Müslüman olan kişinin öldükten sonra yıkanıp, kefenlenerek ve namazı kılınarak gömülmesi esas olandır. Dinimizin ölçüsü budur. Hz. Peygamberimizin uygulaması da böyledir. Kişinin öldükten sonra yakılıp küllerinin denize dökülmesi İslam inancında olan bir uygulama değildir. Çünkü Müslüman kimse mükerrem bir varlıktır. Yaşarken de öldükten sonra da mekerremdir. Ona her zaman saygılı olmak dini bir gerekliliktir. Dolayısıyla bir Müslüman’ın yakılması caiz değildir. Böyle bir vasiyeti olsa dahi geride kalan akrabalarının böyle bir vasiyeti yerine getirmesi caiz olmaz.
Yaptığımız yeminden dönebilir miyiz?
Gereksiz yere yemin etmek ve onu alışkanlık haline getirmek doğru bir iş değildir. Müslüman yemin etmeye ihtiyaç duymayacak şekilde sözüne güvenilen ve çevresi tarafından böyle bilinen bir kimse olmayı gaye edinmelidir. Yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini yerine getirmelidir. Yeminin yerine getirilmemesi halinde, keffâret ödenmesi gerekir. Dolayısıyla kişi bir konuda yemin ediyorsa o yemini bozabilir. Ancak yemini bozduğu için keffarat gerekir. Yemînin keffâreti ise, on fakiri doyurmak veya giydirmek ya da köle azât etmektir. Buna gücü yetmeyen kimse üç gün peşpeşe oruç tutar. Yüce Allah, “Allâh sizi kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı değil, fakat kalplerinizin kastettiği yeminlerden dolay sorumlu tutar. Yemînin keffâreti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on fakiri yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle âzât etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yemininizin keffâreti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allâh size böylece ayetlerini açıklıyor.” buyurmaktadır (Mâide 5/89). Farz veya vacip olan bir şeyi yapmamaya; haram ve günah olan bir şeyi yapmaya yemin eden kişinin, bu yeminini yerine getirmeyip keffâret vermesi gerekir.
Namazda verdiğimiz selamın ne anlamı var?
Namazı bitirmek için verdiğimiz selam namazın bittiğine bir işaret olduğu gibi aynı zamanda, namazı bitirirken sağımızda bulunan meleklere, cemaate, herkese ve solumuzda bulunan tüm varlıklara selam verilerek onlara esenlik dilemektir. Yani namaza Allah’a hamd ile başlar, herkese esenlik dileyerek çıkarız.
Çocuk baliğ olunca babanın sorumluluğu dinen biter mi?
Baba, çocuklarına rüşte erinceye kadar bakmakla mükelleftirler. Çocukları reşit, akil-baliğ olduktan sonra anne ve babanın onlara bakma zorunluluğu yoktur. Ama anne ve baba ihsanından, çocuklarına rüştten sonrada bakmakta ve yardımcı olmaktadır. Hatta iş ve yuva sahibi yapmaktadır. Bu dini bir görev olmasa da Müslüman anne ve babalar kendilerine bir görev ve sorumluluk telakki ederek rüştten sonra da evlatlarına yardımcı olmaktadırlar. Dolayısıyla çocuk baliğ olunca kendi sorumluluğu başladığından babanın sorumluluğu biter.
Günün Ayeti
Doğrusu insan dayanıksız ve huysuz yaratılmıştır.
Mearic, 70/19.
Günün Hadisi
“Allah, ümmetimin hata ile, unutarak veya baskı ve tehdit altında işlemiş olduğu günahları bağışlamıştır.”
İbn-i Mace, “Talâk”, 16.
Günün Sözü
“Zamanı satabilirsin, ama geri satın alamazsın”
Paulo Coelho
Günün Duası
Allah’ım çocuklarımıza huzurlu ve güzel bir dünya nasip eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Kavli Sünnet nedir?
Hz. Peygamberin dinî konulardaki sözlerini ifade eden bir kavramdır.
Günün Nüktesi
Deniz Köpüğü Kadar Günah…
Bir gün başta Ebu Zer olmak üzere Muhacirlerin fakirleri Peygamberimize gelerek şöyle dediler:
“Ya Resulallah! Varlık sahipleri yüksek dereceleri ve daimi nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar. Ancak onlar sadaka veriyor biz veremiyoruz, onlar köle azâd ediyor, biz edemiyoruz.”
Peygamberimiz onlara şu müjdeyi verdi:
“Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz; meğerki sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar.”
“Her namazdan sonra otuz üç kere ‘Sübhânallah’, otuz üç kere ‘Elhamdülillah’, otuz üç kere ‘Allahu ekber’ derseniz tamamı doksan dokuz eder; yüzün tamamında da ‘Lâilâhe illallâh vahdehûlâ şerîke leh, lehü’l- mülkü velehü’l- hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa bağışlanır.”
Müslim, Mesacid, 14.