2

İslam’ın çevreye verdiği Önem


  • Oluşturulma Tarihi : 19.07.2015 08:19
  • Güncelleme Tarihi :

Kainatın yaratıcısı Allah’u Teala, kainattaki varlıkları birbiriyle uyumlu ve düzenli bir biçim ve sistem içerisinde yaratmıştır. İnsanların ve bütün canlıların rızıklarını ve çeşitli ihtiyaçlarını aynı düzen ve denge içinde sağlamıştır.

         Bütün yaratılmışların en mükemmeli olan insanı, diğerlerinden üstün ve hakim bir konumda yaratmıştır. Canlı-cansız bu dünyadaki her şeyi, onun emrine vermiştir. Bütün bunların yanında yüce Mevla, insana bunları yönetme ve bunlardan faydalanma imkanını da bahşetmiştir. Bunca nimete ve güzelliğe rağmen beşerin çoğu tarih boyunca hep nankör olmuştur. Nitekim konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de Allah’u Teala mealen şöyle buyurmaktadır: “Doğrusu biz sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim kaynakları sağladık. Ne de az şükrediyorsunuz”

           Şüphesiz Allah’ın yarattığı tabiatı oluşturan bütün varlıklar, birbirini tamamlayan bir yapı oluşturmaktadır. Bu unsurların hepsi birbirine muhtaçtır ve birbirini destekleyip besleyen bir özelliktedir. Kara ve denizlerde yaşayan binlerce canlı türünden hiçbirisi, başıboş ve gereksiz yere yaratılmış değildir. Rabbimiz, bunların her birini bizim için ya bir deva olması veya bir ihtiyacımızı gidermesi için lütfetmiştir. Zira hiçbir şey boşuna var edilmemiştir.

         Bu doğal hayatın dengesini oluşturan unsurlar gün geçtikçe yara almaktadır. Ne yazık ki, dünyada yapılan bazı bilinçsiz işler nedeniyle başta yer altı ve yer üstü kaynakları olmak üzere bir çok kaynak tükenme noktasına gelmiştir.

         Öyle ki kullanılan gaz ve yakıtlar üretilen silah ve sanayiden dolayı mevsimler ve iklimler değişmekte, denizler ve göller kurumakta, hava kirliliği artmakta, buzullar erimekte… bunun sonucunda da küresel ısınma meydana gelmekte, insan ve hayvan hastalıları gün geçtikçe artmaktadır Hatta, zamansız ve usulsüz yapılan avlanma sonucunda, birçok hayvan türü yok olmuş ve tabii denge bozulmuştur.

           Evrensel ve son hak kitap olan Kur’an-ı Kerim’de, bu konuya dikkatimiz çekilerek şöyle buyrulmaktadır: “İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozulma meydana geldi. Vazgeçip dönerler diye, Allah yaptıklarının bir kısmını kendilerine tattıracaktır.”

         Bütün mahlukatın, insanın hizmetine verildiği bir gerçektir. Ancak gereksiz yere cana kıyma, körpe yavruları öldürme yetkisi ve özgürlüğü kimseye verilmemiştir. Rabbimizin, “İnsanoğlu başıboş bırakılmamıştır. Her yaptığından hesaba çekilecektir” ilâhi uyarısı göz önüne alınırsa; insanın çevre dengesi ile ilgili olarak daha bilinçli hareket etmesi gerektiği, kendiliğinden anlaşılır.

      Şunu unutmayalım ki; doğal dengenin bozulması, insan hayatının da alt-üst olması demektir. Bu ise, insanın kendi felaketini kendi eliyle hazırlaması anlamına gelmektedir.

          Halbuki Allah’ın verdiği yer altı ve yer üstü kaynakları hem istifademiz için yaratılmış bir nimet hem de gelecek kuşaklara aktarmak için bir emanettir.  Bu nimetler ve güzellikler sadece bize ait olmadığına göre. Bizden sonra gelecek nesillerin haklarına saygılı olmak ve doğal hayatı korumak hem insani hem de dini bir görevdir.

