Sayfa Yükleniyor...
Dinimiz miras hukukuna büyük önem vermiştir. Gerek Kuran-ı Kerimde, gerekse hadis-i şeriflerde miras bırakan kimsenin durumu, nasıl hareket edeceği, mirası hak edecek kimselerin kimler olduğu, ne şekilde ve ne kadar miras alacakları teferruatlı bir şekilde anlatılmıştır.
Miras meselesi, ayrıca İslami ilimler arasında mühim bir mevki tutmuş, İslam hukukunda feraiz adıyla anılır olmuştur. Feraiz hakkında da müstakil olarak pek çok kitap yazıldığı gibi, fıkıh kitaplarında da başlı başına bir bölüm olarak işlenmiş, mirasın taksimi hususunda ince hesaplar yapılarak, yanlışlığa meydan verilmemeye gayret edilmiştir.
Miras meselesine dikkat etmeyen, bu vesileyle de mirasçılar arasında anlaşmazlıklara sebep olan kimseler, kul hakkına riayet etmediklerinden hem dini bir sorumluluk altına girerler, hem de akraba olan mirasçılar arasında devam etmesi gereken akrabalık bağına zarar verirler. Miras meselesinde ilk önemli vazife, malını miras olarak bırakacak kimseye düşmektedir.
Hayattayken malının bir kısmını çocuklarından birisine bağışlayarak, kardeşler veya diğer mirasçılar arasında bir kin ve nefretin doğmasına sebep olmak yahut malının büyük bir kısmını sağlığındayken vasiyet ederek bir şahsa yahut bir kuruma bırakmak mirasçılar arasında anlaşmazlıklara, kavgalara yol açar.
İnanç bakımından bir insanın mirastan mahrum bırakılabilmesi için her şeyden önce, o kişinin -Allah korusun- dinden çıkmış, irtidat etmiş olması lazımdır. Yoksa bir insanın günahkar olması, birtakım dini vazifelerini ihmal etmesi mirastan mahrum bırakılmasını gerektirmez. Baba da olsa kişi evladını mirastan mahrum bırakamaz.
Kaldı ki kişinin çocuklarına böyle bir ceza vermesi, müspet bir ıslah yolu da değildir.
Diğer taraftan mirası hak edecek kimseler ne kadar varlıklı olursa olsunlar, bu zenginlikleri, onları mirastan uzak kılacak bir gerekçe olamaz.
Durum böyle olmakla beraber, insan, servetinde istediği gibi tasarruf etme hakkına sahiptir. Lakin yukarıda da belirttiğimiz gibi, bazı kırgınlıklara da meydan vermemesi gerekir. Yani kişi hayattayken malını dinen haram olmayacak işlerde istediği gibi harcaya bilir, dağıtabilir Ama öldükten sonra evladını mirastan mahrum etmesi hususunda vasiyet etmesi uygun değildir. Böyle bir vasiyeti olsa dahi geçersizdir.
Ebeveynin rızası olmadan bir bayanın evlenmesi dinen caiz mi?
Ergenlik çağına gelmemiş kadının velisiz evlenemeyeceği hususunda İslam fıkıhçıları arasında ittifak vardır. Ancak ergenlik çağına gelmiş bayanın kendisini evlendirebilmesi hususunda fıkıhçılar arasında görüş ayrılığı vardır.
Hanefi mezhebi fıkıhçılarına göre kadın kendi başına nikahının tarafı olup kendini evlendirebilir. Bunda da dini anlamda bir sakınca söz konusu değildir.
Şafiilere göre ise Velisiz nikah geçersizdir. Hadisine binaen kadın velisi yani babası ya da onun yerinde olan birisi olmadan kendini evlendiremez. Evlendirse dahi nikahı geçersizdir.
Bu iki görüş taraftarlarının kendilerine göre dayandıkları dini deliller olduğu bir gerçektir. Ama böyle önemli bir kararda çocuğunu büyütüp, yetiştiren ailenin de söz hakkı olmalıdır.
Dolayısıyla evlenecek bayan anne ve babasının rızasını alarak evlenmesi daha evla ve makbuldür. Anne ve babanın ahı alınarak kurulan yuvanın temeli sağlam olmaz. Neticesi de Allah muhafaza hüsran olur.
Günün Ayeti
Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hâla akıl erdiremiyor musunuz?
Yasin 62.
Günün Hadisi
Ölülerinizin iyiliklerini zikredin, kötülüklerini zikretmeyin.
Ebu Davud, Edeb 50
Günün Sözü
Senin gönlün değişirse dünya değişir.
Şemsi Tebrizi
Günün Duası
Ya Rabbi canımızı, malımızı, ailemizi her türlü afetten, yangından, soygundan ve benzeri tehlikelerden muhafaza eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Sehv Secdesi nedir?
Yanılma secdesi; namazda bir farzın veya vâcibin, vaktinden önce veya sonra yapılması yâhut vâcibin terkinde yapılması lâzım gelen secde.
Günün Nüktesi
Siz de mi ağlıyorsunuz?
Hz. Enesden rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber ruhunu teslim etmek üzere olan oğlu İbrahimin yanına girince gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı.
Bunun üzerine Abdurrahman İbni Avf:
Ey Allahın Resûlü! Siz de mi ağlıyorsunuz? diye sordu.
Hz. Peygamber ona:
Ey İbni Avf! Bu gördüğün gözyaşları rahmet ve şefkat eseridir cevabını verdi. Sonra şunları ilave etti:
Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Biz ancak Rabbimizin razı olacağı sözleri söyleriz. Ey İbrahim! Seni kaybetmekten dolayı gerçekten üzgünüz.
Buhârî, Cenâiz 43