2

İslam’da affı olmayan günah var mı?


  • Oluşturulma Tarihi : 15.09.2015 08:52
  • Güncelleme Tarihi :

     İslam dini, inanç, ibadet ve muamelat olmak üzere üç kısımdan oluşur. İnanç kısmını inkar etmek yani imanının altı esasından birini Allah’ı, Peygamberi… inkar etmek küfürdür dinden çıkmadır. Diğer konularda haddi aşmak ise günahtır. İçki içmek, namaz kılmamak, yalan söylemek… gibi.

     Kişi kafir olmadıkça günah işlemekle dinden çıkmaz. Küfür dışında günah işleyen kişi, ne kafir ne de münafık olur, imandan çıkmaz. Ama günahkar olur. İşlediği günahın büyüğüne göre de asi olur.  Bu anlamda ibadet ve muamelat kısmında işlenen günah insanı kafir yapmaz günah işlendiğinde tövbe etmek gerekir. Tövbe edildiğinde de günahın işlenmemiş gibi affedileceğine inanırız.  Çünkü Allah, Kur’an-ı Kerim’de günah işleyenleri  "Ey iman edenler, samimi bir tövbe ile Allah'a dönün" (Tahrim, 66/8)  hitabı ile tövbeye ve halis bir pişmanlığa çağırmaktadır.

      İmanlı olmak kaydı ile işlenen günah tövbe edilmekle silinir ama dinden çıkmayı gerektiren bir fiil işlenmişse yani Allah, Peygamber, Ahiret, Kader… inkar edilmişse bunun tövbesi öncelikle tekrar imana ve İslam dönmek için iki şahadeti getirmektir. Ondan sonra tövbe ve istiğfar etmektir.

      Var olan kul hakkını affettirmek için de tövbe etmek yetmez. Çünkü tövbe etmekle kul hakkının sorumluluğundan kurtulmaz. Bunun için de hak sahibinin hakkını ödemek ve helalleşmek gerekir.

 Dua bitiminde ellerimizi yüzümüze sürmezsek dini bir sakınca  olur mu?

       Dua ederken Allah’ın rahmeti bizlerin üzerimize yağıyor. Bizlerde bu rahmetten nasiplenmek için dua ederken ellerimizi rahmetin geldiği göklere doğru kaldırıyor daha sonra da bu rahmeti yüzümüze ve bedenimize sürüyoruz.

      Nitekim Hz. Peygamber efendimiz Fatihayı okuduktan sonra ellerini mübarek yüzüne sürerdi. Hatta yatıp uzanırken okuduğunda vücuduna sürerdi. Dolayısıyla duada ellerimizi yüzümüze sürmek hem rahmetten nasiplenmeye vesiledir hem de sünnettir.

      Ama illaki yüzümüze sürmek zorunda mıyız hayır sürmek zorunda değiliz. Ama o zamanda güzel olan bir sünnetin sevabından ve uygulamasından uzak kalmış oluyoruz.

 Ev veya araba alındığında kan akıtmak gerekir mi?

        Ev veya araba almak kurban kesmeyi gerektirmez. Ancak bu konuda adak yapılmışsa adağın yerine getirilmesi gerekir. Ama kişi isterse elde edilen bu nimetlerden dolayı Allah’a şükür için, şükür kurbanı kesilebilir.

        Bir diğer husus daha vardır ki: “Sadaka belaların define vesile olur” Böyle bir nimetten dolayı kurban kesip tasadduk etmenin muhtemel bir takım kaza ve belaların define vesile olacağı da umulur. Fakat bütün bunların yapılmasında bir adak söz konusu değilse bir vaciplik yoktur.

 "Ekmeği kesen cennete giremez" sözü gerçek mi?

Ekmek bizim inanç ve örfümüzde kutsaldır. Kutsal kabul edildiği için her zaman ona hürmet ve saygı göstermek gerekir. Ancak kutsal kabul edilen ekmeği ihtiyaç halinde kesmek veya bölmekte dinen bir sakınca yoktur.