         Onun için her kul Kur’an’ın “size verilen nimetlerden dolayı muhakkak ki hesaba çekileceksiniz.” hitabını unutmaması gerekir.

Soru ve cevaplar

Ramazan ayında tutamadığımız oruçları, istediğimiz zaman kaza edebilir miyiz?
     

      Evet, zamanında tutulmayan ya da tutulamayan oruçlar her zaman kaza edilebilir. Kişi fırsat bulduğu anda hemen kaza etmelidir. Bu oruçları imkan bulup da daha fazla geciktirmek uygun değildir.

     Hanefi mezhebinde bu oruçları sadece kaza etmek kafidir. Şafii mezhebinde ise gelecek Ramazana kadar kaza edilmezse, hem oruç tutmak, hem de fidye vermek gerekir.

Bayramda Müslüman olmayan komşumuzun evinde çay içmenin bir sakınca var mı?

      Gayr-i müslim komşu ve tanıdığın evine gitmek, çayını içmek, yemeğini yemek, hatta gerektiğinde misafir kalıp evinde yatmak günah değildir. Hatta onlarla iyi münasebet kurup, onlara güzel örnek olmak yerinde ve güzel bir davranıştır. Ancak, bu sırada onlardan kötü alışkanlık ve âdet almamak gerekir.  Bilakis onlara İslami adet ve alışkanlıkların güzel örneğini vermek gerekir.

      Aynı şekilde gayr-i Müslim komşu ve tanıdığın hastası ziyaret edilir, yolculuktan döndüğünde “hoş geldin” denir, sevindirici, yahut üzücü bir duruma uğrarsa ziyaretine gidilebilir.

Vefat eden Anne Babamız için bayramda sevap anlamında ne yapabiliriz?

      Hayırlı evlat anne ve babanın amel defterini açık tutacak önemli bir manevi kazanç kapısıdır. Okuduğu her sure, getirdiği her salavat ve ettiği her dua, anne ve babasının amel defterine anında kaydedilir.

      Ebeveynin evlatları üstlerinde bazı önemli vazifeler vardır. Şöyle sıralayabiliriz: Anne ve babalarının dine uygun vasiyetlerini yerine getirmek, Onlar için bol bol istiğfar etmek, Namazlardan sonra dua edip sevaplarını onların ruhlarına hediye etmek, tuttuğumuz oruçların, kıldığımız namazların, verdiğimiz sadakaların, sevaplarını onlara da bağışlamak.  Varsa kalan borçlarını ödemek, Kabirlerini ziyaret edip Kur’ân-ı Kerim okumak, Onlar için Hatimler okumak Dostları ile görüşmek, Ramazan’da ve sair vakitlerde, sevabı onlara olmak üzere sadaka vermek, Ana-babanın sevdiği yemeği ya da bir hayır yapıp, fakirlere dağıtıp ruhlarını şad etmek, sevabını onlara bağışlamak.

      Özetle; vefat etmiş olan anne ve babamız için her türlü ibadetin sevabı bağışlanabilir. Kuranı Kerim okuyup sevabını onlara bağışlayabilir ve onların adına sadaka verebiliriz.

Tesbih Namazı Nasıl Kılınır?

      Bu namaz Peygamber efendimizin ibn-i Abbas'a öğrettiği bir namazdır. Her zaman kılınabilir. Tesbih namazı 4 rekâttır. İki rekâtta selam verilerek de kılınır. Her rekâtın da 75 defa tesbih söylenir, dört rekatta 300 tesbih eder rekâtının nasıl kılındığını tarif edelim her rekâtı aynen kılınır.

"Niyet ettim Allah rızası için Tesbih Namazı kılmaya" diye niyet edilir. "Allahu Ekber" diyerek namaza durulur.

      Tesbih namazında okunacak dua şudur: "Subhanellahi velhamdulillahi ve la ilahe illallahu vallahu Ekber" . Bu dua namazın şuraların da söylenir:

1-Sübhaneke'den sonra 15 defa,

2-Euzu-Besmele, Fatiha ve sureden sonra 10 defa

3-Rüku’da 3 defa söylenen "Subhane Rabbiyel Azim"den sonra 10 defa,

4-Rüku’dan doğrulunca 10 defa;

5-Secdeye varıp 3 defa söylenen "Subhane Rabbiye'l a'la" dan sonra 10 defa,

6-İki secde arasında oturunca 10 defa,

7-İkinci secdede yine 10 defa söylenir. Toplam 75 defa söylenir olur. Ettehiyyatü okunur, ikinci rek'ate kalkılır.

    Önce 15 defa söylenir, soma Fatiha okunur, 10 defa söylenir, aynen birinci rekattaki gibi tamamlanır. İkinci rekatta oturunca ister Ettehiyyatüyü okuyup 3. rek'ate kalkar 3. ve 4. rek'atı aynen kılar, isterse Ettehiyyatü'den sonra salli, barik dualarını okuyup selam verir. Yeni bir tekbir alarak iki rek'at daha aynı şekilde kılar.

Günün Ayeti

"Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim."

Günün Hadisi

Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi

 

Günün Duası

Allah’ım tuttuğumuz oruçları, kıldığımız namazları, yaptığımız hayırları kabul et. Bayramı bize, ailemize ve ümmeti İslam hayırları vesile kıl.

Günün Sözü

Hepimiz ölümün nişanlısıyız

Cenap Şahabettin

Ramazan Kavramları

Tilavet secdesi:   

 Kur'ân'da on dört yerde geçen secde âyetlerinin okunması veya işitilmesi halinde yapılan secdeye denir

Günün Nüktesi

Etme Bulma Dünyası… 

      Bir adam, karısı, çocuğu ve yaşlı babası ile beraber yaşamaktadır. Kadın kayınpederini istememekte, huysuzluk etmekte, evin huzurunu bozmaktadır.

Bir gün kocasına:

- Bey... bey… Bezdim bezdim. Bir gün göremedim. Gençliğim gidiyor. Ya ayrılalım, babanla kal., ya da al babanı al da nereye getirirsen getir beraber kalalım. Yoksa ben gidiyorum.

 Adamcağız şaşkınbiraz da sitemli bir vaziyette:

-Ne diyorsun hanım, o babam; öldüreyim mi, atayım mı? Kimi var bizden başka bakacak, dese de karısı ısrarda ısdrar ediyordu.

Adam baktı olacak gibi değil babasını dağa bırakmaya karar verdi. Yanına oğlunu da alarak yola koyulurlar. Babasına da:

- Baba, torununla beraber dağa oduna gidiyoruz, istersen sen de gel" der.

Baba gelinin dırdırını dinlemektense onlarla beraber dağın yolunu tutar. Ormanın içlerine girip bir müddet gittikten sonra, oğlan babasına:

- Baba sen burada biraz dinlen. Bizde odun toplayalım, der ve oradan ayrılırlar

 Odun toplamadan, babasını orada bırakarak dönerler.

Yolda torun:

- Dedemi almadık baba.

- Dedeni oraya bıraktık. Artık ihtiyarladı orada kalacak.

Torun ısrar eder:

- Dedemi isterim... . En sonunda babasına ne dese desin fayda etmeyeceğini anlayan çocuk:

- Baba, sen ihtiyarladığında ben de senin gibi seni getirip dağa mı bırakacağım? Der demez adamın aklı başına gelir.

Babasını almaya karar verir İhtiyar, kendisini almak için yoldan geri dönen oğluna:

- Evlâdım, sen beni bırakıp gidemezsin. Çünkü ben babamı bırakmadım. Ölünceye kadar hizmet ettim.

Adam babasını alıp eve getirir.

İslam’ın çevreye verdiği Önem
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık