Sayfa Yükleniyor...
İslam dinine göre, insanlar arasında kadın erkek veya kız erkek ayırımı yapmak, birini diğerinden üstün tutmak, uygun değildir. Çünkü kadını da erkeği de yaratan Allahtır. Kulun burada hiçbir rolü ve iradesi yoktur.
Nitekim Kuran-ı Kerimde: "Göklerin ve yerin mülk ve tasarrufu Allahındır. O, dilediğini yaratır. Kimi dilerse, ona kızlar bağışlar, kimi dilerse ona erkekler lütfeder. Yahut (çocukları) erkekler-dişiler olmak üzere çift verir. Kimi de dilerse, onu kısır bırakır. Muhakkak ki, O âlimdir, her şeyi bilir. Kadirdir, her şeye gücü yeter buyrulmaktadır.
Dolayısıyla hiç bir Müslüman, çocuğunun erkek olmasıyla övülemeyeceği gibi, kız olmasıyla da yerinemez. Çünkü önemli olan, çocuğun kız veya erkek olması değil, hayırlı bir evlat olmasıdır.
İslamiyetten önce Arabistanda yaygın olan kız çocuklarını diri diri gömme âdeti, İslamiyetle tamamen ortadan kaldırılmıştır. Allah Kuran-ı Kerimde buna dikkat çekmiş kız evlâdının öldürülmesini şiddetle yasaklamıştır: öyle ki bu hususta mealen şöyle buyurmuştur:
"Evlatlarınızı fakirlik korkusuyla öldürmeyin; onları da, sizi de biz rızıklandırırız! Muhakkak ki onları öldürmek, büyük bir suçtur.
O halde Allahın bu bağışına karşı çok şükretmeli ve Onun emaneti olan çocuklarımızı en güzel bir şekilde terbiye etmeli ve eğitmeliyiz. İslam Dini, ana-babaların çocuklar arasında kız-erkek ayırımı yapmadan eşit muamelede bulunmalarını emreder.
Peygamber bu hususta şöyle buyurmaktadır: "Kimin kızı doğar da, onu gömmez, horlamaz, oğlan çocuğunu ona tercih etmezse, Allah o kimseyi, bu kızı vesilesi ile cennetine kor. Hz. Enesin rivayet ettiğine göre de: Bir adam Hz. Peygamber in yanında otururken, oğlunun biri gelir. Adam çocuğu öper ve dizinin üstüne oturtur. Az sonra kızı gelir. Adam onu öpmeksizin önüne oturtur. Bunun üzerine Rasulullah Efendimiz; Aralarında eşit davranmıyor musun? diye adamı uyarır.
Çocuklara eşit davranmaya çok önem veren Peygamber Efendimiz: Bağış ve ihsanda çocuklarınızın arasını eşit tutun. Eğer ben birini üstün tutacak olsaydım, kızları üstün tutardım şeklinde buyurarak, erkek çocuklarını kız çocuklarından üstün tutan ve kızları hor gören zihniyeti tamamen yıkmıştır.
Hac kişinin bütün günahlarını affettirir mi?
Müslümanın dünya ve ahiret hayatı bakımından çok önemli bir dönüm noktası olan hac, samimi ve ihlasla yerine getirildiğinde Müslümanı günahlarından arındırır. Kişinin Allah indindeki derecesini yükseltir. Ödül olarak cenneti kazanmasına vesile olur. Haccı hayatında yaşayan Müslüman ahlâken mükemmelleşir. İnsanlarla olan ilişkileri hoşgörülerle güzelleşerek olgunlaşır.
Haccın faziletinin büyüklüğünü açıklayan birçok hadis-i şerif Hz. Peygamberimiz tarafından dile getirilmiştir. Sevgili Peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır:
- Kim Allah için hacceder de kötü söz ve davranışlardan sakınır ve günahlara sapmazsa -kul hakları hariç- annesinin onu doğurduğu günkü gibi günahlardan arınmış olarak döner.
- Haccedenler ve umre yapanlar Allaha dua ederlerse, dualarını kabul eder, bağışlanma dilerlerse onları bağışlar.
- Hac ve umreyi art arda yapınız. Çünkü bu ikisi, körüğün demir, altın ve gümüşün pasını giderdiği gibi fakirliği ve günahları yok eder.
Hz. Peygamberin bu hadislerinden de anlaşıldığı gibi hacca giden kimse kul hakkı dışındaki bütün günahlarından kurtulmaktadır.
Günün Ayeti
İnsanların çoğu şükretmezler.
Neml 73
Günün Hadisi
Bir müminin öldürülmesi, Allah indinde dünyanın yok olmasından daha büyüktür.
(Nesâî, Tahrîm,2)
Günün Sözü
Birçok insan, mutlu olmayı bilmediği için mutsuzdur
Günün Duası
Allah'ım beni yeni bir güne eriştirdiğin için sana şükürler olsun. Allah'ım bu günümü de hayırla bitirmemi nasip et."
Bunları biliyor muyuz?
Bid'at-ı Seyyie Nedir?
Resulullahın ve esbabının zamanlarında bulunmayıp da, dinde sonradan meydana çıkan ve bir sünnetin unutulmasına sebep olan bozuk inanış ve ibadet olarak yapılan işler demektir.
Günün Nüktesi
Gitti hayatının dörtte dördü
Geçmiş vakitlerin birinde bilgili birisi, boğazın diğer yakasına geçmek için bir sandalcının yanına gelerek ona sorar:
Karşıya geçirmek için ne kadar para alıyorsun?
Garşuya bir liraya geçürüm efendü.
Alim, sandalcının bu bozuk Türkçe ile verdiği cevabı beğenmez.
Bu ne biçim konuşma böyle? Yoksa sen dilbilgisi bilmiyor musun?
Yok ağam, güççükken haytalık ettük, okuyamaduk!
Tüh, yazık sana! Desene gitti hayatın dörtte biri!
Bir müddet gittikten sonra bilge adam tekrar sorar:
Allah bilir şimdi sen, matematik de bilmezsin!
Yok beğüm! Onu da bilmem! Dedik ya, güççükken haylazluktan okula gidemedük!
Tüh yazık, yazık! Hayatının dörtte biri daha boşa gitti!
Bir müddet daha yol aldıktan sonra bilgili adam, tekrar sorar:
Sakın fizik ve kimya okumadım deme!
Belki hayatımın dörtte birü daha boşa getti; ama o dediklerini de bilmem efendü, vaktinde öğrenemedük işte!
İyi de sandalcı! Dilbilgisi bilmezsin; matematik, fizik ve kimya da bilmezsin; sen ne diye yaşarsın?
Bu arada hava bozulmaktadır. Sandalcı büyük bir fırtınanın geleceğini anlar. Bilgili zata sorar:
Efendü, yüzme bilüsünüz deel mi?
Dil alimi, sandalcının bu sorusundan endişeye düşer, bir korkudur başlar. Sandalcıya yalvaran gözlerle cevap verir:
Sandalcı ağa! Ben yüzme bilmiyorum! Çocukluktan beri o ilmi öğren, bu ilmi öğren derken yüzme öğrenmeye fırsat bulamadım.
Aha! Napcan şimdi! Şimdiden başla dua etmeye! Çünkü gittü hayatunun dörtte dördü!