Halk arasında kullanılan "Ekmek kesmek" tabiri, yenilecek ekmeği dilimlere ayırmak manasında olmayıp, başkasının rızkını engellemek, onun alacağı ekmeğin parasını kesmek, hakkını vermemek anlamına gelmektedir. Ki bu da kul hakkıdır. Kul hakkı ki Allah’ın affetmediği iki büyük günahtan birisidir. Kul hakkını kul affederse Allah affeder. Ancak kul affederse ya da affetmese cezasını çektikten sonra Müslüman kimse yine cennete girecektir. Çünkü Müslüman kimse er ya da geç cennete girecektir.

Günün Ayeti

Allah hainleri sevmez.

Enfal 58

 Günün Hadisi

Kim tok gözlü olmak isterse, Allah onu başkalarına muhtaç olmaktan kurtarır.

Buhârî, Zekât 50

 Günün Sözü

Verilen söz, vaktinde verilmesi gereken bir borçtur”

 Hz. Ali

 Günün Duası

Allah’ım kalplerimizi imansız, evlerimizi aşsız, dillerimizi duasız bırakma.

 

Bunları biliyor muyuz?

Tilavet Nedir?

Kur’an-ı Kerim’i güzel ve yüksek sesle, usulünce okumaya denir.

 Günün Nüktesi

Bir kişi daha gelsin…

      Hacı Bayram Veli, Sultan II. Murad'ın saygı duyduğu manevi önderlerdendi. Hükümdarın Hacı Bayram'a saygısı o derece büyüktü ki ona mürid olanlardan vergi almıyordu. Ama gelin görün ki bütün Ankara halkı Hacı Bayram'ın müridi olduğunu iddia ediyordu.

Ankara'da kimden vergi istense "Ben Hacı Bayram'ın müridiyim" deyip işin içinden sıyrılıyordu. Bu durum hükümdara yansıtıldı. Hükümdar Hacı Bayram'a bir mektup gönderip, "Gerçek müritlerinizin sayısını bana bildiriniz, sizin bildirdiğiniz herkes vergiden muaf tutulmak üzere kabulümdür" dedi.

        Hacı Bayram devletine saygılı bir maneviyat büyüğü olarak kendisine bağlılığın kötüye kullanılmasından zaten şikayetçi idi. Mektubu fırsat bilerek müritlik iddiasındaki herkese haber saldı: "Falan gün falan yerde toplanınız" diye. O gün hemen bütün Ankara halkı şeyhlerinin davetine uyarak bildirilen yere akın ettiler.

         Hacı Bayram bir tepeciğe kurdurduğu siyah kıl bir çadırdan çıkarak kalabalığa sordu: "Beni seviyor musunuz?' Kalabalık hep bir ağızdan karşılık verdi: "Elbette seviyoruz." "Bana yürekten bağlı mısınız? İstesem benim için canınızı verir misiniz?" Kalabalık cevap verdi: "Canımız senin yoluna feda olsun..." Hacı Bayram bunun üzerine "Bugün bana inananları şu çadırın içinde bir bir kurban edip canlarını cennete göndereceğim. Şimdi bir kişi çıksın" dedi. Kalabalıktan bir kişi çıktı. Hacı Bayram onu çadıra aldı. Çadırda önceden hazırlattığı koyunlardan birini kestirerek, kanını çadırdan dışarıya akıttırdı. Dışarıdakiler adamın gerçekten kurban edildiğini sanarak ürperdiler. Hacı Bayram dışarı çıktı, "Bir kişi daha gelsin" dedi. Bir adam daha çıktı. Onu da çadıra alıp aynı işlemi yaptı. Sonra dışarı çıktı ve bir kişi daha istedi. İşin şakayla gelir yanı yoktu. Giden gidiyordu. Bu defa bir şaşkınlık ve duraksama görüldü. Yine de bir hanım ileri çıktı. Hacı Bayram onu da çadıra aldı. Aynı olay tekrarlandı. Dördüncü defa Hacı Bayram kurbanlık isteyince tek kişi çıkmadı. Hacı Bayram artık hükümdara cevap verecek durumdaydı:

- Sultanım, vergiden affedilmek üzere gerçek müritlerimi sormuştunuz. Benim gerçek müritlerim iki er kişi ile bir hatun kişiden ibaret üç kişidir.

İslam’da affı olmayan günah var mı?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık