değildir. Çünkü bu yaratılışı beğenmemektir. İslam dini de bundan dolayı estetik ameliyatı caiz görmemektedir. Kur’an-ı Kerim, şeytanın “Şüphesiz onlara emredeceğim de Allah’ın yaratılışını değiştirecekler” (Nisa, 4/ 119) dediğini naklederek, bu tür davranışları şeytani işler olarak nitelemektedir. Ancak zaruri bir durum varsa trafik kazasında yüzün parçalanması misali estetik olmada bir sakınca yoktur.
İnsanın yaşadığı iyi ya da kötü her şey kaderinde var mıdır?
Kader ve kazaya inanmak iman altı esasından birisidir. Hayatta başımıza gelen her şey amma iyi amma kötü amma hayır amma şer her şey bir kader içerisinde tecelli etmektedir. Ancak kişi başına gelen herhangi bir olayda kaderi bahane ederek, kendisini sorumluluktan kurtarmaya çalışmamalıdır. Kişi, “Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, bu şekilde takdir edilmiş, ben ne yapayım? “ diyerek, günah işledikten sonra ya da yanlış yapıp suç işledikten sonra da kendisini suçsuz gösteremez, kaderi mazeret olarak ileri süremez. Çünkü bu fiiller, insanlar böyle tercih ettikleri için, bu seçime uygun olarak Allah tarafından yaratılmışlardır. Burada dileyen, tercih eden, isteyen kuldur; yaratan da Allah’tır. Kul sorumluluk doğuran fiilleri irade edendir ama yaratan değildir; zira yaratmak Allah’a mahsustur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, “Allah her şeyin yaratıcısıdır” (En’am, 6/102) buyrulmaktadır. Her şeyin yaratıcısının Allah olması bizim kötü ve yanlış işleri, sorumluluktan kaçarak Allah’a havale etmemize yol açmamalıdır. Bu kaderi istismar etmek olur. Ayrıca kader ve kazaya güvenip çalışmayı bırakmak, olumlu sonucun sağlanması ya da olumsuz sonuçların önlenmesi için gerekli sebeplere sarılmamak ve tedbirleri almamak, İslam’ın kader anlayışı ile bağdaşmaz. Allah her şeyi birtakım sebeplere bağlamıştır. İnsan bu sebepleri yerine getirirse Allah da o sebeplerin sonucunu yaratacaktır. Bu da bir ilahi kanundur ve bir kaderdir. Dolayısıyla kişinin “Ben ne yapayım, kaderim böyle” diyerek günah ya da suç işlemesi ya da işledikten sonra kaderi suçlaması doğru değildir.
Asr-ı saadet hangi dönemdir?
Peygamber Efendimizden itibaren İslam Tarihi, Hz. Peygamber dönemi, Hulefa-i Raşidun, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar gibi muhtelif dönemlere ayrılmıştır. İşte bu dönemlerin başında yer alan Hz. Peygamber dönemine Müslüman alimler “Asr-ı Saadet” adını vermişlerdir.
Günün Ayeti
Allah sabredenlerle beraberdir. (Bakara 2/153)
Günün Hadisi
Ben sizin dünya hırsıyla birbirinizle kapışmanızdan, birbirinizi katletmenizden ve sizden öncekiler gibi helak olup gitmenizden korkuyorum. (Müslim, “Fedail”, 31.)
Günün Sözü
Çocuk istediğin gibi değil yetiştirdiğin gibi olur.
Günün Duası
Allah’ım kalplerimizi imansız, bizi vatansız, direklerimizi bayraksız, minarelerimizi ezansız bırakma.
Günün Nüktesi
Kim Öğrenmek İster
Ebu Hureyre rivayet ediyor, Resulullah dedi ki, “Şu kelimeleri onlarla amel etmek ve onlarla amel edecek olana öğretmek için benden kim öğrenmek ister?” Bunun üzerine, “Ben ya Resulullah!” dedim. Resulü Ekrem elimden tutarak beş şeyi saydı ve buyurdu ki: Haramdan sakın! İnsanların en çok ibadet edeni olursun. Allah’ın sana ayırdığına razı ol! İnsanların en zengini olursun. Komşuna iyilik et! Gerçek mümin olursun. Kendin için istediğini insanlar için de iste. Hakiki Müslüman olursun. Çok gülme! Çünkü fazla gülmek kalbi öldürür.”